Kars kadar popüler olamayan şehir. Tren derseniz var.
Uçak var.
Otobüs var.
Bir deniz yok.
Tarih, doğa batıda gezilebilecek yerlerden. Özellikle kuruluş Domaniç ve kurtuluş Dumlupınar hattında iyi bir rota çizilebilir.
yağan karını, kardan önceki sisli havasını, incik suyunu, tosunum'u, cimcim'i, yaren'i, hashaşlı gözlemesini (karavan tercih sebebidir), yoğrutlu köftesini (bayram abi yapacak ama), özlediğim, iç egenin kışın inanılmaz soğuk olan güzel şehri.
Bu şehri anlamak gerçekten güçtür. Birkaç örnek. Mesela Ankara'dakine benzer şehrin giriş ve çıkışlarına eskiden tak şimdi kapı denilen şu yapılardan yapmışlardır.
ikincisi ise merkez belediye beş ilçesine saat kulesi yapacakmış. Hani şu eskiden alaturka saati halka ulaştırmak için yapılan versiyonlardan. izmir saat kulesi bunların yanında bir şaheserdir. Çünkü bu saat kuleleri betondan yapılıyor. Zamanla eskiyor, bakımsız oldukları için de saatler çoğunlukla yanlış gösteriyor. Artık milletin kol saati bile kullanmadığı herkesin cep telefonu olduğu bir yerde önüne gelen yere saat kulesi dikmeye çalışıyorlar.
Bunun yerine tarihi eserleri onarsalar daha fazla ziyaretçi çekerler. Ki birçok tarihi eser bakımsız durumdadır.
meydanında “lan siz çeyiz gittiniz bu Osmanlı torunu tripleri ne lan” diye bas bas bağrılası şehir.
Bi de sanki Kütahya’nın pınarları ile eklemedir koca Konak müziği aynı gibi sanki. Ben kompedanı değilim bu işin ama sanki aynı. Müzikten ve Kütahya’dan anlayan varsa ışıtsın bizi.
Türkiye gündeminde hepi topu üç şekilde tanınır:
Dumlupınar Meydan Muharebesi (aktrollerin bilmediğine eminim).
Kütahya porselen.
Bir dönem Simav'ı mesken tutan, orada yaşayanları bezdiren, tüm Ege bölgesine de büyük deprem mi olacak korkusuyla sarsan depremler.
Bir parça da Tavşanlı linyit, bi de bir ara ptt liginde pek bi popüler hamleler yapan (süper lige çıkmış mıydı unuttum) Tavşanlı linyitspor.
Başka bir olayını bilmiyorum bu güzide ilimizin. Batı için Uşak gibi varlığıyla yokluğuyla bir vilayet.
Bir arkadaşımız Dumlupınar Üniversitesi mezunu. Olm 5 yıl naptın orda diyoruz bön bön suratımıza bakıyor. Anıları oradan ayrıldıktan sonra başlıyormuş. *
malesef ülkemizin kaderinin belirlendiği dumlupınar muharebesinin yapıldığı yer bu ilimizin sınırları içinde.
malesef diyorum, zira bu dumlupınar ilçesinin ahalisi, hiç de bu ilçenin ismine yakışır davranışlarda bulunmayan, sanki türk tarihinin kaderi o topraklarda yaşanmamış gibi umursamaz bir anlayışta.
bir 30 ağustos günü bu dumlupınar ilçesine giderseniz ne demek istediğimi anlarsınız.
ulan türk milleti'nin en gurur duyulacak, en nadide yerisin sen.
oranın ahalisisin.
ama zafer bayramı, dumlupınar zaferi hiç umurunda değil.
tipik çomar işte bunlar.
ben her 30 ağustos'ta buradan kalkıp afyon'a, dumlupınar'a gidiyorum o coşkuyu yaşamak, o havayı solumak için.
ama bunlar kahvede çay içme, tarlada saman balyası derme peşinde.
bu dumlupınar ilçesinin halkı komple oradan alınıp başka bir yere taşınsın, o ilçe komple bir müze olsun da görmeyelim bu insanları 30 ağustos'ta. yoksa bir zafer bayramı günü dalacağım bu çomarların birine...
burda görünce hemen gogıl örtte bakayım dedim.
benim aklımda eski evleri, dar sıcak sokakları falan kalmış bi de zara nın söylediği kütahya türküleri.
du bakayım güzel bişey görürsem yazarım gene.
gogılörtten baktım gayet buyuk bir meydanı var. ağaçlıklı falan. lakin binalar her şehirde olduğu gibi karakteristik olmaktan uzak beton yığını.
malum artık şehirleri karakterize eden binalar kalmadı. hepsini aynı yapıyoruz.
oysaki belediyeler hiç değilse ön görünümleri karakteristik yapma mecburiyeti getirmeli ki şehirlerin bir karakteri faklılığı olsun.
rutin bursa izmir yolculuklarımdan birini, bu kez değişiklik olsun diyerek eskişehir-kütahya-uşak-manisa üzerinden yaptığımda gördüğüm şehir.
arkadaş bir şehir bu kadar sisli olur mu !
bir girdim, çıkamadım sisten. resmen kendini benden sis tesettürü ile gizleyen şehir.
fakat bi kuru fasülye yedim. anlatılmaz yaşanır.
2 gün boyu her fırsatta osurmaktan donum yırtıldı o ayrı.