türkiye hem kültür olarak hem yaşam tarzı olarak hemde inanç olarak ve dahası devlet yapısı olarak farklı bir ülke. üç tarafı denizlerle cevrili olupta sanki çöl memleketiymiş gibi su ürünlerinin en az üretildiği güzel ülkemde demokrasi anlayışıda çok farklıdır. kendisi için demokratik bir ülke der ama demokratik açılım gerekliliği duyulur. bir çok etnik grubun ne olursa olsun müslüman olmak şartıyla orta asyadan geldiği dayattırılan bir tarihi sahtekarlıkla herkesi türk ilan edildiği memleketimde şimdi bu etnik halklara haklar verilmek istenir. bu oyunun baş kahramanları elbette kürtler. hükümetimizin kürtlerin etnik halklarının ilk defa tartışmasının yapıldığı bir dönemde eski dtpli, şu anda bdp'li osman baydemir tarafından hassiktiri yediği gibi meşe ağacının dallarınıda uygun yerlere yerleştirmiştir. aynı durum onur öymen'in dersim durumu içinde geçerlidir. tunceli olaylarında orada analar ağlamadı mı demesiyle o da hassiktiri yemiştir.
bu üst örneklerden anlaşılacağı gibi demokrasi bize iki beden büyük geliyor. demokratik söylemi küfür etmek veya insanların onurlarına saldırmak, aklına gelen herşeyi söylemek, dayanaksız atmak zanneden bir siyasi ahlaka sahibiz. avam siyaseti memleketimde işe yarıyorsa ve küfür eden yerel siyasetcileri bir tarafı bıraktım devlet başkanı dahi rahatça küfür edebiliyorsu (ananıda al git) bu durumu çok yadırğmamak gerek.
bu durumun tek üzücü yanı bireylerin devlete olan, seçilmiş hükümete olan saygılarını yitirmesi.