kurt sorunu, bagırsaga yerleşmiş kılcal kurtların yenilen besinleri sen sindirmeden önce yemesi ile kişiyi güçsüz düşürmesi ile anlaşılan, bir sorundur, hatta bununla ilgili çok hoşta bir fıkra vardır,
adamın birisinin bagırsagında yasayan kurtcuklar, adamın doktora gittigini ve kurt ilacı aldıgını bir şekilde ögrenmişler, bagırsagın mide girişine gözcü dikmişler, gözcüler bagırıyormuş, ilaç geliyor, herkes saklanıyormuş, yemek geliyor herkes çıkıyormuş, bir gün gözcü bagırmış, saklanın, herkes koşuşuyormuş yaşlı kurt hariç, o yolun ortasına gitmiş,
genç kurt bunu görünce şaşırmış koşmuş yanına gitmiş," hayırdır dede nedir bu halin bagırsagın ortasına geldin" demiş,
ihtiyar, "evlat sıkldım bu hayattan, azcık nefes almak, bu igrenç ortamdan kurtulmak istiyorum, ben 9:15 bokuyla gitmeye karar verdim.."
bu ülkede, halkın parasını çalan hırsızlardan başka hiç kimse memnun değildir.
ama kürtler dışında hiç kimse de arabaları yakmıyor,
vahşice eylemlerle korku salmıyor.
ülkeyi cehenneme çevirmiyor.
dezinformasyon,
molotof kokteyli saldırılar,
tehdit ve yakma-yıkma eylemleriyle sabırlar taşıyor.
kürt sorunu denen bela,
yakında silahlı çatışmayı tetikleyecek, tehlikeli-zorba-vahşi bir kürt ayaklanmasına dönüşüyor.
çözümü çok basittir ama çözülmesi istenmemektedir. istemeyen de halkı istediğine dair kandırmaktadır (evet bizzat yönetimdir istemeyen).
fransa'da brotonlar neden ayrılmaya çabalamıyor, ya da birden çok resmi dilleri olan ülkeler neden bölünmüyorlar. örnekler bol. ama işte dedik ya, çözülmesi istenmiyor o yüzden çözülmüyor.
neden istenmediği üstüne sayfalar yazmak gerek ama bi boka yaramayacağını bildiğim için üşeniyorum. salla..
edit: uzun yazmak istemeyince böyle yanlış anlaşılmak kaçınılmaz tabii. örnekler bol deyip kestirip atınca yanlış anlamaya teşne kimseye laf etme hakkım da kayboluyor ayrı. ama fransa örneği vermiştim bari onun arkasında durayım.
fransa'da brotonya denen bi bölge olduğunu,
brotonların yaşadıkları yeri brotonya diye adlandırıp buna göre haritalar çizdiklerini,
anadillerinde eğitim alma hakları olduğunu,
brotonca önünde zerre yasaklama olmadığını,
çözülmesi istenmiyor deyip, belki tarihin en büyük asimilasyon politikasını imza atarak bunda başarıya ulaşan tek devlet olan fransa'yı iyi örnek olarak göstermek de ne oluyor a dostlar. çözüm gözümüzün dibinde duruyormuş oysa. fransa'nın yaptığı gibi asimilasyon politikasına daha çok ağırlık verip, kırıp geçmek gerekiyor kürtleri demek ki.
hadi ispanya'dan bask ve katalanlardan örnek verilse anlayacağım ama. yok, yok onu da anlamayacağım. yanlış hatırlamıyorsam 17 farklı bölgeye ayrılmış ispanya'da , katalan ve baskların ülkenin en zengin kesimi olmasına ve bayrak dışında tüm kültürel haklarının verilmesine rağmen bitmeyen bir eta sorunu vardı değil mi orada.
ispanya'yı geçtim, haydi fransa'nın yaptığı gibi asimilasyona.. valla ben söylemiyorum. faşist arıyorsanız, faşisti sayfanın biraz yukarısında arayın. dil yarası, dil yarası. güleyim mi ağlayım mı bilemedim şimdi.
Pkk'nı sosyalist yada komünist olduğunu sanan aldanıyor.Çünkü pkk milliyetçilik yapıyor ve sosyalizm'in arkasına sığınıyor.Bilindiği üzere sosyalizm'de millet ve milliyetçilik kavramı yoktur.Bu durumda bütün sosyalistler ve komünistler olarak terör örgütü olan Pkk'yı kınamalıyız.Çünkü biz sosyalist ve komünistlerin adını kötülüyorlar.
burada kendimizi suçlamak, ya da "gelin itiraf edelim" tadında cümlecikler dökmek değil niyetim.
tabularla mâlûl bir rejim inşa ettiğimiz ve bu rejimi, tabuları saran duvarları yükselterek ve yeni tabular üretmeye programlanarak kurtarabileceği şeklinde yanlış bir bilince eriştirilen genç bir nüfusu matah bir şey sandığımız için bu ve benzeri sorunlarla yüzleşmekteyiz.
her fikri konuşacak, tartışacak, gerekirse pratik anlamda bu fikir etrafında örgütlenecek politika ya da siyaset oluşturacak özgüvene sahip olmadığımız için bu sorunla yüzleşmekteyiz.
"kırmızı çizgi"ler vatandaşlarımızın önüne çizildiği için bu sorunla yüzleşmekteyiz. vatandaşlarımızın önemsiz addedilemeyecek bir kısmının lahasümüt olmanın nıspî rahatlığıyla sırtını devlete yaslamış bir tavırla bu "kırmızı çizgi"lere delicesine sarılması sonucu bu sorunla yüzleşmekteyiz. bu "kırmızı çizgi"ler kimisi için kültürel anlamda ölüm olmasına rağmen hatrı sayılır bir kesimimiz bunları sorgulamaktan kaçtığı ya da bu çizgilerden ekmek yediği için bu sorunla yüzleşmekteyiz.
kimlikleri önemli kılan dünya konjonktürünün yanında* bu devlet yapısı içinde uzun vadeli homojenleştirme, asimilasyon ya da segregasyon çalışmalarını görünmez kılan ve olayları sorgulamaktan delicesine korkutulan bir nüfusa sahip olduğumuz için bu sorunla yüzleşmekteyiz.
yıllarca bastırılan kimliklerin türkiye'nin içinden geçtiği nıspî özgürleşme rüzgârında pıtrak çiçeği gibi çıktığını iddia ederken verili olarak kendinde uzunca bir süredir olan kimi hakları, herkes yasaklıyken kendi aslında sakat kalmış özgürlüğünü görmek istemyen insanlarla dolu bir ülkede yaşadığımız için bu sorunla yüzleşmekteyiz.
"türk olduğumuzu söylemeye utanır olduk" derken bu topraklarda bugüne kadar ve hâlâ insanların ermeni, yahudi, alevi, kürt, vs. olduklarını îmâ etme gibi bir seçeneklerinin olmaması gerçeğini göz ardı etme aymazlığına tamah eden insanlarla dolu bir ülkede yaşadığımız için bu sorunla yüzleşmekteyiz.
anayasal anlamda türklüğün herkesi kapsadığı söylenirken bu ülkenin diğer bütün kimlikleri sanki yükmüş, kurtuluş savaşı denen mücadelede köstek olmuş gibi davranabilen, resmî tarihi birebir kabul edebilen fotosentez düşkünleri ile dolu bir ülkede doğduğumuz ve onu değiştirme iradesinde olduğumuz halde "o mavi gözlü adamın" mezarından çıkıp ülkeyi kurtarmasını bekleyecek kadar naif olduğumuz için bu sorunla yüzleşmekteyiz.
yani bugün kendimizle, suyun üzerindeki aksimizle yüzleşmekteyiz.
madem tartışma kesik, kesik, salla pati bir şekilde devam ediyor. kürt sorunu fransa'nın breton sorunu birbirine karıştı. biz bu yoldan devam edelim. henüz bu yıl yapılan bir anayasa değişşikliğiyle bretonların diğer tüm fransa halkları ile birlikte bahsi geçen haklarını alabildiğini yazayım ben de. ayrıca fransızca dışında hiçbir etnisiteye ait dilin fransa'da anadil olarak kabul edilmediğini de belirterek. fransa'yı bu kadar örnek alanlar bu duruma gelene kadar, ülkenin ne tür aşamalardan geçtiğini, süregelen breton politikası nedeniyle 18 yaş altı bretonca konuşabilenlerin oranın yüzde 4'e düştüğünü de yazmaları gerekiyordu oysa. bilseler yazarlardı. bilmiyorlar, o zaman ben söyleyeyim ki söyledim bile.
ne ilginç ayrıntılar değil mi. tek bir örneği verip, geçmek olmuyor tabi. zira şeytan ayrıntıda gizli. ilk olarak bretonlara fransa'da yapıldığı gibi biz de türkiye'de kendi dilinde konuşabilen kürt nüfusunu yüzde 5'e indirmekle başlayalım işe. tamamen asimilasyona uğrattıktan sonra da alın size kürtçe trafik tabalesı, bu kıyağımızı da unutmayın diyelim. politika dediğin böyle bir şey işte sinsi, etkili, kara.. fransa'nın kültürel hak verdim dediği breton, anadilinde yazılan o tabelayı okuyamıyor. sen burada sevindirik oluyorsun a benim kürt arkadaşım.
evet önce kürtleri asimile edelim, sonra kültürel haklarını verdik diye kendimizle iftahar edelim. sevdim ben bu işi. bana fransa ilhamının veren arkadaşa gerçekten çok çok teşekkür ederim. işte çözüm burada gizli..
ülke kan gölüne döndü.bırakın bu sosyal meselelere objektif yaklaşma ayaklarını.önce bi tavrınızı belirleyin, bütün olumsuzluklara rağmen,
pkk ve destekçileri, terörist bölücü hain bir örgüt müdür?askere kurşun sıkılır mı?orda kan akarken, kan durmadan, yangına körükle giderek
hangi sosyal politikayı uygulamayı ve bu kanı durdurmayı düşünüyorsunuz ki böyle zırvalıyorsunuz?sosyal de, siyasi de, ekonomik de,
kültürel de politikalar şarttır, ama "hayati ve makul öncelikler" vardır.
sanırım bize bu öğüdü veren okula giderken atardamarlarından biri bir tinerci *
tarafından kesilirse, hastaneye gitmek yerine o tinerciyi de alıp okula götürecek, hem kendi eğitimi aksamasın, hem onu da eğitsin. hadi
fransa'nın brotonya politikasının tarihini yazmam gerektiğini sanmıyordum kürt sorunu ile benzer bi durumdan bahsetmek istediğimde.. kaldı ki zaten amacım bi laf deyip naşlamaktı. yine de son bi ekleme yapayım o zaman.
birincisi, almanya'nın azınlık politikalarından bahsetmem gerektiğinde bugünün benimsediğim siyasetini mi örnek göstermeliyim yoksa 45 yılından mı başlamalı mıyım? almanya'dan örnek verirsem o zaman "haa biz de o zaman bi reich kuralım, fırınlar inşa edelim, sonra haklarını veririz ne güzel" şeklinde bi kıvırmayla mı yüzleşmem gerekecek.
kısacası fransa'nın broton politikası geçmişte nasıl olduğu bizi niye ilgilendirsin ki. bugünkü siyasi ortam ancak ve ancak geçmişte yapılan asimilasyon politikalarının sonucu mu gerçekleşiyor.. yani bi halka haklarını vermek için önce o halkın haklarını mı gaspetmek gerekiyormuş???
kaldı ki türkiye'de asimilasyon olmadığı iddiası da sadece iddia sahibinin lafıdır. başka açılardan bakarak bu ülkede asimilasyon politikalarının devam edegeldiğini ben de söyleyemez miyim.
ayrıca fransa'da brotonların anadillerinde eğitim hakları olmasına rağmen fransız okullara gittiğini de öğrenmiştim. yani sorun orada adamların brotonca bilip bilmemeleri ya da haklarını kullanıp kullanmamaları değil, bu haklarının verilip verilmemesi.
üstelik ben kendimi hiç bi zaman kürt diye adlandırmadım. kürtçe de bilmem. öğrenmeye de niyetim yok. ama yine de kürtçe önündeki bütün engellerin kaldırılmasını isteyip bunun için fransa'nın bugününü örnek vermemde ne gibi bi yanlış var yahu.
işçi haklarından bahsederken fransa'yı örnek verirsem o zaman da bana fransa'daki işçi tarihinden, germinal romanından ve fransa'da işçilerin köle gibi yaşadıklarından mı dem vuracaksınız.. bize ne geçmişten, bugün brotonların bu hakları var mı.. var. ayrılmak istiyorlar mı.. hayır.
ayrıca bu da tek örnek yahu, avrupa'dan daha pek çok örnek gösterilebilir demiştim ama uzatmamak için kesip atmıştım. ne bileyim bugünden örnek verdiğimde karşıma tarih çıkaracaklarını.
ha bu arada.. fransız tarihini de araştırmış değilim ama yine de karşı iddiayı doğru kabul ederek yazıyorum. yani fransız siyasetinin brotonlara asimilasyon ve zulüm geçmişi olduğu da benim bilgim dahilinde değil. anafikir şu,
olsa da bize ne.. bugünden örnek veriyoruz biz. öff yoruldum be.
sorunu yaratan, geçmişte yapılan hataları geçmişte bırakmak ve geçmişin yarattıklarını (pkk ) kendi suçu olarak görmemektir. tamam şimdi diyelim ki tüm haklarını verdin.. peki aptal politikalarınla dağlara çıkardığın gençleri ne yapacaksın ? anlaşılmak istenmeyen ; sorunun verilmemiş ya da alınmış haklar değil ,bunlara tepkiolarak ortaya çıkaran elemanların elinden silahları nasıl alacağımızıdr.
amaaaannn boş verin gençler ne güzel öldürüyorlar birbirlerini.
doğunun çeşitli nedenlerden dolayı unutulmuşluğunun emperyalist güçler tarafından yüzyıllardır beraber yaşayan iki kardeş topluluğu bir birine düşman etmek suretiyle kullanılmasıdır.
taa osmanlı'ya dönülecek olursa * padişahın güvenilir askerleri olmuştur kürtler,etnik kökenlere çok karışmayan onlara baskıda bulunmayan osmanlı devleti kürtlerin de kimisini kontrol altında tutmaya çalışırken kimisini özerk bırakmıştır.
kurtuluş savaşında ise bilindiği üzere beraber savaşılmıştır * ,cumhuriyet sonrası ise isyanlar başlamıştır..aslında genel olarak bir milliyet ile ilgili bir baş kaldırı olarak bilinse de rejimsel bir sıkıntı vardır.osmanlı'nın serbest bırakmasından t.c nin merkeziyetçi politikasına geçiş bölgenin inkılaplara ve oluşturulmak istenen ulusal kimliğe geçişini geciktirdi/zorlaştırdı.
resmi gazetelerde de yayınlanan kanunlarla * ,kürtçe yasaklanmıştır.bazı köylerin-kentlerin kürtçe bilen öğretmenleri başka yerlere sürülmüştür * .
1980 lere gelindiğinde ise leninist bir devlet kurma amacıyla pkk kurulmuştur,fakat örgüt gittikçe oportunist çizgiye kaymıştır.kongrelerle ml çizgisinden çıkmıştır.eylemleri tutarsızlık içerince kürt halkı'nı temsil konusunda kendi halkına zarar vermiştir.
pkk eylemleri-politikaları ile kürt'lerin imajını zedelemiştir.
---
kürtçe üzerindeki yasak ise birkaç yıl önce kalktı..ama ne yasakken olduğu gibi kürtçe albümlere rağbet ne de açılan kürtçe kurslara giden arttı.
en yukarılara çıkabildikleri gibi en aşağıda çalışanların çoğuna bakarsak kürt kökenlidir.tarlalarda,hallerde heryerde.burjuvazisini oluşturduğu gibi çok çok geniş bir proleteryadır aslında kürtler ve asıl terslik burdadır.proleter bir halkın temsilcileri * feodal düzenin üst kademesinden gelmiştir. * .
yokluk ve cehalet dağa çıkarmıştır onları,kendi liderleri yapmıştır bu ihaneti...yokluklarında,cehaletlerinde bizim de payımız var inkar ettikçe inkar ediliriz.çözüm küfür ve linçle değil el uzatarak gelir...
türkiyenin en büyük sorunu olarak görülen sorunlardan biri.
olayın en büyük özelliği ve altındaki nedenler ise amerikan kapitalizminde gizli. orda işçi sınıf yaratmak için kendilerinden olmayanları, yani başta zenciler olmak üzere diğer insanları kullanan kapitalizm, türkiyede kürtleri "diğer sınıf" olarak yaratıp kullanmaktadır. işçi kesimin büyük kısmını kürtler oluştururken, amele sınıfıda kürtlerin elindedir. bu durum ise türkiyedeki kapitalizm için pek güzel bir durumdur. yani bu kürt sorunu denen olay aslında sorun değildir. bakış açısına göre tabiki. bir sosyalist için büyük sorun, bir kürt için büyük sorun iken, bir kapitalist için büyük bir kaynak ve sorun olmayan bir olaydır.
türkiyedeki 11.5 milyon kürt nüfusdan daha ucuza işçi bulunamadığı için de bu durum uzun süre böyle kalacaktır. ta ki tıpkı amerikan kapitalizminde zencilerin gelişimi gibi bir gelişimi kürtler gerçekleştirene kadar.*
kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır bu ülkede. kastamonu çok ilerde de hakkari mi geri kalmıştır? tokat ın tüm sorunları halloldu da, şırnak mı bakımsız kalmıştır?
bu ülkenin 85 yıldır sorunudur. bu devlet etnik kökeninden dolayı kendi vatandaşına vatandaşım dememiş onu bir türlü bağrına basamamıştır. hal böyle iken kürt kökenli vatandaşlar ne yapmıştır, onlarda yangına su dökeceğine bilakis benzin dökmüştür. alın size çözülmesi imkansız olan sorunlar zinciri.
böyle bir sorunun, ekonomik alana indirgenmiş halinin dahi olmadığını iddia eden dallamalara gelsin;
2003 yılında yapılmış dpt (devlet planlama teşkilatı) iLLERiN VE BÖLGELERiN SOSYO-EKONOMiK GELiŞMiŞLiK SIRALAMASI ARAŞTIRMASI'na göre;
1. derece gelişmiş doğu ve güneydoğu anadolu şehri yok.
2. derece gelişmiş yalnızca bir adet güneydoğu anadolu şehri var, gaziantep.
3. derece gelişmiş yalnızca bir adet doğu anadolu şehri var, elazığ
4. derece gelişmiş doğu a. illeri: Tunceli, Erzincan ve Erzurum, güneydoğu illeri: Diyarbakır, Adıyaman ve Kilis. not: ege ve marmara'da 4. derece gelişmiş şehir yok.
5. derece gelişmiş -diğer bir deyişle hiç gelişmemiş, gelişme seviyesi sıfıra yakın- illerin tamamı ise doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerinde; bayburt, kars, şanlıurfa, ığdır, batman, gümüşhane, mardin, siirt, ardahan, van, bingöl, hakkari, şırnak, bitlis, ağrı ve muş.
bölgelerde: gelişmişlik seviyesi 6. sırada olan bölge güneydoğu, -1,01123 ortalamada, doğu anadolu ise -1,16236'yla sonuncu sırada.
deniz gezmiş'in idam edilmeden önce söylediği "yaşasın türk ve kürt halklarının kardeşligi" sözünde,
anlatmaya çalıştığı böyle bişey değildi...
Öncelikle, "barış"ın kelime anlamı itibariyle savaş'ın olmadığı durum olması sebebiyle,
ve ortada bir savaş'ın olmadığı gerçeği'nin altı çizilerek yanlış bir önerme olduğunu söylemek mümkündür.
savaş; "uluslar veya aynı ülkelerdeki iki teşkilatın(iç savaş)arasında, başka bir yolla elde edemediği şeyi,kuvvet zoruyla almak ve istediklerini kabul ettirmek" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz durum ne savaş'tır, ne de ic savas. bunun adı bildiğimiz "terör"dür. planlı, programlı psikolojik terör...
bir asır'a yakın bir zamandır içiçe yaşamış iki farklı kultür'ün, birbirine vurdurtulması ile,
bundan menfaat sağlayacak, 2nci-3ncü ülkelerin kurgusundan başka bişey değildir.
Oysa kürt vatandaslarımızın bir kısmı kendilerine 2.sınıf vatandaş muamelesi yapıldığını söyleyerek,
hak arama yöntemi olarak kurulduğu zırvalanan terör örgütü pkk'nın yaptığı gayriinsani eylemleri alkışlamaktadır.
guneydogu'da işsizliğin yoğun olduğu ve bu sebeple işsiz olan gençlerin son çare olarak dağlara çıktığı, eline silah aldığı, bunun tek sorumlusunun oraya sanayi götürmeyen devletin olduğu, eğitim sisteminin doğu'ya daha fazla eğilmediği sürece, ekonominin doğu'ya ekstra destek olmadığı sürece bu terör'ün bitmeyeceğini yüksek sesle beyan etmektedir.
Lakin, Ülkemiz'de sayıları azımsanmayacak derece de zengin kürt kökenli işadamları olduğu aşikardır. bununla birlikte, doğdukları topraklardan büyük kentlere göç etmiş olan kürt kokenli vatandaslar, istanbul,ankara,izmir, antalya gibi büyük şehirlerimizde milyon dolarlık yatırımlarla işletmeler açtığı, taksi,dolmus , otobus gibi büyük gelirler getiren sektörlerinde çoğunluğuna sahiptirler.
Kürt kökenli vatandaşlarımız bizimle birlikte aynı seçme sınavına girip, bizlerle aynı taban puanı alıp, zekasının kullandığı sürece nerelere kadar geleceğini göstermiştir.
rahatsız olunan kavram, oralarda yatırım olmaması ise,(yanlış hatırlamıyorsam) bundan 15 yıl kadar önce, türkiye cumhuriyeti devleti, doğu bölgelerimizde açılacak fabrikalara yer yer geri ödemesiz, yer yer
sıfır faiz ve uzun vade ödemeli tesvik kredileri dağıtmış, ancak o bölgelerde yaşayan vatandaşlarımız
yöre halkına iş kapısı açmak yerine, sadece göstermelik amaçla yapılan, kaba inşaatı bitmiş fabrikaları referans göstererek, kredileri alıp, sırra kadem basmışlardır.
bu örneklerden hareketle, türkiye cumhuriyeti devletinde ne kürt kökenli vatandaşdaşlara, ne de diğeretnik kökenli vatandaşlara 2.sınıf bir muamele yapılmamaktadır. kendini 2.sınıf gören insanlar,
2.sınıf olmaktan kendini kurtaramayan, dünya üzerine herhangi bir görüşü olmayan, maalesef
cahil kesimdir.
kafasını, beynini dolandırıcılığa, hırsızlığa, bölücülüğe yormayan insanlar hakettikleri yere geldikleri
gibi, 2.sınıf insan muamelesi görmemektedir.
Kürt vatandaşlarımızın bazı uyanıklar tarafından yalan yanlış bilgilerle, kahve dedikoduları ile
doldurularak, türk ve kürt haklı'nın kurtuluş savaşı'nda omuz omuza mücadele etmesinin sonucunda "Mustafa Kemal bize toprak vaad etti, şimdi biz onu istiyoruz, pkk'da bunu istiyor" tarzı savunmaları her ne kadar gülünç gelsede, özünde çok tehlikeli bir durumdur...
Kürt halkı, yıllardır süre gelen bu bireysel, sosyolojik ve psikolojik çatışma sonrası, sosyal travma denilen bir durum içerisine girmiş, aşırı derece de hassaslaşmış, duygusallaşmıştir. içlerine düştükleriher negatif durumu "kürt" olmalarına bağlayıp, gördükleri her kötü muameleyi 2.sınıf insan olarak görüldüklerinin bir sonucu olarak algılamış, ve bu tehlikeli durumlara varmıştır. oysa bizde devlet mekanizmasi, sadece kürtlere değil, diğer tüm kökenlere, türk kökenlere de, sert bir duruş içine girmiştir. ancak hiç bir ırk, bunu etnik kökeninden dolayı olduğunu beyan etmemiştir.
mustafa kemal, hiç bir zaman kürt halkına ayrı bir toprak vaad etmemiş, aksine, doğu'da yaşayan
kürt halkına eziyet eden aşiret ve seyh'lik düzeninin ortadan kaldırılarak, misak i milli sınırları içerisinde olan
her karış türk toprağının, tek bir merkezden yönetilmesini istemiştir.
Ülke içerisinde ağalık, asiret ve şeyhlik düzeni devam ederse, yarın silahlanıp,
içinde bulundukları topraklara karşı bir isyan içerisine zorla sokulabileceğinin
altını çizerek, kürt halkının temiz insanlar olduğunu lakin, bir yakım aşiret düzeninin
kurbanı olmasından koktuğunu açıkça beyan etmiştir. bunu 100 yıl önce gören bir lider maalesef
haklı çıkmıştır. oysa aradan geçen 100 yıl'a rağmen santim ilerlemeyen beyinlerin
bunu anlaması mümkün değildir.
19.yüzyılda ortaya çıkan ve cumhuriyet rejimiyerine şeriat isteyen, halkı isyana teşvik eden, şeyh sait ayaklanmasından ne farkı vardır içinde bulunduğumuz durumun?
50 yıldır iktidarda bulunan sag partilerşeyhlik, ağalık düzenini kaldırmak istemediler,
çünkü onlar için ağalık demek tek bir söz ile onbinlerce oy demekti. Aynı ağalık sistemi tek bir isaretle
kendi aşiretine mensup binlerce genci dağlara çıkarma gücüne sahiptir.
` saddam huseyin `yönetiminde olak irak'ta, saddam'ın eteklerinden tutup peşinde dolaşan şeyhler,
ağalar, asiret reisleriülke işgal edilince, topraklarını işgalcilere satmadılar mı?
çokta fazla uzatmadan; ülkenin içinde bulunduğu bir kürt sorunu ya da ismi her neyse olduğu bir gerçektir.
Lakin kürtlerle olan bir sorun değil, kürt sorunudur ismi. hepimizin can arkadaşları,
son kuruşumuzu, tek bir ekmeği paylaştığımız dostlardır çoğu. Kürt vatandaşları, potansiyel suclu
yapan maalesef yine kürt vatandaşlardır. bu ülke de her bi pisliği biz mi yapıyoruz diyen arkadaşlar da haklıdır... hayır, bu ülke de bütün ırklar arasında, bütün etnik kökenler arasında çürümüş, bozulmuş insanlar vardır. fakat, ismi bir terör örgütünün içinde geçen bir etnik grup her zaman gözaltında ve her zaman herhangi bir suçta ön plandadır.
Eline silah alan kürt vatandaşı, dağa çıkmasındaki tek sebebi, egitimsizlik olarak gösteriyorsa,
bu da vahim bir durumdur. aynı cografya'da yaşayıp, bir kaç universite üstüste bitirip, ülkenin
önemli üst düzey bürokrasisine imza atanlar, daha önce onlarla sokakta top oynayan arkadaşlarıdır.
okul, iş, aş sorununun doğu bölgelerimizde ki oranı fazla olsa bile, iç anadolunun ya da ege'nin
ücra kasaba ve köylerinde durum bundan farklı değildir. orda yaşayan farklı etnik gruplarda
ellerine silah alıp, işsiz olduğu gerekçesi ile dağa çıkıp "arnavutistan kurtulus partisi" gerillası olması ya da "aydin bozdag koyluleri yardimlasma savasma ve oldurme dernegi" adı altında
salak saçma örgütler kurması mı gerekmekedir?...
Sonuç itibariyle, türkiye cumhuriyeti'nin rejimini değiştirmek için doğu bölgelerinde ortaya çıkan ve
bu topraklarda kardeşçe yaşamaya alışkın olan türk ve kurt halki kardesligi'ni silahlı isyan
ile bozmaya çalışan, yabancı ülke destekli yalancı şeyh'LER, kan emici asiret reisleri,
toprak agalari temizlenmedikçe, maalesef şehit vermeye devam edeceğiz bir süre daha...
lakin masa'da yok birlikte oturup çözüm aranacak, toprağımızda yok bir avuç bile olsa verilecek.