bir zamanlar sık sık yapardım, sonra işin rengi değişti.
gecenin bir vakti uyanıp bana meyledince istemedim ve tekrar uyuduk.
sabahında sanırım ikimiz de birbirimizden tiksindik ve ben kalkıp gittim.
o gün bugündür görüşmüyoruz, öldü mü kaldı mı haberim bile yok.
Üniversitenin ilk zamanları, abazalıktan, ne kadar kulüp varsa girmişiz. Kız kaldıracaz ya...
Neyse olayların gerçekleştiği kulüp, su altı bişi kulübü mü ne, o kadar uzağım ki konuya, adını bilmediğim Bi ton kulübe üye oldum.
Kulüpte sadece 4 kişi var, ben, benim arkadaş, kulübün kurucusu zengin Kenan, bide kenanın bölümünden kız. Bi sene boyunca, bu 4 lu baya,kulüp dışı şeyler yaptık. içtik, il dışına çıktık...
Bu sırada tabi, ben kenanın arkadaşı, iremle baya yakınlaştım. Ama arkadaş anlamında. Hem sanırım, iremin görüştüğü bir oğlan vardı. Nitekim, irem ondan çok bizimleydi.
Tatilde, kimse eve dönmemiş, kenanda zaten, okuduğu şehirde lüks bir evde kalıyor. Aradı beni, iremi falan ara, ev boş, içelim. E olur, dedim. Aradım bizimkileri, gittik kenanın villa vari evine.
Kenanla, rıfat deli gibi içip, pes atıyolar. Gözleri başka bir şey görmüyor, çocuk gibiler. iremle ben de, muhabbet ediyoruz. Bunlar erkenden sızdı. Bizim de kafalar Jüpiter.
irem dedi; ben yatırupm. Aynı böyle dedi, konuşmaya hali yok anasını satayım. Götürdüm bunu yatağa, ulan benim kafada o an geldi. Yattım bunun yanına, o an farkına vardık, olayın. Ama hiç ses yok bizde.
irem yandan sarıldı bana, göğüsleri omzuma değdi. Ufak bir hareketlenme oldu ben de. Ama mecalim yok, belki o da isteyerek yapmadı. Eğer sinyal verdiyse de alacak halim yoktu. Öyle uyumuşuz, kenanlar fotoğrafımızı çektilerdi.
Pazar, Şubat 04, 2007
Dünyanın En Uzun Yazısı
Şimdi efendim uzun yorucu bir kışın ardından buradayız bir yaz akşamı kara kışın sonuna doğru diye saçma sapan bir Nejat Bey girişi yapmak istedim size, evet döndüm, dönüşüm muhteşem mi oldu? Hayır, artık burnum daha büyük ve kırmızı, saçlarım daha yağlı ve o eski hâlimden eser yok şimdi. Şimdi bu en uzun yazıya öncelikle 26 Ocak tarihli akıllarda soru işaretleri bırakan resimli post u açıklamakla başlayayım. Alttaki resim istanbul Radyosu binasında bizim çalışmalarımızı yaptığımız hatta geçen sene konser verdiğimiz salon, cuma akşamı o gördüğünüz salonda bant kaydı yaptık, yarım saatlik yaklaşık ve bence pek de hoş oldu, Ankara' ya gönderilecek, beğenilirse radyoda yayınlanacak sanırım, ben size gerekli bilgileri frekans olsun, saat olsun zamanı gelince bildiririm, yok beğenilmezse üstü kapanır gider kimse de kurcalamasın. Onun üstündeki esas dehşet verici resim, her fotoğrafında birbirinden karizmatik çıkan değerli Lord' umuz, büyüğümüz Serkan Bey' e ait, bu pozunda "enseye şaplak" havasından ziyade "popçu tayfun gelse onu da yerim bu deri ceketle" havası var, rahatlıkla görebileceğiniz gibi. Bilgisayarımızı rahatlattı ve inanılmaz bir şekilde bu işleri sorun çıkarmadan atlattık. Kendisine Tayfun Bey' den hadi yine iyisin isimli güzide şarkıyı armağan ettim ben de. Geçtiğimiz günlerde doğum günüydü kendisinin ve böyle güzide şahıslar az doğduğundan büyük törenlerle kutladık yurt çapında misal ben arabanın arkasına "Heil Lord!" yazan bir pankart asıp yol boyunca -yaklaşık 800km- onu dalgalandırdım. 26 Ocak tarihli resimlerin üstündeki esrar perdesini kaldırmışken biraz da o günden bahsedelim. Ben aslında o gün yazı yazdım sonra silindi sonra üşendim. Üstelik resimler olayları açıklar nitelikteydi. Girdiği çatışmada küheylanı yaralanan Lord, yaklaşık olarak Şişli' den buralara dek ağır zırhıyla yürüyerek gelip beni onurlandırmıştır. "Hiç olmamasından geç olması yeğdir." dedirtmiştir bana. Sonra bilgisayarı tamir etmiştir ve beraber gitar çalmışızdır. Üstelik kendisi Beden ve Ruh' u beğenmiş ve beni gaza getirmiştir. En nihayetinde balıkçı hususu konuşulup ayrılmıştır, Lord' a Capitol mevkiinden kaliteli bir küheylan armağan edilmiş ve yanına pusulara karşı onu koruyacak 3 fedai verilmiştir. Aldığım duyumlar pusu tehdidini doğrulamış ve 2 fedai kendini Lord uğruna feda ederken, Lord' da arada yanlışlıkla diğer fedaiyi hırpalamıştır. Neticede anlaşılmıştır ki pusuyu kurdurtan velet, Lordun huzuruna gelip "istesem tek nefesimle canlar alır, bir sözümle duvarları yıkarım, gerekirse sevdamı dağlara yazarım, bu boğazı kana bularım lakin bir ustanın karşısında da saygıyla eğilmeyi bilirim." deyip Lordun elini öpmüştür, Lord da tartaklanan fedainin gönlünü almak için "Al bunu und ne yaparsan yap demiştir." veledi kast ederek, Lord' un bu noktada alev alev yandığı doğrudur ve küllerinden bize doğru da doğmuştur, üstüne üstlük Almancası' da ne kadar parlaktır cümlemiz görmüşüzdür. Ah neyse sonra istanbul Radyosu' na gittim kayıt yaptık falan filan, öyküden sonra çok sıkıcı kaldı. Sonraki sabah erkenden kalkıp arabaya yerleştikten sonra yola çıktık. Önce ben, sonra ağabey, sonra ben ve sonra yine ağabey olmak üzere arabayı hemen hemen yarı yarıya kullandık. Günlük güneşlikti. Vardıktan sonraki kısımları yanımdaki not defterine yazdığım notlardan geçeceğim ki bu not defterini bana dünyanın en değerli ve bir o kadar da güzel ve özlenilen insanı hediye etmiştir.
ne acaip hayatlar yaşanıyor lan düşüncesini haykırtan mevzudur. oğlum yani kimse kusura bakmasın da gece uyurken insan yanındaki kadının kanka olduğunu idrak edemez. yani sevdiğin bir kadın ve o şekilde sevmediğin bir kadın ile neden beraber uyunur ki çok mecburiyet olmadıkça ? en iyi ihtimal ile yani en masumane biz erkeklerde sabah ereksiyonu diye bir şey varken tövbe tövbeee *