edinirken aceleci olunmaması gereken dost. çünkü her köpek ırkının kendine has gereksinimleri ve özellikleri vardır. köpekler, bu gereksinim ve özellikleri en iyi karşılayan sahiple mutlu olurlar. örneğin; tecrübeli, enerjik ve dominant biri değil iseniz bir dobermann ile yaşamanız, hem sizin hem de onun için eziyet olacaktır! bu yüzdendir ki her şeyden evvel yaşantınıza en uygun köpek ırkını seçmekle işe başlamalısınız. bunun ardından da hatırı sayılır bir bütçeye sahip olmanız lâzım gelmektedir. ayrıca, olası sorunları baştan önlemek adına komşularınıza kadar tüm çevre şartlarının alacağınız köpeğe ne derece uyum sağlayabileceğini iyi değerlendirmeniz gerekmektedir...
bu sıralar ailecek beslemek istediğimiz, 3-4 ay içinde sahip olacağım, cinsine karar veremediğim güzel dost..
kendilerine duyduğum aşırı sevgi nedeniyle petshop, barınak gibi yerlerde gönüllü olarak çalışmam ailemi huzursuz etmekte..
Aradan bir kaç sene geçti bu sefer kız arkadaşımla zor durumda olan koca bir oğlanı evlat edindik. Adını da Lucky koyduk. Golden Retriever idi cinsi, bu sefer emindim. Genç bir karı kocadan sahiplendik Lucky'i. Bakacak durumda değillerdi. Zaten Lucky'de iyi durumda değildi, bir kaç çapulcu tarafından asıl sahibinden kaçırılmış ve aç susuz bırakılmıştı. Hatta günlerce susuz bırakılmıştı. Susuz geçen o Antalya'nın kavurucu günlerinin sonucu olarak böbrek yetmezliği başlamıştı güzeller güzeli masum oğlumuzda. Veterinere götürdük 1 ay bile yaşaması zor dendi. Olsun dedik, elinizden geleni yapın. Sağolsunlar, yaptılar. iyileşti Lucky. Biz onu sahiplendikten 3 ay sonra ilk defa havladı. O kadar güvensiz ve korku doluydu ki havlayamadı aylarca. Öyle böyle derken alıştı işte. Havlamaya, şımarmaya, koşmaya başladı. Aylarca başını okşadığın an korkudan kafasını toprağa gömen köpek, artık başı okşanınca boynuna atlar olmuştu. Tek sorunu o yaşadığı eziyet dolu günlerden kalan bakışıydı. O değişmedi bir türlü.
Her neyse o kadar sağlıklı görünüyordu ki artık çiftleşmesinin zamanı geldi diye düşünmeye başlamıştık hatta. Biz onu baba yapmanın planlarını yaparken o yaz gelince fenalaşmaya başladı. Yemek yemedi, su içmedi. Sırf bir kaç yudum su içsin diye ağzını sonuna kadar açıp şırıngayla su içirmeye çalıştım. Olmadı, yetmedi. Geçen hafta tahmini olarak 3-4 kilo verdi sadece üç günde. Yanında yatmaya başladım farkındaydım çünkü gelecek olanın, tecrübeliydim. Geçen cumartesi gecesi ağlamadan, sızlamadan, gıkını çıkarmadan öldü benim oğlum. Ona yapılan tüm şerefsizliklere tek kelime etmeden. Ama şuna eminim o bakışı hiç değişmedi. Ona kötülük yapan şerefsizlerin hiç birini unutmadı. Hepsinden teker teker hesap sorucak bir zaman, bir yerlerde.
Lucky'm, koca oğlum, erkek güzelim.. Git Lady'i bul orda. Çok güzel kızdır bak.
1) evcilleşince insana gayet sadık dost ve koruyucu olabilen bir evcil hayvan.
2) bir aralar yayınlanan ama kısa süren yerli dizi. yıllarca hapiste kaldıktan sonra artık duygusuzlaştığı düşünülerek tetikçi olması için bir karambolle hapisten çıkartılan bir adamın mafya dünyasındaki acıklı ve duygulu hikayesini anlatıyordu. mafya babalarından biri olarak cüneyt arkın da yan rollerden birindeydi.
en sadık, en sevilesi bir yaratık bu.
benimde var köpeğim ordan biliyorum. çok küçüktü annesinden onu ayırdığımda. yumuk yumuk patileri buruşuk bir suratı vardı. yürürken yalpaladığı günler halen gözümün önünde. kucağıma yatırıpta biberonu tıpkı bir bebeğin annesinin göğsüne asılması gibi patileriyle tutup, cukk cukk diye çekerdi kerata. öyle güzel bir duygu ki kelimelere dökemiyorum. bana ait olan, benim sorumluluğumda olan bir canlı var. bana muhtaç.. benim olan. öyle de masum ki alıp içime içime sokasım geliyor. çok sevdiriyor kendini, gün geçtikçe daha çok alıştırıyor.
öyle ki ben köpeğimsiz hiçbir yere gitmem, gidemem ki. birbirimizi özleriz.
güne onu görmeden başlamam mesela. her sabah beni aynı saatte uyandırması için kurulu bir çalar saatim de yok üstelik. ama köpeğim var. bana seslendiğini duyunca müthiş bir neşeyle yataktan fırlayıp bahçeye inerim. o da çamurlu patileriyle kucağıma atlar. şöyle sarılırız birbirimize sımsıkı. uzun uzuun gözlerime bakıp kuyruğunu sallayınca, anlıyorum ki çişi gelmiş oğlumun, karnı acıkmış, canı sıkılmış. bana ihtiyacı var.
abartmıyorum, sadece onu çok seviyorum.
gözlerinde yalan yoktur. havlamaları iletişim kurma çabasıdır, keşke konuşabilse. dışarıda sahibi ile dolaşırken ihtiyacını giderdikten sonra pisliğini örter, ihtiyacını giderirken de başkalarının gözlerine bakmaz, o derece temizdir. kalbinde anne, baba, abi, abla, varsa evin muhabbet kuşu - başlarda pek anlaşamayıp yutmaya kalkışsa da - ve diğer insanlar vardır.eğer evde biri hasta ya da üzgünse ayaklarının dibine oturur, gözlerini diker, hüzünlüdür gözleri.
dosttur, sevgili bulunca selamını, sabahını, muhabbetini kesmez,
dosttur, ona bir şeyler anlatırken durduk yere havlamaz,
dosttur, sırf egosunu tatmin etmek için ısırmaz.
keşke ama keşke, insanlar biraz köpeklere benzese ve köpeklerden bir şeyler öğrenip alabilseydi... işte o zaman dünya bu kadar egoist, menfaatçi, pis bir yer olmazdı.
dogo argentino yeryüzündeki en yeni köpek ırklarından biridir. bu köpek arjantinlilerin ulusal övünç kaynağıdır ve onunla en az futbol ve tango kadar gurur duyarlar. birçok köpek ırkının aksine, dogo'nun hikayesi "bu köpek ırkının hikayesi tarihin derinliklerinde saklıdır..." cümlesiyle başlamaz. tam tersi, dogo'nun tarihi oldukça yenidir ve çok iyi bilinmektedir.
irkın yaratıcısı prof. dr. antonio nores martines bir genetik uzmanı ve tutku dolu bir avcıydı. 20.yy başlarında arjantin'de av düpedüz tehlike demekti, çünkü gerek uçsuz bucaksız kayalıklar ve çalılıklardan oluşan arazi, gerekse de tehlikeli hayvanlar (puma, jaguar ve avrupa yaban domuzu) her avı gerçek maceraya dönüştürüyordu.
dünyadaki hiçbir köpek bu koşullarda avlanamıyor, denendiklerinde ise kendileri "av" oluyorlardı.
antonio martines'in hayali av içgüdülerine sahip olan, uzun mesafeleri koşabilen, iyi koku alabilen, bir pumayla teke tek dövüşüp onu alt edebilecek kadar güçlü, dövüş sırasında alabileceği yaralar yüzünden mücadeleyi bırakmayan ama aynı zamanda ve en önemlisi de insanlara ve diğer köpeklere karşı gereksiz agresiflikten yoksun bir köpek cinsi yaratmaktı.
antonio martines'in hayalini kurduğu köpeğin özellikleri yeryüzündeki hiçbir köpekte birarada yoktu. istediğini elde etmek için birçok köpek cinsinin en iyi özelliklerini biraraya getirmesi gerekiyordu. karşısındaki işin çok uzun, yorucu ve belki de imkansız olduğunu biliyordu, ama başaracak olursa bütün dünyayı hayrete düşürecek bir köpek cinsinin ortaya çıkacağını da çok iyi biliyordu.
yeni ırkın temeli olarak perro de pelea'yı (kordoba beyaz dövüş köpeği - günümüzde soyu tükenmiştir) aldı. (bazı kaynaklara göre 30 dişi) buna tam 9 farklı köpek ırkı ekledi ve uzun yıllar sonunda amacına ulaştı. kullandığı bütün köpekler safkandı ve çiftleşmeler sonucu doğan yavrular arasından en elitlerini seçiyordu.
seçilen ırklar da tabii ki dikkatli inceleme sonunda belirleniyordu.
1. bir puma veya yaban domuzuna yetişmek ve ona saldırmak için hızlı ve cesur köpeklere ihtiyaçları vardı ve antonio nores martines ve kardeşi avgustin nores martines'e göre bu köpek irlanda kurt tazısı'ndan başkası olamazdı..
2. elde edilen köpeğin büyüklüğünü korumak ve kas yapısını daha da geliştirmek için ispanyol mastifi kullandıkları bir sonraki cins oldu.
3. avrupa'daki en popüler av köpeklerinden biri olan pointer mükemmel koku alma duyusunu verdi.
4. bulldog'un geniş göğsü, yere sağlam basışı ve gözüpekliği, kardeşlerin yeni cins için seçtikleri diğer özelliklerdi.
5. boyut olarak biraz küçük olmasına rağmen "köpeklerin gladyatörü" bullterrier cesaret, korkusuzluk, çeviklik özelliklerini verdi.
6. kafatasını ve genel olarak bütün iskeleti güçlendirmek ve büyütmek için danua tercih edilen bir sonraki cins oldu.
7. dünyanın en güçlü köpek çenelerinden birinin sahibi dogue de bordeaux yeni cinsin zaten güçlü olan çenelerini biraz daha geliştirdi.
8. arjantin pampaslarında avlanmak için kolaylıkla seçilebilen bir renk olan beyaz için pirenei dağ köpeği kullanıldı.
9. en son kullanılan cins olan boxer yeni cinse sağlam psikoloji ve canlılık verdi.
artık sonuca ulaşılmıştı. yeni köpek bütün beklentileri karşılamakla kalmıyor, aynı zamanda çok üstün birkaç özellik daha sergiliyordu.
ne yazık ki 1956 yılında prof. dr. antonio nores martines trajik bir kaza sonucu hayatını kaybetti ve ortaya çıkan bu yeni köpek ırkının uluslararası köpek federasyonu (fci) tarafından resmen tanınmasını (1964) göremedi.
kardeşi avgustin bu cinsin popüler hale gelmesi için elinden geleni yaptı ve onun sayesinde bu yeni ırk yok olmaktan kurtuldu. gittiği her yere yanında dogo argentino yavrularını götürüyor ve oradaki üst düzey kişilere hediye ediyordu. daha sonra arjantin'in kanada'daki büyükelçisi olarak kuzey amerika'ya gittiğinde yine yanında birkaç dogo götürerek köpeğin orada da tanınmasını sağladı.
çok değil biraz tanıyınca ne kötü anlamlarla özdeşleştirip, kendilerine ne büyük haksızlık ettiğimizi anlamanın işten bile olmadığı iyi yaratık. tanıyanlar bilir, bir köpekle dost olduğunuzda onun en öncelikli konusu vereceğiniz yemekten ziyade göstereceğiniz ilgi ve şefkattir. o bu yolu zaten açacaktır size, yere yatacak, karnını, en yumuşak ve savunmasız bölgesini size uzatacak ' bak sana güveniyorum, senden bir zarar gelmeyeceğinden eminim ' diyecektir. bu bir çoğumuzun yüzeysel değerlendirmesi olan yaltaklanma ile taban tabana zıt, son derece soylu bir davranıştır. hissiyatınızı sezer köpek, keyfinizin yerinde olmadığını anladığında ki bu onun için hiç zor değildir, sizi neşelendirmeye çalışır, başaramazsa elinden gelenin en iyisinin sıkıntınıza ortak olmak olduğunu anlar ve sizinle birlikte somurtur, meşhur araba arkası yazıda dendiği gibi, insanları tanıdıkça daha çok sevilendir köpekler.
şüphesiz,her türlü zamanda her türlü insandan daha iyi dosttur.çünkü insan iyi gün dostudur.köpek seni karşılıksız sever.herkes bu duyguyu tadamaz."köpek olan eve melek girmez" şeklindeki söz hurafedir.saçmalıktır.aksi kanıtlanmıştır.köpek huzur getirir.sevgiye en ihtiyacınız olduğu anda siz onun başını okşarsınız sarılırsınız o sizin yüzünüzü yalar.inanılmaz acayip güzel bir duygudur bu.bazen onu döversiniz,bazen dışlarsınız yalnız bırakırsınız.o size hiç darılmaz.ve bir gün tekrar ilacınız olur.
yemeğini verdiğiniz sürece en iyi dost olan hayvandır. bir gün unutun vermeyi daha da iyi dost olur. üçüncü gün her şeyi göze almış olarak karşınıza çıkar. kısaca ve aslen yemeğin köpeği olmuştur bu hayvan.