külkedisi

    1.
  1. ing. cinderella
    fr. cendrillion
    alm. aschenbrödel
    rus. zoluşka
    törkiş versiyonu ise külkedisi olarak bilinir.
    ünlü bir avrupa halk masalının kahramanı genç kız.
    avrupa'da 500'ü aşkın değişik biçimde rastlanır..
    bilinen en eski külkedisi öyküsü ise 9. yüzyıla ait bir çin masalıdır
    kızımız yokluktan doğmuş bir esas kızdır.
    00.00 ise korkulu saati.
    (bkz: sihirli değnek)
    5 ...
  2. 25.
  3. günümüz şehirli kadının hayallerini çok güzel tasvir eden metafordur.. niye mi?

    1- kül kedisinin çitayı düşük tutmaması. o kadar kötü durumdayken bile hala gözü prenstedir. acaba aklına oduncunun ya da çiftçinin oğluyla evlenmek gelmiş midir? her gün çalışıyorsun, yerleri silip yemek yapıyorsun, itilip kakılıyorsun ama gözün prenste. prens, kesin her gün kaç karıyla gönül eğlendirip hizmetçileri yerin dibine sokuyordur. ama bu, kül kedisinin umrunda değil ki! belki oduncunun oğlu daha karakterli daha iyi bir insan!

    2- baloya gitmek için yanıp tutuşur. sen baloya gitmesen, yan evlerdeki hizmetçilerle oturup konuşsan, çay falan içseniz olmaz mı? olmaz tabi, alemlere akmasa bir yanı eksik kalır.

    3- güzelliğini silah olarak kullanmıştır. makyaj ve güzel kıyafetlerle prensin gözünü boyamış, sonra esrarlı ve gizemli ayakları yaparak prensi cezbetmiştir. madem o kadar karakterli bir kızsın prense kendini olduğun gibi göstersene! hani önemli olan iç güzelliğiydi!

    4- kül kedisi kendinden daha kültürlü, daha zengin ve daha saygın biriyle evlenir.
    4 ...
  4. 3.
  5. nasil ayak varsa bu kizda artik, giydigi ayakkabi baska kimseye uymuyor. ya bu masali yazarken hic mi mantik aramamis bu gk kardesler. simdi mantik olarak bu kizin ayagi ya devasa olacak ya da minnacik. ya seksen numara ya da uc numara, yoksa otuz besle kirk bes arasinda yuzbinlerce insan var.
    3 ...
  6. 28.
  7. bütün gün iş görüşmesi yapmaktan helak olmuş bir vaziyette eve dönüş yolunu tutar. vapurda üşür. perinin yarattığı bal kabağından vapura biner. vapurdan inince iş görüşmesi için ayakkabılarının uygun olmadığını fark eder. işe bu yüzden mi alınmıyorum diye düşünür. cebindeki son parayla ayakkabı almaya gider. bakar etrafına çok sevmese de bir ayakkabı dener. daha sonra onunda genç ayakkabıcı ilgilenir. uzun boylu, yakışıklı genç delikanlımız kül kedisini çok beğenir. gözlerini ondan alamaz. dayanamayıp dizlerinin üzerine çöker ve kül kedisine evlenme teklifi eder. kül kedisi bu teklife red cevabı verir. lakin yakışıklı delikanlı niyetinin ciddi olduğunu ve şaka yapmadığını söyler. kül kedisi kendisini utandırdığını ama bu teklifi kabul edemeyeceğini söyler ve ayakkabısı alıp mağazadan ayrılır. ayakkabı prensi kül kedisinin peşinden gider ısrar etmeye devam eder ama kül kedisi yine kabul etmez ve utanmış bir biçimde otobüs durağına gider. 19s otobüsüne binip evinin yolunu tutar. her kül kedisinin eti yenmezdir.
    4 ...
  8. 27.
  9. Külkedisi ne yapsın, kendisini ancak ayak numarasından tanıyabilen bir salağı...*
    2 ...
  10. 2.
  11. sabır küpü ahmak kızımız.
    2 ...
  12. 15.
  13. KÜL KEDiSi

    Yazan: Charles Perrault

    Bir zamanlar güzeller güzeli bir kız varmış. Annesi ölünce babası yeniden evlenmiş. Üvey annesi de ilk evliliğinden olan iki kızıyla birlikte gleip eve yerleşmiş.
    Bu iki kız, yeni kız kardeşlerinden hiç hoşlanmamış. Odasında ne var ne yoksa tavan arasına fırlatıp atmışlar. Ona bir kardeş gibi davranmak şöyle dursun, bütün ev işlerini üzerine yıkmışlar.
    Ev işleri bittikten sonra bile kızın onlarla oturmasına izin verilmiyormuş. Akşamları, mutfakta, sönmekte olan ocağın önünde duruyormuş tek başına, ellerini küllere doğru tutup ısınmaya çalışarak. Bu yüzden üvey kız kardeşleri ona "Külkedisi" adını takmışla.
    Bir gün iki kız kardeşe sarayda verilecek bir balo için davetiye gelmiş. ikisi de heyecandan deliye dönmüşler. Herkes Prens'in evlenmek istediğini biliyormuş. ‘Bakarsın ikimizden birini seçer, belli mi olur?' diye düşünmüşler.
    iki kız kardeş de kendilerini mümkün olduğunca güzelleştirmek için hemen kolları sıvamışlar. Fakat maalesef bu biraz zormuş, çünkü Külkedisi'nin aksine bayağı çirkinmiş her ikisi de!
    Balo akşamı, üvey kardeşleri gittikten sonra Külkedisi mutfakta oturmuş ve içn için ağlamaya başlamış. "Neyin var, neden ağlıyorsun Külkedisi?" diye sormuş bir kadın sesi.
    "Ben de baloya gitmek istiyordum," demiş hıçkırarak Külkedisi.
    "Gideceksin öyleyse," demiş ses. Külkedisi duyduğu sese doğru dönüp bakmış, şaşkınlıktan donakalmış.
    Güzel bir kadın duruyormuş yanıbaşında.
    "Ben senin peri annenim," demiş kadın. "Şimdi kaybedecek zamanımız yok! Bana bir balkabağı getir hemen!"
    Külkedisi bir balkabağı getirmiş. Peri annesi sihirli değneğiyle dokununca, balkabağı birdenbire altından bir fayton oluvermiş.
    "Şimdi de altı fare... " Külkedisi altı fare bulup getirmiş, peri annesi onları hemen ata dönüştürmüş.
    "Bir sıçan... " Onu da arabacı yapmış.
    "Ve altı kertenkele... " Onları da faytonun arkasında koşacak altı uşağa çevirivermiş.
    Nihayet Külkedisi'ne gelmiş sıra. Peri değneğiyle bir dokununca Külkedisi'nin yırtık, pırtık giysileri nefesleri kesecek harika bir elbiseye dönmüşmüş. Ayaklarında bir çift camdan ayakkabı pırıl pırıl parlıyormuş.
    "Bir şey var yalnız," demiş Peri. "Gece yarısına kadar eve dönmelisin. Saat on ikide elbisen tekrar eski giysilerine, faytonun balkabağına, atların fareye dönüşecek. Prens'in bunu görmesini istemezsin herhalde? Şimdi git, dilediğince eğlen."
    O gece Külkedisi balonun yıldızı olmuş. Baloya katılan hanımlar (özellikle de iki üvey kız kardeşi) onun elbisesini çok beğenmişler ve terzisinin adını öğrenmek için ona yalvarmışlar. Beyefendilerin hepsi onunla dans etmek için birbirleriyle yarışmışlar.
    Prens ise götür görmez ona âşık olmuş! Ve o andan sonra hiç kimseye bu kızla dans etmek için izin verilmemiş.
    Saatler saatleri, dakikalar dakikaları kovalamış ve Külkedisi saat tam on ikiyi vuracağı sırada evde olması gerektiğini hatırlamış.
    "Gitme!" diye seslenmiş Prens arkasından, ama Külkedisi bir an bile durmadan koşup oradan uzaklaşmış. Sokağa çaktığında elbisesi tekrar eski elbiselerine dönüşmüş. Geriye kala kala camdan ayakkabıların bir teki kalmış. Diğer tekini nerede kaybettiğini bilmiyormuş.
    O gece Külkedisi uyuyana kadar ağlamış. Hayatının bir daha asla o geceki kadar harika olamayacağını düşünüyormuş.
    Ama bu doğru değilmiş. Ayakkabının diğer tekini sarayın merdivenlerinde bulmuşlar. Ertesi sabah Prens ev ev dolaşıp ayakkabıyı tek tek bütün genç kızlara denetmiş. "Bu ayakkabının dün gece karşılaştığım güzel sahibini bulamazsam yaşayamam," demiş.
    Derken Külkedisi'nin evine gelmiş. Üvey kardeşleri ayakkabıyı denemişler. Olmamış. Ayaklarına girmemiş bile.
    Prens çok üzgünmüş, çünkü uğramadığı sadece birkaç ev kalmış. Tam oradan ayrılacakken evin hizmetçisi dikkatini çekmiş.
    "Hanımefendi," demiş Prens Külkedisi'ne, "bir de siz deneseniz?"
    "O mu deneyecek? Ne münasebet!" diye haykırmış üvey kardeşler.
    Fakat Prens ısrar etmiş. Külkedisi'nin ne kadar güzel bir kız olduğu gözünden kaçmamış. Tabii ayakkabı Külkedisi'nin ayağına kalıp gibi oturmuş. Prens diz çöküp Külkedisi'ne evlenme teklif ederken iki üvey kardeşe de öfke ve kıskançlıkla olanları seyretmek kalmış. Külkedisi Prens'in teklifini tabii ki kabul etmiş.
    2 ...
  14. 4.
  15. mutlu bir aile,ölen anne,kötü kalpli bir başka kadınla evlenen baba,kötü kalpli 3 abla,kadrolu ev hizmetçisi olma durumu,balolar,aniden beliren iyilik perisi,yapılan sihir ve baloya gitme,prensi kendine aşık etme,eve 12de dönmek zorunda olma,balodan çıkarken düşürülen ayakkabı,ayakkabıyı bulan prens,tüm şehirde ayakkabının sahibini arama,en sonunda ayakkabıların sahibini bulma,evlenen gençler diye özetlenebilir bir masal.
    1 ...
  16. 7.
  17. 39.
  18. “bir minder uzattılar ayaklarının altına, ayakkabıyı ona uzattılar. yüreği delicesine çarpıyordu şimdi. minderin üzerinde ışıltıyla duran bu cam ayakkabı tekine uzattığı ayağı, hayatının en büyük dönemecine adım atıyordu. ilkin ayakkabının üzerine koydu ayağını, ardından ayağına geçirmeye çalıģtı. ansızın bütün coşkusu, sevinci, umutları söndü.
    o cam ayakkabı külkedisi'nin de ayağına olmadı.”

    (murathan mungan, 2009: 46). üç aynalı kırk oda
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük