kırık kalpler sokağı

entry5 galeri0
    5.
  1. boş bir bank kalmadı la artık orda..
    0 ...
  2. 4.
  3. Kırık Kalpler Sokağı

    içte hüzün,,gözde nem
    ve yorgun ayaklarıyla her ruhun
    aşinası olduğu bir caddenin bin yıllık adıdır ;
    "kırık kalpler yokuşu"...
    taze bi yaradan sızan,sıcak kan gibi süzülür yorgun adımlarınız,
    basar gölgenizin üzerine
    basar da yinede yürümekten başka yoktur hiçbir seçeneğiniz
    yokuş dik,
    yürek yaralı,
    gölge üzgün,
    düşeriz kaydımızı keyif defterinden yine kendi ellerimizle...
    adına "hayat"dediğimiz bir şehrin,
    adresi herkes tarafından ezberinden bildiği
    en loş ve en uğrak semtidir
    tıpkı "mutluluk parkı"
    "sevda çıkmazı"
    "aşk sahili"
    ve "hayal bulvarı" gibi
    hemen hemen hepimizin ortak mekanıdır
    "kırık kalpler yokuşu"ki iç çekişlerimizin başkenti...
    artık bi dostun yanlış anlaması mı olur kolunuza takıp girdiğiniz,
    yoksa sevdiceğin ağır bir sözü mü alır getirir bizi bu bildik yokuşun başlangıcına,
    o belli olmaz..
    bazen bi anın yakıcı öfkesi, bazen yakınlarımızın sebepsiz ilgisizliği
    bazen de kendi kendimize alınıp bir şeylere
    kimseye sezdirmeden sürüklendiğimiz içimizi
    ama illa ki,
    ama mutlaka,
    ve hiç değilse bir ömürde en az bi defa
    hepimizin bi sebepten yolunun düştüğü
    kırgın görüntüsüyle solgun,
    ve hüzün yağmuruyla ağlamaklı,
    bir dolu müdaviminin sendeleyerek
    taştan kaldırımlarına düşen gölge bile yorgun ilerlediği
    bir suskun yokuştur aslında adımlanan
    gözlerde buğu
    yürekte figan...

    "nasıl yapar"
    "nasıl görmez",
    "nasıl anlamaz"çığlıklarıyla içten içe,
    "yapmamalıydı..hakketmemiştim..değer miydi?" sitemleriyle fısıltı halinde
    yorgun ruh, bıkkın adım düşülür yola
    ve gece gündüz hiç fark etmez, her daim yer vardır
    kırık kalpler yokuşunda sana...
    taştan kaldırımlarında adımların yankılanır, yankılardaysa hayal kırıklığın..
    kah bi ağaca tutunup soluklanır
    kah bi duvara sırtını verip düşünürsün derin derin
    ve bazen yanından yüzler geçer ki yabancı
    ve kulağına sesleri gelir ki yabancı
    ama dert olmaz aslında çünkü lisan tanıdıktır,
    /üzüntü, keder ve gam/
    kolayca anlar birbirlerini kısaca kırık kalpler,
    hatta sözsüz bile konuşulsa...
    sonra zaman geçer
    sonra ilk günlerin o acısı azalır lakin bilirisin yinede içten içe, sızı hala yaradadır..
    kimi zaman kalbimiz inciteni affedince yeniden döneriz eski günlere..
    bazen de kırık o kadar büyüktür ki,bağışlayamaz yürek,
    küser mevsimlerce...
    yada üstü örtülüp üstünden geçilir o kırığın
    ki geçilse de incinmişlik unutulmaz bazen bir ömür...
    yani sonuç ne olursa olsun ve sonu nereye bağlanırsa bağlansın
    illa ki o yokuş tepilir herkesçe bir gün
    ve adımlanır mutsuzluk ve hüzün yavaş yavaş arşınlanır...

    bi dolu yerine hayal kırıklığımız siner mesela
    yada bir yerine çöküp
    adımızı kazımışızdır çoğumuz, ilk gençliğimizdeki gibi bi banka,,
    belki de kalbimizden sızan ağrıdan bi kaç damla taşlarına bulaşmıştır yada bi kişiyi içimizden çıkartıp,toptan gömmüşüzdür o yokuşun bi yerine,,
    ama illa,
    ama mutlaka,
    hiç değilse bi ömürde en az bi defa,,
    hepimiz tırmanmışızdır "kırıp kalpler yokuşunu"
    geceden daha zifiri ve ruhumuzun üzgün adımlarıyla...

    oysa keşke kalpler kırıldığında veya incindiğinde yada sızladığında
    yani çizilip baştan sona,
    ağrısı katlanılmaz olduğu zamanlarda
    uzanıp ellerimizle usulca yerinden çıkartabilsek onu
    ve yerine daha hiç kırılmamış ve hiç incinip kanamamış
    hani hiçbir kötü anın üzüntüsüyle üzerine tek tane yaş damlamamış
    yani yepyeni yani parçalanmamış
    ve kullanılmamış bir kalbi takabilsek söktüğümüzün yerine yine yavaşça
    ve onla devam edebilsek hayata kaldığımız yerden
    hiç bir anın birikmiş hüznü,
    ve içimizde hiç bi yaranın sızısı hissedilmeden
    ama olmaz...olmaz ki ne çare
    kalbimizde biz gibi tek olanımızdır çünkü
    yedeği olmayan, biriciğimizdir
    ve bir ömür yoldaşımız, ikincisi bulunmayan en kıymetlimizdir...
    ve aslında böyle olması çok daha iyidir belki de değişmesinden
    çünkü belki de o kırıklar çiziklerle beraber
    bi kalbin içine sığmış, sinmiş , yer etmiş
    tüm duygulardır yani bizi biz yapan şeyler...
    o kalp bizizdir belki de baştan sona
    ve belki o izler bile değerlidir, tutunmaya çalışırken akıp giden hayata..
    hem bi kalbin içinde sadece kırıklar ve yaralar yoktur ki değil mi ?
    bir dolu sevinç sonra heyecan
    ve ne çok coşku ve deli gibi attığı bi dolu mutlu an
    sinip saklanmıştır içine,
    sonra aşk,
    sonra sevgi,
    sızılarından kurtulalım diye onları da kıyıp terk edebilecek miyiz peki ?
    gözden çıkartabilecek miyiz içimizi ısıtan bi dolu keyifli anın hatırasını ?
    hani her kötü anda koşup saklandığımız,
    hani ellerimizi uzatıp dokununca tekrar tekrar aynı sevinci yaşadığımız
    hani mabedimiz kimi zaman, hani sığınağımız
    vazgeçebilecek miyiz öyle kolayca hemen ?
    o hatıralar ve birikmişlikler olmadan
    kocaman bir boşlukla nasıl tutunacağız geri kalan yaşamımıza,
    ve ne kadar biz kalabileceğiz bi ömrün içindekileri alıp dökünce ?

    her kalp biriktirdikleriyle bi hazinedir oysa
    ve evet yaralandığında çok acır
    ve evet kırıldığında sızısı çok derindir
    ama aslında sandığımızdan da güçlüdür kalplerimiz,
    ve eşsiz ve büyülüdür de üstelik..
    bi düşünün ;
    bi kalptir ancak yanıp tükenince bile
    küllerinden yeniden doğabilen tek mucizemiz...
    ve sadece onun büyüsüyle mutluluktan uçtuğumuzu sanırız...
    bir tek o taşır bizi bulutlara, hem sadece dokunmak ne kelime
    sarılıp o bulutlara defalarca öperiz bile...
    üstelik kocaman bir dünyayla bir dolu insanı sığdırırız da sevgiyle içine
    hala sonsuz yerimiz varmış gibi hissederiz,
    bize kalan geriye...
    her kalp büyülüdür evet ve eşsizdir ve benzersiz
    o yüzden kırıkları arasında kendimizi de kaybedip yitirmeden,,
    yani bir yarayla kanayıp bi ömrü tüketmeden
    ve bilerek onlarında bir değeri olduğunu,
    hani ruhumuz yaşamdan bir şeyler öğrenirken
    sarılmalıyız yükü ne olursa olsun
    ve bilmeliyiz
    tek ziyaretçisi biz değiliz "kırık kalpler yokuşunun"...
    hem mutlaka bi yerinde hayat
    bize gülümseyecektir nasılsa yeniden
    ve yeniden kanat açacaktır yüreğimizde güvercinler
    anlayacaksın işte o gün hayat böyle işte biraz
    mutluluğun rüzgarı
    usulca yanağını okşarken...

    her an içinde bi sonrasını gizleyip
    her yokuş mutlaka kendinden bıkar ve biter
    sonra bir bakmışsın ki "özlem sapağından" dönmüş
    çocuklar kadar mutlusun,
    belli ki güzel bir şey olmuş
    ve iyi şeyler neyse ki coşkusuyla kötülerini unutturmuş
    ve işte içinde gezindiğin o keyifli yerin tabelasında şimdi
    "güzel günler meydanını"yazıyormuş...

    içte hüzün, gözde nem, yorgun ayaklarıyla her ruhun
    aşinası olduğu bir caddenin
    bin yıllık adıdır "kırık kalpler yokuşu"
    ve herkesin uğrak yeridir zaman zaman
    ve herkesin bir şekilde ezberi
    bırakma kendini ne olur
    şaşırma
    ve sakın durma
    yürü sonuna dek
    her yol biter nasılsa..
    zaten bir zaman sonra, anlarsın sıranın güzel günlerine geldiğini
    işte aç o zaman kollarını iki yana
    hani bir martı misali
    sal kendini adında "keyif" geçen bi başka yola
    ve unutma
    her yokuş bir inişi de saklıyordur
    herkese ve sana
    en sonunda...

    alıntı.
    0 ...
  4. 3.
  5. 2.
  6. 1.
  7. uzanabilseydik seninle
    karanlık çamlıkta
    o serin gölgelikte
    öğle güneşinde.
    ne hoş olurdu uzanmak orda
    öpüşmek de,
    büyük çam ormanı geçidinde!
    durmayan öpücüklerin
    ne tatlıydı
    yumuşak tahrikiyle saçlarının
    ah,çamlığa gidelim
    öğle güneşinde
    gel gidelim şimdi
    güzel sevgilim.

    JAMES JOYCE(CHAMBER MUSIC)
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük