yakında ülkenin doğusu ve iç anadolu kesimlerinde ortaya çıkmaya başlayacak olan çocuklardır. atlet üstüne bodi üstüne tişört üstüne kazak üstüne mont giydirilen çocukların atkıyla on kat sarmalanan yüzleri domates gibi olur.
kişisel, öznel yazmadan edemeyeceğim. 5 yaşlarında filanken bir montum vardı. mont dediğim tulum. kapkalın. önce bacakları sokuyorsun sonra kolllar, sonra hooop fermuar vasıtasıyla dört bir yanın kapanıyor. içine de kazak giydin mi bütün vücut fonksiyonların son buluyor.annem onu giydirirdi bana. yeminle dışarı çıkmaktan nefret ederdim kışın. eşşek kadar oldum hala kışı sevmiyorum. tek suçlusu beni yavru bir astranot haline getiren ve zihnimden silemediğim o kahrolası mont. lacivertten de bu yüzden hiç haz etmem.hatta vücudumun hamlığını, spordan hoşlanmamamı bile o monta bağlayabilirim. en çok hatreket edip, işlevlerimi geliştiireceğim yaşlarda elimi ayağımı bağladı şerefsiz şimdi her dışarı çıkışımda annemin yavrum üstüne kalın bir şey giy demesine karşın karlı kış günlerinde bile kot montla çıkma cesareti, o montun bana verdiği bıkkınlığın geç kalmış patlamasıdır. anneler size sesleniyorum; niye bu cile! bırakın çocuklarınız hareket etsin.
benim ulan o. benim. başlıktada çocuklar dendiğine bakmayın. 17 yaşıma kadar böyle giydirildim.
soğuk havalarda annem evin kapısında bekler dışarı çıkmadan kontrol ederdi içime neler giydiğimi.
- yavrum içine atlet giydin mi? gömleğinin altına kazağını? gömleğinin üzerine süeterini? eldivenini bereni? iki çift çorap giyseydin. üşütürsün bak...
böyle giydirildiğim bir gün sabahı okula giderken çok çişim geldi. okula zar zor attım kendimi. attım atmasına ama içime o kadar şey giymişimki tuvalette saatlerce aramama rağmen ne donu ne pipiyi bulamadım. elimi nereye atsam kazak, içlik..iki ders uğraştım donu bulmak için. biliyorum donu bulsam pipiyide bulucam. ikinci derste maden teknik arama enstütüsündeki bir mühendisin edasıyla daldım derinlere. ama olmadı. ikinci dersi üçüncü derse bağlayan tenefüste daha fazla dayanamadın ve saldım çişi. ama o kadar elbisenin arasında ne ben çişi farkettim ne de çiş beni. hafii bir ısınma oldu olmasına ama oda işin doğasında var diyerek sallamadım.
üçüncü derse pek bir rahatlamış girdim. parmak kaldırdım, tahtaya kaltım, tebeşir tozu yuttum ve kalemi yere atarak önümdeki kızın bacaklarına baktım. bok baktım. eğilemedimki üzerimdeki elbiselerden. sınıf öğretmenimiz kış boyu yere düşen kalemlerimi toplayıp başka bir okula yardım olarak yolladı. nasıl olsa eğilip alamıyordum.