Shakespeare' in 2 perdelik komedi-trajedi oyunu olan Kısasa Kısas. 2007-2008 sezonu açılışı için 2 Ekim' de sergilenmeye başlanmış ve program gereği 18 Kasımda son oyun oynanarak bitmesi kararlaştırılmasına rağmen hala devam ediyordu. Oyuna 7 Aralık Cuma günü, Ankara Devlet Tiyatrolarından biri olan Ulustaki Büyük Tiyatro' ya gittim. Büyük bir riske girip bileti oyun başlamadan 20 dk önce Büyük Tiyatro' daki gişeden aldım. Bilet fiyatı gerçekten ucuz: balkon 3 YTL. Ama asıl dikkat çekici olan çok kalabalık olmasıydı. insanımız ya tiyatro izliyor ya da Ankara Ulus oldugu için böyle. Görevli sayesinde yerimi kolaylıkla buldum ve beklemeye başladım. Salonun sıcaklığı gerçekten fazlaydı, hele oyunun sonlarına doğru alnımdan tek tek damlacıklar şeklinde terler akmasına sebep oldu. Seyirciler genelde sessiz olmasına rağmen 2. Perdede dikkat dağıtacak bir şekilde 3 kere telefon çaldı.
Oyun başladığında oyunun birazdan biteceğini hiç düşünmemiştim. Oyun Dük' ün güvendiği adamların başında gelen adamlarından Angelo'ya verdiği valilik göreviyle başlıyor. Vali Angelo gittiği şehirde adaletin ne olduğunu göstermek için cok sert kurallar uygular. Sevdiğiyle zina yapmış bir gencin, Clodio' nun idamına karar verir. Gencin ablası Isabel de validen onu salıvermesini ister. Ama vali de onun güzelliğine tutularak salıverme karşılığında ona zina teklifinde bulunur. Kız hapisteki kardeşine danışır ama bir sonuç alamaz. Ya kardeşi idam edilecek ya da valinin teklifini yerine getirecektir. Bu arada dük de rahip kılığına girerek şehre gelmiş ve o da olaylara mudahil olmuştur. Rahip kılığındaki dük, kıza, valinin eski boşandığı bir eşinin olduğunu ve eğer valiye bu işi karanlık bir yerde yapabileceğini söylerse kendi yerine eşini koyabilmenin mümkün oldugunu söyler. Valiye kabul ettirilir. Vali bu işi yaptıktan sonra sözünü yerine getirmez. Bunun üzerine olayı düzeltme amacıyla dük şehri ziyarete geleceğini bildirtir. O ziyaret esnasında da kız gelip şikayetçi olacak ve gerçekler ortaya cıkacaktır. Oyunun son anına kadar dük kendini rahip olarak gizler. Kızın halk önündeki şikayeti ciddiye alınmaz. Dük de güya valiye büyük bir güveninin oldugunu göstermek için kızı yalancılıkla itham eder. Sonunda rahibin kimliğini açıklamasıyla olay çözülür. Vali zina eden gencin idam edilmesini istemesine rağmen bir polis bu işi yapmamıştır ve oyun sonuna kadar seyirci içersinde bir şüphe bırakmıştır. Genç kurtulmuş sevgilisine kavuşmuş. Vali eski karısı ve kızımızın yalvarmasıyla idamdan kurtulmuş. Vali yardımcısı ve polis memuru terfi ettirilmiş. Ve vali de kızımızı almıştır. Oyun sonunda idam edilen tek kişi kadın düşkünü, yalancı ve ikiyüzlü kişiliğiyle Lucio olmuştur.
Oyun adalet üzerine bir komedya aslında. Ceviren Zeynep Avcı gercekten cok güzel cevirmiş. Uzun replikler anlamlı sözler barındırıyor. Repliklerin neredeyse bütünü gerçekten ezberlenilmesi gereken cümlelerden oluşmuş. Dekor ve kostüm oyundaki döneme bakılarak absürd denilebilirç. Günümüz kıyafetlerinin kullanılması hoş bir hava katmış. Işıkta da bir sorun yoktu. Oyuncular gerçekten rollerinin hakkını vererek oynadılar. Sinan Pekinton' un canlandırdığı Dük Vincentio kurnazlığı, zekası ve iyi niyetiyle öne çıkıyor. Sinan Pekinton' un oyuna ve seyirciye olan hakimiyetinin üzerine söylenecek söz yok. Ayrıca nihayetinde yönetmen de izleyicinin sıkılmasına asla izin vermiyor, iki buçuk saatin nasıl akıp gittiğine hayret ediyorsunuz.
Ahlaki ilkelerin yozlaştığı düşünülen bir yerde, yasalar ve kurallar sertlikle uygulanmaya başlanırsa olacakları anlatır Shakespeare. insanoğlunun zaaflarıyla bir bütün olduğunu gösterir ve insan olmanın niteliklerini tekrar dile getirir. Ünlü yazar belki de "Adalet ve merhamet, işte bütün mesele bu" demek istemiştir(1).
ankara devlet tiyatrosunca sergilenmekte olan oyun.
oyunun ilk perdesi 80 dakikaydı ,biraz uzun geldi bana ama sıkmadı kesinlikle... sanırsam konuşmaların bazen fazla uzamasının da etkisi var.. e tabi şekspir in oyunu olunca pezevenk rolündeki bile uzun, manalı cümleler kurabiliyor.. oyun, şekspir oyunuysa olayların gelişmesinin de cok zekice olacagını -oldugunu- kestirmek zor olsa gerekmez.. izlerken satranc oyununda oldugu gibi rakibi köşeye sıkıştırmak için yapılan hamlelere bolca rastladık(özellikle dük tarafından).. oyunun dekoru 2.5 saat boyunca aynı kaldı hep.. aynı kaldı ama sahnede dekor namına da sadece duvar görevi gören bi tahta ve o tahta üzerinde 2 kapı vardı... dekorun bu denli sade olması bence fazla raahtsız edici değildi,bu sayede oyunculara yogunlasma daha kolay oldu... oyunculuk konusunda sinan pekinton(dük) -etkileyici ses tonuyla da- oldukça öne çıktı.. satranç oyuncusu diğer rakip murat çıdamlı(angelo) ise diğer bir öne çıkan isimdi.. kendisini ankara dt de ilk izleyişim oldu fakat 5yıl önce trabzon dt de defalarca izlemiştim.. ankara dt ye transfer olan trabzonlulardan biri de o.. oyunun konusuna gelirsek adından da anlasılacagı gibi "madem öyle işte böyle" havası var.. adalet dagıtmaya çalışırken adaletsiz olunabildiğini, adalet kurallarını koaynın da uygulayanın da insan olmasından ötürü insani zaaflara yenik düşmenin mümkün oldugunu,adaletin belki de merhametten geçtiğini anlatan bir oyun... oyunu izlerken ben de düşünmüştüm ama ekşi sözlükte birisi yazmış.. bu oyunun hakikatten ortaya çıktıgı dönem göz önüne alındıgında böylesine gaflete de düşebilen kralların vb. üst tayfanın önünde bu oyunun oynandıgını düsünmek oyunu daha da güclü yapıyor..