ooff dedi.
- ne oldu? dedim .
- hiiç dedi.
- herşeyi bırak, gel benimle dedim.
- olur mu?!. dedi.
- topu topu bir tabak fazla koyarız soframıza nolcak amınakoyım dedim.
- olmaz! dedi.
- neden? dedim
- zaten rejimdeyim çok yemek yemem ama annem kızar dedi.
-onu da al gel dedim
-olmaz dedi!
-ne oldu dedim.
-uff! snne be slk dedi
-sustum-
-ne oldu dedi
-kedi oğlan doğurdu adını sen koydu ehee! dedim.
-siktir git dedi.
'beni sevmene asla izin vermeyeceğim'
diye yazmıştın kapımdaki not defterime
kendi kapımı çalmak zorunda kalmıştım
içerde olmadığımı bile bile
gövdeni hatırlıyorum ansızın bu kış ormanında işte
uzun, büyük, parlak
siyah ve vahşi!
parçalayacak kadar siyah
ve onarabilecek kadar vahşi!
sanki
aşka hayattan daha fazla özen gösteren, çocuksu
ama hep parçalanmış, hırpalandıkça palazlanmış bir ziyaretçi!
gövde'nin tarihi'nde yan yana dururdu yalnızlıklarımız
plastik ve acımasız, zehirli ve karmaşık
kısaca, birbirlerine sevgiyi öğretmeye çalışırken
birbirlerine kan içirdiklerini anlayan iki serseri aşık!
ellerin saklamaya çabaladığı o şehir gecesi
başın omzumda, gözlerin kapalı, saçların açık
giderken citroen: dudaklarını döven neon gazı
dudaklarındaki kazı tozu, 'ölelim mi? ' demiştin
bak şimdi tam sırası!
dağlarda bir çin lokantasıydık senle ben
müşterisiz
mütemadiyen ağlamaklı
için için eğlenceli
temiz...
çevresinde çizgifilm hayvanlarının oynaştığı
bir çin lokantasıydık dağlarda senle ben
bir tahta masa, iki iskemleyle sınırlıydı ülkemiz!
mesela
yeni pişmiş pirinç pilavı dilinin üstünde yürürdü kokarca
ve sağ kulağındaki yabanıl bitki örtüsü
biz birbirimizin çatalı, bıçağı
biz birbirimizin incecik hırsızı, gönül süsü
ayrılık, bir yutulmaz lokma gibi kaldı boğazımızda!
sevgilim, sevdanın sevdaya ettiğini etmez et, kemiğe
sarayın çıkışlarını tutarken uyuşturucu ve kaftan
merdivenlere yığılıp ölen son şehzade
son fırsat, kaçınılmaz son düet, son soytarının son yemini
son sonsuzluğa dokunan küstah kızıl kanaviçe!
dağlar, dersini verir acının kuşkusuz
aslolan, savruk ruhlara yakışan sahici ölümler bulmakta
yoksa kimin kimin tabutunu çakacağı mühim değil!
gecenin koynuna ihanet, bir orospu gibi sokulmakta!
Işıktan ışığa geçen o tenha yolda
o karanlık nefes alışta ve o darmadağın boğulmada
seni sevmeme asla izin vermediğin o kör noktada
o hırçın, o fazla erkek, fazla kadın noktada
tanımadığım
tanımaya kalkışmadığım
izahı zor, kavranması imkansız bir hastalık gibi
ilerledim gövdenin gövdemi bulandırdığı
şaha kaldırdığı boşluklarda!
iz sürmedim
ad sormadım
dönüp bakmadım ardıma!
hatırla sevgilim, mutlaka sen de hatırla
o kadar çok kovaladık ki hayat içersinde
kendi kendimizi
mecali kalmadı hayatların başka hayatları yakalamaya!
'beni sevmene asla izin vermeyeceğim'
diye yazmıştın kapımdaki not defterine
ben de eklemiştim altına:
'aşkı dövmek lazım
kalbe terbiyesizlik ettiğinde! ..'
- ooff dedi.
+ ne oldu? dedim .
- hiiç dedi.
+ herşeyi bırak, gel benimle dedim.
- ne diyon, sen niye çağrıyon beni? şu harakete bak yaa yaptığı haraketlere bak, allah aşkına yaptığı haraketlere bak. ne diyon söyle. yaaauuuuvv sen beni niye çağırdın sen. salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk ya.
+ basma, basma, basma!! al kırdın kırdın, ben sana basma dedim.
-off dedi.
-ne ofluyorsun altı üstü bi 20tl istedim dedim.
-valla yok bende de dedi.
-vardır kıyıda köşede sen ver valla yarın veririm dedim.
-al dedi, ama yarın getir dedi.
-bir daha mutlu oldum.
Nehirlere karışan zehirli atıklar gibi
ağır ağır akarak kanıma karışmakta
yokluğun!
Hiç sormadım, neydi başka elbiseler içinde bulduğun
aynı askıyla dolaba kaldırılan iki güzel yelektik biz
güveye benzer bir şey oldu suskunluğun!.. anladım ki:
aşk naftalinlenmiyormuş meğer, eğer kanıtlanmıyorsa suçun!
- ooff dedi.
- ne oldu? dedim .
- hiiç dedi.
- herşeyi bırak, gel benimle dedim.
- olur mu?!. dedi.
...- topu topu bir tabak fazla koyarız soframıza dedim.
- olmaz! dedi.
- neden? dedim
- Bunlar takım başka tabak yok dedi.
-oof dedi
-ne oldu? dedim
-hiç dedi
-bırak onu bunu da yatağa gel dedim
-başım ağrıyor dedi
-çıkar üstündekiler ne dediğin anlaşılmıyor dedim.
soyundu ve başım ağrıyor dedi.
- ooff dedi.
- ne oldu? dedim .
- piiç dedi.
- herşeyi çıkart, gel benimle dedim.
- olur mu?!. dedi.
- topu topu bir tabak fazla koyarız soframıza dedim.
- ne alaka olmaz! dedi.
- neden ki? dedim.
al dedi sucuklarını, eğer çok istiyorsan dedi iki gün önceden yeme dedi şimdi git yarın gel dedi.
şunun şurasında ne kaldı ki dedim.
- ooff dedi.
- ne oldu? dedim .
- hiiç dedi.
- herşeyi bırak, gel benimle dedim.
- olur mu?!. dedi.
- topu topu bir tabak fazla koyarız soframıza dedim.
- olmaz! dedi.
- neden? dedim.
Bulaşık çıkarma şimdi başıma bir daha kim yıkamayla uğraşcak tabakları,adam olda bir restorana götür dedi.
tam facebook ergenlerini ve geri zekalıların hoşlanacağı şekilde aptal saptal harf oyunları var şiirlerinde:
'"korkma, giderken bir tek "b"yi alıyorum,
gerisini sana bırakıyorum.
ne de olsa sen bitirdin 'b/izi
öyleyse, sende kalmalı 'izi' "
amına koyayım bu ne lan? şiir mi lan bu şimdi. bir bu bir de can yücel haa şarkıcılardan da cem adrian tam ergen veya geri zekalı, moron yada idiot beğenisine hitap eden şeyler...
- "ooff" dedi.
- ne oldu lan dedim.
- sanane len yarraam dedi
- "kibar olsana lan biraz it" dedim
- "olmazsam ne yapcan lan göt" dedi.
- "senin gelmişini geçmişi *ikerim" dedim.
- "sen benim kim olduğumu biliyonmu lan pezevenk" dedi.
- "pezevenk babandır lan itin dölü" dedim.
- "sen çok olmaya başlıyosun ama" dedi.
- ağzının ortasına çarptım bi dene.
bir martıyı ağlattın işte
bir çocuk garanti intihar eder artık
kütür kütür küfrediyor gece imanıma
bir yaprak kırılıp suya düşüyor
su yaralanıyor su kanıyor şelale!
ah nasıl titredim tensiz
bir piyanist büküldü sanki
kesişen ayrışık doğrular gibi
çarpışıverdim yüzünle. Yüzün
öyle düzgün suna bir elyazısı
yüzün yüzüme aksedince
yüzün ayna alnımda
yüzün uzun hüzünlü bir alınyazısı!
bitmemiş bir ömrün yalanısın
sen: kabuslarımın tabiri
çocukluğumun arta kalanısın!
öldüreceğim kendimi dudaklarınla
dudaklarin etle, şehvetle seferber
sen! bana inen son kutsal kitap
son fakir yatır
son aciz peygamber!
bir martıyı ağlattın işte
bir çocuk garanti intihar eder artık.