aslı dinci faşistlerin halkı cahil bırakması olaydır çünkü cumhuriyetin ateşi okullardan başlamıştır ve şimdi yine aynı eğitim sürecinden geçerek yok edilmek istenmektedir.
dinci faşistler ''medrese'' ''medrese'' deyip bu güzide okulları bir gecede nasıl kapattıklarından halkı nasıl geri bıraktıklarından asla bahsetmezler efenim iki yüzlüdürler...
acilen açılıp göt kıllarına tüy dökücü krem etkisini yapmasını umduğum ilim irfan yuvaları. gerçi şu an açılsa bile hükümetin propagandasından başka bir şey yapmaz. bok yoluna gitti güzelim okullar.
eğer kapanmasaydı şimdi köylerde birçok kişinin evinde piyano veya keman olacaktı demişti tarih hocamız her duyduğumda bunu hatırlarım. Ve siyasetin kurbanlarından sadece birisi olduğu için üzülürüm.
türkiye cumhuriyeti tarihinin başına gelen en güzel şeylerden biridir.
şimdi biraz düşünün. ortalama 60 yaş ve üstü, aklınıza gelen en bilgili, en kültürlü öğretmenlerinizi düşünün. türkçe' ye en hakim, en sanatsever öğretmenlerinizi düşünün. en cumhuriyetçi, en laik... işte onların % 95' i köy enstitüsü mezunudur. bir eğitim sisteminin ne kadar çok iyi olabileceğinin en güzel kanıtıdır köy enstitüleri. köy enstitüleri sadece öğretmen yetiştirmezdi çünkü, aynı zamanda aydınlık ve hiçbir zaman ışığını yitirmeyecek insanlar yetiştirirdi.
kapatılması en büyük hata olan eğitim kurumudur. bizler biraz olsun şanslıyız ki bu enstitülerde yetişmiş öğretmenlerin bazılarının öğrencileri olabildik. Bir sonraki kuşaklar onlarla tanışamayacaklar bile...
ülkenin başına gelmiş en iyi ancak kısa süreli oluşumlarından biridir bana göre köy enstitüleri.
fikri üretenlere, uygulamaya koyanlara ve destekleyenlere sonsuz teşekkürler...
ve hatta uğur mumcu konu ile ilgili der ki: ''köy enstitüleri'nin kurulduğu yerlere birer 'meçhul öğretmen' anıtı dikilmeli ve her kuruluş günlerinde -17 nisan- saygı duruşunda bulunmalıyız.'' *
aydınlık için anıyoruz, aydınlığımız olmadan arıyoruz.
bugünkü anadolu öğretmen liselerinin eski halidir. burada yetiştirilenler her şeyi bilirdi. inek sağmasından tut da duvar örmesine kadar. gel gelelim ki komünist yetiştiriyor diye kapatıldı.
tek hatalari sol ideolojinin en mukemmel ideoloji oldugu saplantisi icine girmeleriydi. turkiyenin felsefe derslerine ihtiyaci olmadigi bir donemdi oysaki.
bile bile kaçırdığımız bir trendi. köy enstitülerinin yarattığı öz kaynak değerleri, bizi çok iyi yerlere getirebilirdi. abartmıyorum, almanya'yı yakalayabilirdik belki. ama, '38'den beri küçük zihniyetlerce yönetildiğimiz için, kendi ellerimizle kaçırdık bu şansı.
köy enstitüleri, mükemmel olmasa bile ona yakın bir projeydi. ülkenin tarıma dayalı köy nüfusunu hem eğitecek, hem de çağdaşlaştıracaktı, bu sayede hem tarım gelişecek hem de toplum kalkınacaktı. beş para etmeyecek çıkarlar için, yönetimdekiler, doğudaki şu dünyaya hayırlı bir gram iş yapmamış "ağa"lar, her zaman başımıza birşeyler sarmış amerika birleşik devletleri birleşerek, bu kalkınma projesini bitirmiş ve bugünlere gelmemizi sağlamışlardır. abd dediğimiz zaten dünyanın haini de, bu projeyi bir çırpıda hasır altı edenlere de çok vatansever denemez herhalde. köy enstitülerini kapatmak, 12 eylül darbesi kadar büyük bir hainlikti ve yapıldı.
kimse tutup da, "vay efendim köy enstitüleri mi kaldı hala ağlıyonuz arkasından, hem gomünüz yuvasıydı oralar, kız-erkek cima ediyorlardı, dinsizlik aşılıyorlardı..." gibi saçma eleştirilerle gelmesin. resmi tarihimizin bile yalan anlattığı bir eğitim sisteminin yetiştirdiği tek tip niteliksiz bireyler haline dönüp, tarihteki hatalardan da hiç ders almadığımız için bugün bulunduğumuz noktadayız.
köy enstitüleri, öyle basitçe "eğitim projesiydi, bitti geçti." ile anılacak bir kurum değildi. kuruluşu ince ince düşünülmüş, savaştan çıkmış taze bir ülkenin yapabileceği en basit şekilde uygulanmıştı. enstitülerin kurulacağı yerlerde, mimarların arazi incelemeleri yaptığı, yöreye özgü faktörlerin göze alındığı, tamamıyla kendi kendisini yürütecek kampüs programları belirlendiği ve herşeyin imece usulüyle yapıldığı gerçekleri çok göz önüne çıkarılmaz. yurtdışından eğitimcilerin gelip, danışmanlık yaptığı, bizzat yurtdışına izlemeleri için görevli gönderildiği ve okuma-yazması bile olmayan çoğunluk nüfusu her anlamda kalkındıracak bir projenin peşine düşüldüğü göz ardı edilir. yirmi yıldır her yerde karşımıza çıkan sürdürülebilirlik kavramını, köy enstitüleri yetmiş sene önce uygulamıştır. nasıl almanya, tasarım alanında bauhaus'u kurarak bir usta-çırak ilişkisinin önemini vurgulamışsa, köy enstitüleri buna benzer yaklaşımı tamamen bize özgü bir anlayışla yansıtabilmiştir. en basit haliyle, yurdun ücra köşesindeki bir köylü çocuğun shakespeare'i, vivaldi'yi bilmesine ön ayak olmuştu köy enstitüleri... tarımı bilen, okuyan yazan, enstrüman çalan, sanatla uğraşan bir köy nufüsu, bu ülkeyi çok daha iyi yerlere getirecekti. şu an yaşayan bir çok köy enstitüsü mezunu vardır. bulursanız, gidin, konuşun. neleri kaçırdığımızı bir bir anlatırlar... öyle böyle şeyler değildir kaçan giden...
köy enstitüleri devam etseydi, şu ülkede var olduklarından beri her halta muhalefet eden malum kesimler biraz seslerini kesip, yararlarını görebilselerdi, türkiye şu an çok daha iyi yerlerde olacaktı kesinlikle. en basitinden, bok varmış gibi herkes şehirlere göç etmeyecekti. köylü, eğitimini aldıktan sonra köyüne dönecek, tarımını yapacak, edindiği becerilerle ek gelir kapısı açacaktı kendisine. köyler bu sayede gelişecekti, istanbul'un altın olmayan taşı toprağı uzaktan insanlara hoş gözükmeyecekti. saçma töreler ve gelenekler kırılacaktı belki ve insanlar daha çağdaş bir yaşam süreceklerdi. köyden kente göç azalacaktı, bu sayede güvenlik ve yoksulluk sorunları da azalacaktı. istanbul'un, ankara'nın trafiğine küfür etmeyecektik. almanya'nın kasabaları gibi olacaktı belki köylerimiz, kim bilir... ama, seçilmiş adamların ihtirasları, bizlere karanlığı öngördü. köyler hep itildi enstitülerden sonra... köye yatırım yapmaktansa, oradaki ağalığı yozluğu öven diziler yapmak daha tatlı geldi. köyden kente, umutlanıp göç eden çoğu birey, boktan ortamlara meze oldu. bizler hiçbir şey yapmadık. sadece "dinimiz amin." dedik.
bugün yaşadığımız yobazlık artışı, kültür şoku, yozlaşma, kutuplaşma, değersizleşme, duyarsızlaşma, bilinçsizleşme gibi durumların hepsi eğitimsizliğimiz yüzündendir. halkımız öyle böyle cahil değil. açın televizyonu, gördüğünüz haberler, programlar sağlıklı bir toplumun izdüşümü değildir. ülkece ruh hastası konumundayız. böyle olmamız, birilerinin işine geliyordu çünkü ve biz de koşar adım uyduk bize biçilen saçma planlara... köy enstitüleri, sağlayacağı kalkınmayla böyle rezil durumlara düşmemizin önüne geçebilirdi. köye hakettiği değeri vererek, tarım, turizm, kültür olarak büyük bir atılım yapabilirdi. ama engel oldular.
yapımda emeği geçenlere diyecek hiçbir şeyim yok. solcusu da dahil, sağcısı da... bu ülkeye attığınız kazığın sonuçlarını daha çok çekeceğiz bu gidişle...
malesef marshall yardımlarının diyeti olarak kapatılan enstitülerdir.
ülkenin bugünkü halinin en büyük suçlusu olan tavizler silsilesinin başlangıcıdır bu kapanış.
üzerinden geçmiş 61 yıl kadar ve gelinen bu noktada ziyniyetlerde bir arpa yol katedilememesi son derece üzücü. sabık menderesin milli eğitim bakanı tevfik ilerinin muzaffer bir komutan edasıyla olayları anlatışı.
--spoiler--
Köy Enstitülerinin bir feci manzarası da budur. Dağ başlarında kurulmuş olan,Valilerin ve Maarif Vekâletinin umumî müfettişlerinin girmesi yasak edilen - ki bu arkadaşlar her yere girer oraya giremezler - bu müesseselerde 500 erkek çocuğun, yanında hepsi 16, 20, 22 yaşlarında, 60 - 70 kız çocuğu beraber okur, beraber çapa çapalar. Beraber horon oynar. Gece yan yana pavyonlarda yatar. Bu yüzden nice çocuklar düşmüştür. Bu gizli celsede söylenebilir. Nice köy kızları serbest fuhuşa
teşvik edilmiştir. Bunu Reşat Şemsettin'den sonra teslim aldığımız zaman oradaki kızları toplayarak, ayırarak, îzmirlde tertemiz bir yuva içinde toplamak ve
ayn bir kız enstitüsü haline getirmek ve böylece bu memleket içindeki çıban başlarını temizlemek çok şükür olsun bize nasip oldu. (Soldan brova sesleri, al
kışlar)
bir zamanlar köy enstitüleri vardı
yurdun dört yanına ışık saçardı
ellidört'de o ışıklar karardı
ne güzel okuldu o enstitüler
köy çocuklarını kabul ederdi
öğrenciler hep yatılı giderdi
hem ilim hem sanat öğrenirlerdi
ne güzel okuldu o enstitüler
şehirden uzakta kurulmuşlardı
mezunları hep örnek olmuşlardı
hem ilim hem sanatla dolmuşlardı
ne güzel okuldu o enstitüler
hasanoğlan, beşikdüzü, cılavız
öğretmenler yetişti cesur, yavuz
hep oldular türkiye'ye yavuz
ne güzel okuldu o enstitüler
onların ünü tüm ülkeyi aşar
kapatılmasına tüm türkiye şaşar
ilk hasanoğlan'ı bitirdi coşar
ne güzel okuldu o enstitüler.
ne olup ne olmadığını anlamak; hasretle anmadan önce bir kez daha düşünmek için kemal tahir'in "bozkırdaki çekirdek" romanının okunması gereken enstitülerdir.
elbette haksızlık da yapmamak gerek. köy enstitülerinin türkiye'ye bir şey katmadığını iddia etmek, köy enstitülerinin bir mucize yarattığını iddia etmek kadar abartılı.
okuma yazma oranını arttırmıştır köy enstitüleri. hoş, tek parti iktidarlarındaki okuma yazma oranının artması, muhalif matbuat ve eserler bulunmadığından demokrasi için bir anlam taşımasa hatta belki de mevcut ideolojiyi yükleme işlevi görse de yine de bir başarıdır.
bununla birlikte köy enstitüleri, bize fakir baykurt gibi bir ismi kazandırmıştır ki benim için methiye düzülen bir çok kazanımından daha önemlidir.
haksızlığı yalnızca köy enstitülerine değil siyasîlere de yapmamak gerek.
köy enstitülerini adnan menderes kapattı. zâlim, rezil toprak ağası mealindeki yazılar hoş olmamakla birlikte doğru da değil.
köy enstitülerinin alanı, zaten chp'nin iktidarı yıllarında tedricen daraltılmaya başlanmıştı.
enstitü içi demokrasi işlevinin ortadan kaldırılması, rauf inan, hakkı tonguç ve ali yücel'in sırayla görevlerinden alınması gören gözler için çok şey ifade eder.
köy enstitüleri menderes'in iktidarı döneminde öğretmen okullarına dönüştürülmüştür. kapıya zincir vurma söz konusu değildir anlayacağınız.
öğreniyoruz ki kapatılması adnan menderes'in başarısıymış. kapatılmasını adnan menderes isteyince dönemin chp iktidarı "siz isteyince akan sular durur." demiş, hemen kapatmışlar. ismet inönü adnan menderes'i arayıp demiş ki "malum yeri kapattık. başka arzunuz var mı? iktidarımız sizler için var."