yaklaşık 3 yıldır, annem ve babamın yaptığı eylemdir. babam şehirde büyümüş, bugüne kadar hiç köyde yaşamamış birisi olarak bu işi ciddiye aldı ve kendisine bahçe yaptı. ilk başlarda domates, biber yetiştiririz yeter derken, şimdilerde fasulye, barbunya, kabak, bezelye, soğan, sarımsak, patlıcan yetiştirerek işi büyüttü. baktığınızda iyi bir efor gerekiyor burası kesin. bahçeye bakım yapmadan ürün almak neredeyse imkansız.
çıkan ürünlerden domates suları, dondurulmuş ürünler çıkartarak, mümkün oldukça kışın tüketmeye gayret gösteren bir zincir oluşturuyorlar.
işin komik kısmı; köyün yerlileri bu ürünleri hazır alıyor ve üretime dahil olmuyorlar. genel olarak gözlemim, tarlalarını ekip mahsul almak, sonrasında da ya kahveye gitmek yada farklı işler yaparak geçimlerini sağlamak şeklinde oluyor. aslında bir çoğunun bahçesi bu işler için uygun, ama sorduğunuzda kim uğraşacak bunlarla diyorlar. çiftçilerimizin biraz daha bilinçlendirilmeye ihtiyaçları var gibi duruyor. kendilerine ait, altın değerinde topraklara sahipler, mümkün olduğunda iyileştirilmiş tarım yapıp biraz daha doğal beslenebilirler. ancak onlarda kolaya kaçmayı tercih ediyorlar.
bu biraz "Entelköy Efeköy'e Karşı" filmini anımsatıyor. öz varlıklarımızı koruyup güçlendirmek elimizde, umarım farkındalığımızı yeni nesil ile birlikte daha da fazla arttırırız.
Unutmayınız ki. “Köylü milletin efendisidir!” Mustafa Kemal Atatürk
peşin edit: yazımda çiftçileri kötülemek gibi bir niyetim asla yoktur. lütfen bu gözle değerlendirmeyiniz. çocukluğumun uzun bir dönemi, yaz tatillerinde köyde geçmiştir.
uzaktan hos gelen davul sesinden farkli degildir. ozellikle de sehir hayatinin gundelik hayatiniza yansimis ve artik ozumsediginiz icin farkinda bile olmadiginiz kolayliklarindan bir anda mahrum kaldiginizda, mesela gazete almak icin yarim saat yurudugunuzde, ekmek yapmak icin saatleriniz verdiginizde, tavuklarin yumurtlamasi icin uygun isiyi ayarlamak zorunda oldugunuzda, sogukta yumurtlamadiklarinda, hayvanlarinizdan birine gelecek olan herhangi bir salgin hastaligin hayvanlarinizin tumunu telef edebilecegine ve bunun sonucunda buyuk maddi ve manevi kaybiniza, tarlada topragi capalarken ellerinizde olusacak nasirlara, gunes yaniklariniza, bir anda karsiniza cikan yilanlara, uzumler sergi alanindayken bir anda yagan yagmurla yerle bir olan butun bir yillik emeginize, zeytin agacini silkelerken kanayan ellerinize, gok gurlediginde kesilen elektrige, kisin donan ve patlayan su borularina, kapanan yollara bakinca davulun tokmagi beyninizde halay ceker.. koy hayati oyle pek cogunuzun televizyonda gordugu dizilerden cok farklidir. gunes dogmadan uyanmak zorundasindir. cunku hayati kolaylastiran seylerin pek cogundan uzak yasarsin, hayvanlara bakarsin, atlari kosarsin, tarlaya bakarsin, yaparsin da yaparsin.. aksam eve dondugunde yorgunluktan bayilmak uzere olursun. ama sonra kendi yaptigin saraptan bi bardak icer, o tadin yorgunluga degdigini bi kez daha fark edersin. fakat srhir yasantisina aliskinsan ve hatta sehirde dogmussa bunlara katlanamaz bi sure sonra kirilan tirnaklarina, catlayan parmaklarina, nasirli ellerine bakar ve sehre geri donersin. ya da tum levelleri basariyla gecip hayatin keyfini cikarirsin.
3 ay dayanabildim ben ve üstelik köyü seven biriyim.
Balkonda otururken, domates neyim çapalarken güneş gözlüğü takıyorum diye benimle dalga geçmeye başladıklarında kırılıp döndüm.
Çocukluğumun geçtiği doğayla ve hayvanlarla iç içe olduğum hayat.
Havasıyla suyuyla insanı dinç tutar.
Edit: köy hayatıyla ilişki kesmeyen biri olarak gerçeken çok zordur.
Öyle dizilerde filmlerde görülen gibi değildir maalesef.
işin biri biter biri başlar döngü halinde. Bi bakmışsınız ömrünüz geçmiş.
sürekli olamıyor maalesef. herkes alıştığı yerde yaşayabiliyor ama arada gittiğimde şahane bir hayat.
mesela bu sene 2 ay kaldım ki benim rekorum.
işlerin hiç bitmediği görüşüne katılıyorum.
ufacık bi iş için bahçeye giriyorsun bi bakmışın 2 saat geçmiş.
sonra bir sır vereyim size, bunu pek kimse bilmez.
öğlen sessizliği evet köyde öğlen sessizliği bi gizli hazinedir. farkına varırsanız. o kadar hafif, dertsiz tasasız olursunuz ki uykuya dalarsınız.
tavuklar, kuşlar, insanlar hiç ses çıkarmaz. susarlar ve o sessizlik huzur verir. huzurlu insan uyur ve en mutlu edecek iş budur, insanı. ben dünyayı gezmeye bile değişmem o anı.