abartıldığını düşünüyorum, o zaman ki devlet istediği şekilde bir nesil yetiştirmek istedi ve çok az da olsa başarılı oldu, o okullardan mezun olanlar töresine,tarihine ve dinine düşman olarak yetişti ve devletin en üst makamlarına geldi.
"amerikancı yobaz"larımızın katkılarıyla şer yuvası ilan edilip kapattırılan, halkın geliştirilmesi açısından dev bir adımdı şu anda devam etseydi japonya ve çin gibi bir şeydik.
kapatıldığından mıdır, yoksa solcuların bu ülkede yaptığı nadir işlerden olduğundan mıdır bilmem, gereğinden fazla abartılmış bir kurum. bugün hayatta olsaydı muhtemelen öğretmenlerinin kpss'yle alındığı, vekil öğretmenlerin olduğu sikindirik okullar olurdu. milli eğitimin 100 temel eseri okutulurdu. müzik aleti olarak da plastik flüt öğretilirdi. bazı şeyleri çok abartmamak lazım.
şimdi bu elemanın herhangi bir konudaki herhangi bir görüşünü ciddiye almak bile kişinin kendisine takındığı en ciddiyetsiz tavırdır. hele ki köy enstitüleri gibi önemli cumhuriyet kazanımları bu canlının boyunu fazlasıyla aşmakta, genel tavrının belli olmasından mütevellit gülüp geçilmesi gereken bir husus olarak kalmaktadır. mütemadiyen farklı yazılar sıçmayı becerebilmesi bir takdir sebebidir o ayrı.
osmanlıdan sonra zorlama ve dayatmalarla kurdukları ve tek kurşun sıkmadan istanbulu işgal eden ülkeleri kovduktan sonra, o devletlere verilen söz gereği hayata geçirilen, şapkai kılıkkıyafet, harf, tatil günleri, vb diktelerden sonra,
halkın beynini, hemde yerinde yıkamak için kurulmuş, dinsiz yetiştirme atölyeleri.
ve derslerine giren (bkz: sabahattin ali) , (bkz: aşık veysel) vb. adamların "gomunist bunlar" denilerek neler yaşadığını biliyoruz. bu neyin kafasıdır engin ardıç.
30 martta vizyona çıkacak olan ve ilk kez toprağın çocukları isimli sinema filminde işlenen konudur. yapımcısı erkan can dır. yönetmeni Ali Adnan özgür dür.
çok geç ve yetersiz kalmış bir hamledir.
ikinci dünya savaşı sırasında büyük bir ordu besleyen türkiye bu orduyu beslemek için halka yani köylüye ağır vergiler bindirdi. bu da halkı isyan kıvamına getirmese de iyice çileden çıkardı. 1929 buhranında mallarını satamayan köylülerin yüzde otuz yoksullaştığını hatırlatmakta fayda var o sırada iktidar olan chp bu sefer halk için bir hamle yapmaya karar verdi ve böyle doğdu halka eğitim verip onları kültürel ve ekonomik hayata kazandırmaya yönelik bu kurumlar.
1923 yılında atatürk tarafından türkiye'ye çağrılan john dewey'in raporuna göre 1940ların başında hayata geçirilmiş uygulamadır. günümüz profesörleri oralardan mezun olmuşlardır. bir dönemki karalamalar sebebiyle kapatılan enstitüler ülkenin cahillik çağına geçişini hızlandırmıştır.
günümüzde eğitim özgür olmalı üniversiteler ve üniversite yönetimleri bağımsız olmalı diye vik vik öten kepaze adamlar köy enstitülerini öve öve bitiremez onlar için kimin yaptığı kimin bozduğu önemlidir sadece bunun gibi onlarca daha örnek verebilirim isteyene.
memleketin namuslu kızları ile namuslu genclerininin çiftleştirilerek anadoluya salınması hadisesidir, inönü nün anadolu insanına hediyesidir, chp nin iktidara gelememe sebebi hala aynı anlayısın ürünü olmasıdır.
egemen sınıfın hakimiyetini garanti altına almak için, ''şehirli ile köylünün görmesi gereken eğitim farklı olmalı. herkes ihtiyacı kadar, ihtiyacına göre eğitim almalı'' savıyla türemiş okullar
kemalist sistem'in köylülerin proleterleşmesini engellemek için kurduğu, yani komünizm düşüncesini insanların kafasından silmek için kurulan toplama kampları.
başarılı bir biçimde gene kemalistlerin burjuva kanadı tarafından komünist yetiştiriyor bahanesiyle kapatılmışlardır.
kemalistlerin korkunç bir köy enstitüsü fetişizmi vardır oysa. köy enstitüleri ağalık rejimine karşı kurulmadılar, tam aksine köylüyü köyden çıkartmayıp ağanın elinde köle kalmaya devam etsin diye kuruldular. osmanlı yıkıldıktan sonra ortada kalan toprakların nasıl kapışıldığını, aşar vergisinin türeyen toprak ağalarını hoşnut etmek için kaldırıldığını, saltanatı kafa kesme tehdidi ile kaldıranların ağaların desteğini yitirmemek için toprak reformunu onların isteğine bıraktığını, tarımda makineleşmenin ağların işine geldiğini ve köylünün bu şekilde iyice köleleştiğini yazmıyor tarih kitapları.
köy enstitüsü gerçeğini yazmadıkları gibi. 1930'lu yıllarda ağaların zulmünden şeflik cumhuriyeti'ne karşı bir köylü devrimi yapacak kadar bunalmış olan köylü kitleyi kemalist terbiyeden geçirip k.çlarının üstüne oturtmak için kuruldu o kamplar. ne aydınlanmasından bahsediyorsunuz siz? hubbeyi kubbe yapmakta mustafa kemal gibi üstünüze yok. 1950 senesinde ellerine fırsat geçince o köylüler şefin partisini sandığa gömdüler, öyle bir nefret ki genlerine işlemiş milletin yıl 2011 chp daha da iktidar yüzü göremiyor.
türkiye' nin şu an ki eğitim sisteminden çok daha başarılı eğitim ve öğretim hayatı sağlayan enstitülerdir. o dönem ki ders programında bulunan bazı dersleri şu an özel okullar bile verememektedir.
komünizm'in yayılmasına öncülük ettiği için kapatıldığını ve bunun da doğrudan "sam amca" tarafından emredildiğini düşündüğüm enstitüler..
ki ismail hakkı tonguç'un oğlunun enstitülerin amacı hakkındaki yazısını biliyoruz.
modernite adı altında türlü ahlaksızlıkların olduğu raporlara yansıyor..
özü müslüman olan anadolu halkına ters olduğu kesin.
kapatılmasaydı da içindeki zihniyet değişseydi, manevi değerlere mesafeli olmayan, din ile ters düşmeyen bir sistem olsaydı çok çok daha güzel olabilirdi. ama öyle olması için müfredatın değişmesi lazım. bu da ülke sisteminin değişmesini gerektirir..
zor iş..
iki diktatöründe ** kapatmak için hemfikir olmaları ilginçtir.eleştiri oklarını nereye yönelttiğini bilmeyen; hem faşist hem komünist diye eleştiren, uzuvlarından habersiz dingilleri bulmak mümkündür.
öncülerinden biri olan ismet inönünün, enstitüleri kapatmaya girişmesi ayrı trajedidir.