M.Ö.13 temmuz 100’de doğan Gaius Julius Caesar , eski bir Patrici ailesine mensup idi. 16 yaşında iken babasını kaybetmesi onun hayata erkenden atılmasına vesile olucaktır. Praetexta giyerken eski Konsül Cinna’nın kızı ile evlenerek kendisini önemli bir konuma getirtmişti.(M.Ö.84) Eniştesi Marius olduğu için dönemin konsülü Sulla ile arası hiçbir zaman iyi olamadı. Caesar , halk partisi ile yakınlaşarak politikaya atılmaya ve siyasette iyi olduğunu göstermeye başlayınca , Sulla , Caesar’dan karısından boşanmasını ve siyasetten uzaklaşmasını istedi.Çünkü Caesar’ın siyasetle uğraşması Sulla’yı tedirgin ediyordu. Ama Caesar bunu kabul etmedi. Bunun üzerine hakları elinden alındı ama araya giren yüksek mevkili insanlar ve Vesta Rahibeleri sayesinde Caesar canını kurtarabilmiştir. Caesar , Roma’da artık kalamayacağını anladıktan sonra doğuya , Anadolu’ya gelerek askeri kariyerine başlamıştır.(M.Ö.82) Anadolu’da büyük başarılar göstererek rütbe olarak yüksek bir yere geldi. Diktatör Sulla M.Ö.78’de öldükten sonra Gaius Julius Caesar artık kendisi için bir tehlike kalmadığını düşünerek Roma’ya geri döndü .Marcus Lepidus ve yandaşlarının devlete karşı yapacağı darbeye katılmadı , onun yerine hitabet yeteneğini kullanarak avukatlık yaptı. Caesar, avukatlık işinde de önemli başarılar elde etti ve küçük bir birikim yaptı ilerde bu birikimini halk partisinde kullanıcaktır. Hitabet yeteneğini daha iyi bir seviyeye getirmek için Cicero’nun da hocalığını yapmış Apollonius’tan ders almak için Rodos’a gitti . Adalar Denizi’nde (Ege Denizi) korsanlar tarafından kaçırıldıktan sonra fidye ödemesi sonucunda serbest bırakılmıştır. Ama Caesar italya’ya dönüp bir donanma topladıktan sonra korsanları yakalayarak çarmıha gerdirmiştir. Roma’ya geri dönen Caesar burada politik kariyerine devam etmiştir. Gaius Julius Caesar , ilk olarak Tribun seçilmiş ardından da Quaestor seçilmiştir.(M.Ö.69) aynı yıl içerisine eski konsül Marius’un karısı ve Caesar’ın da teyzesi olan Julia ve Caesar’ın eşi Cornelia ölücektir. Bu sene Caesar için gerçekten hüzünlü bir sene olacaktır. Daha sonra Caesar Quaestorluk görevini yerine getirmek için Hispaina’ya (ispanya) gidicektir. Caesar burada askeri başarılar göstererek fetihler yapacaktır. Ama Roma’da yükselmek istediği için izin alarak görevinden erken ayrılarak Roma’ya dönecektir. Caesar Roma’da yerini tekrardan sağlamlaştırmak için eski diktatör Sulla’nın torunu Pompeia ile evlendi. Aedile seçildikten sonra gerekli yerlerden borç paralar alarak bunu halkı kendi tarafına çekmek için kullandı. Bu ilerde Pompeius ile olan hakimiyet mücadelesinde halkın onun tarafında olmasını sağlıcaktır. M.Ö.63’te rakipleri Optimates Kliğinden eski konsüller Catulus ve Isauricus’u geride bırakarak Pantifex Maximus oldu. M.Ö.62’de ise Bone Dea (iyi tanrıçalar) festivalinde karısının da içinde bulunduğu bir seks partisinden ötürü “Karım hakkında hiçbir şüphe olmamalı” diyerek Pompei’dan boşanmıştır. Gaius Julius Caesar ,Hispania Eyaleti’ne yönetici (vali) olarak atanmıştır fakat alacaklılarına borcunu Roma’nın en zengin adamlarından biri olan Crassus ’tan borç alıp , borçlarını ödedikten sonra gidecektir. Hispania’da Callaici ve Lusitani’lerin topraklarını fethetmiş ve ordusundaki askerleri arasında imparator diye anılmaya başlanmıştır. Hispania’daki başarılarından dolayı Roma’da zafer alayına layık görüldü fakat buna katılırsa asker olarak kalmak zorunda olacağı için Roma’daki en yüksek Magistralık (memurluk) olan konsül olma hedefinden vazgeçemeyeceği için askerliği bırakıp , zafer alayına katılmadı ve Roma’ya sıradan bir vatandaş olarak döndü aynı daha önce Pompeius’un yaptığı gibi. Senatoda konsüllerin kendisine bu kadar toprağı nasıl romaya kattığı sorusuna Gittim,Gördüm, Aldım gibi muhteşem bir yanıtla cevap vermiştir.
temmuz ayına ismini (bkz: july)vermiş, 400 yıllık roma cumhuriyetini yıkıp roma imparatorluğunu kurmuş ve girdiği 17 savaştan hiçbirisinde kaybetmemiş romalı general ve imparatordur. imparatorluğun yıkılacağını öngören senatörler tarafından suikast sonucu 56 yaşında m.ö 44 yılında öldürülmüştür.
çok yürekli ve güçlü bir lidermiş. eline kılıç alıp kazandırdığı savaşlar var. (bkz: alesia savaşı) kendisini çekemeyen bir kaç çakalın darbeleriyle özellikle de brütüs'ünküyle dramatik bir şekilde gitmiştir. ardından gelen marcus antonius'un konuşma olayı iyiymiş. ilk kez duydum...
iyi bir komutan ve savaşçıydı.
beware the ides of march, martın ortasından sakın! bi kâhinin sezara seslenişi.
sezar karısının gece boyu gördüğü kabuslardan-sezarı kanlar içinde kucağında yatarken görür- ötürü o gün senatoya gitmekten vazgeçer. sezar üç gün sonra romayı başka bi savaş için terk edecek belki de yıllarca romaya gelmeyecektir. bu sebeple senato üyeleri brutusu sezarı ikna etmesi için gönderirler, brutus sezarı ikna eder ve tarihin gördüğü en büyük ihanet sahnelenir.
aldığı bıçak darbelerine karşın korkusuzca kendini savunmaya çalışmış ta ki brutusu görünceye dek, o meşhur et tu, brute? sen de mi brutus veya brutus sen de mi oğlum? sözlerini etmiş. ihanetle yıkılan sezar yaşadığı büyük hayal kırıklığıyla avuçlarıyla yüzünü kapatarak direnmeyi bırakmış olduğu yere düşmüştür.
burası da sezarın tam olarak öldürüldüğü yer, largo di torre argentina. evet o sütünlar da muhtemelen sezarın gördüğü son şeyler.
gaius julius cæsar roma'yı roma yapan adamdır. galya'yı fethederek sınırları atlas okyanusuna kadar genişletmiş, britanyayı kuşatmıştır. pompey'le iç savaşa girişmiş ve savaşın sonucunda diktatör ilan edilmiştir. günümüz takviminin temelini atmıştır ayrıca (bkz: jülyen takvimi)
Marcus Antonius'u canlandıran marlon brando'nun sezar'ın öldürülmesinden sonra halka çektiği nutuk filmin en enfes sahnesidir. kusursuz oyunculuk ile harika bir metnin kesişim noktasıdır.
Roma imparatoru. Ana tarafından Sezarın yeğenidir. Önceleri Octavius, daha sonra Octavianus adıyla tanındı. Roma impa-ratorlarının hemen hemen en yücesi oydu. Julius Sezar öldürüldüğü zaman ancak on dokuz yaşındaydı. Sezar, doğumla değil de evlât edinme yoluyla aileye giren Octavianusun büyük amcası oluyordu.
w. shakespearenin 1599 da yazdığı tragedi oyunudur.
Bu oyun Roma Cumhuriyetinde son büyük lider olan ve bir diktatör olması Roma Senatosu tarafından kabul edilmiş olan Jül Sezar aleyhinde bir komplonun düzenlemesi, bu komplo sonucu Jül Sezar'in katledilmesi ve bu siyasal katlin ortaya çıkardığı çok ciddi sonuçlardır.
Julius Caesar antik Roma tarihini gerçeklerini inceleyen birkaç Shakespeare oyunlarından birisidir. (Diğerleri Coriolanus ve Antoni ve Kleopatradir.) Bu oyunun ilk defa 1599'de Shakespeare tarafından oynandığına dair inandırıcı belgeler bulunmaktadır. Julius Caesar bir kitap olarak 1623de basılmış ve 'Birinci Folyo' adı ile bilinen bu yayın bütün diğer baskılara kaynak olmuştur.
Oyunun ismi Julius Caesar olmakla beraber, oyunda en önemli karekter Jül Sezar değildir ve o oyunun üçüncü sahnesinde ölür ve böylece oyunun sadece ilk üç sahnesinde görülür. Oyunun asıl kahramanı Marcus Brutus olup; oyunda merkezsel olarak işlenen psikolojik temalar Brutus'un yaşamı için seçmiş olduğu üç ana psikolojik öğe olan şeref, vatanseverlik ve dostluk prensiplerinin nasıl birbirleri ile rakip olup çeliştikleri ve bir kişinin bu rakip prensipleri nasıl uzlaştırmaya çalışıp dogru veya yanlış bir karar alabileceğidir.
aylar geçse de hala çaylaklıktan bıkmadan usanmadan onayını bekleyen ve sonun da amacına ulaşan nesildaşım aynı zaman da arkadaşım güzel fikirleri düşünceleri olan hoşgelmiş yazardır.
--spoiler--
Flavius: Evinize gidin buradan, sizi gidi avareler, hadi gidin. Bugün tatil mi ki? Bilmiyor musunuz, bir iş gününde üzerinizde meslek armanız olmadan, öyle aylak gezemeyeceğinizi.
Söyle bakalım, ne iş yaparsın sen?
Birinci Kentli: Bir marangozum bayım, ne oldu ki?
Marullus: Hani nerde cetvelin, meşin önlüğün yok mu senin?
Bu üst baş ne böyle? Peki, siz bayım, zat-ı şahanelerinizin işi nedir?
ikinci Kentli: Aslında benimki çok asil iştir, bir tür yamacı diyelim buna.
Marullus: Mesleğin nedir be adam! Lafı gevelemeden söyle.
ikinci Kentli: Bir meslek ki bu, içim ferahlar bunu yapabildiğimde, asılında tüm yaptığım kusurlara bir pençe darbesi vurmaktır.
Marullus: Behey münasebetsiz üçkâğıtçı, senin işin nedir işin?
ikinci Kentli: istirham ederim beyefendi, durun yoksa çatlayacaksınız,
Gerçi çatlasınız da sizi dikebilirim ama...
Marcellius: Ne dedin sen, ne demek bu? Neyimi dikecekmişsin bakalım küstah adam?
ikinci Kentli: Ne olmuş, ayakkabınızı dikerim!
Marullus: Demek mesleğin ayakkabı tamirciliği ha?
ikinci Kentli: Aslında Beyefendiciğim, ben bütün ömrümü bir çuvaldızla geçiririm:
Esnafın meselelerine karışmam, kadın konusunda da öyleyimdir, tek işim çuvaldızdır. Eskimiş ayakkabıları diken bir cerrahım, büyük bir tehlikeyle karşılaştıklarında kurtarırım onları. Gözümün tuttuğu ve yürüyebilen, üstünde deri eşya taşıyanlar benim velinimetimdir.
ikinci Kentli: iyi de niçin bugün dükkânında değilsin? Ne demeye bu adamlara örnek oluyorsun caddelerde?
ikinci Kentli: Beyefendiciğim, hakikatte, onların pabuçların eskitip de kendime biraz daha ekmek parası çıkartmaktır amacım. Ama efendim, işin aslı Sezar’ı görüp tatil yapmak ve bu zaferden neşelenmektir bugünün amacı.
Marullus: Neden sevineceksiniz ki?
Bir fetih mi kazandırdı yurduna bugün?
Kimi vergiye bağlamış ta bir esiri zincire vurup getiriyor savaş arabasıyla?
Sizi gidi taş kalpliden, kalın kafalıdan da beter rezil ahmaklar!
Behey Roma’nın katı yürekli, gaddar insanları,
Ne oldu yoksa unuttunuz mu Pompeius’u? Yüzlerce defa
Nasıl da tırmanırdınız surlara, burç duvarlarına,
Kulelerin, pencerelerin, bacaların diplerine yanaşır,
Kucağınıza çoluk çocuğu alıp bir yere tüner,
cümbür cemaat bütün gün sabırla bekler,
Yüce Pompeius’un Roma sokaklarından geçişini görürdünüz.
Savaş arabasını görür görmez meydanlara dökülürdünüz,
Siz değil miydiniz tüm dünyayı inleten,
Tiber nehrini ta diplerine dek zangır zangır titretip de,
Kulaklarda müthiş bir yankı bırakan sesin sahibi?
Şimdi en güzel kıyafetlerinizi giydiniz demek,
Şimdi seçkin bir düğün bayram yapıyorsunuz demek,
Ve işte çiçekler de saçıyorsunuz yolları üstüne demek,
Pompeius’un kanı üzerinde zafer yürüyüşü yapan adamın?
Defolun buradan!
Evlerinize koşup da, diz çökün tanrılarınız önünde,
Musibetlere uğramamak için dua edin onlara,
Bu nankörlüğünüze ihsan etmeleri gerek siz yanmadan.
Flavius: Var git, güzel hemşerim, bu ayıbı örtmek için,
tüm fakir fukarayı bir araya getirip, hepbirlik olun da
Onları Tiber kıyılarına götürün, ağlayıp sızlanın da,
Irmağın yatağına, en derin yerine dek sel gibi aksın gözyaşları,
Kıyılar gökleri öpecek kadar yükseklere çıksın.
Nasıl da lapa oluyor bak hamurlarındaki soysuzluk,
Günahkârlıklarından dilleri tutulup da buradan toz olmuşlar
Sen şuradan Kaptitol’un aşağısına iniver,
Ben de arkadan gelirim. Heykel meykel... işte
Ne bulursan dağıt üstlerini başlarını.
Marcellius: Nasıl yapabiliriz bunu? Bildiğin gibi Luperkus bayramı da kutlanıyor.
Flavius: Mesele değil; Sezar’dan hiç yadigâr kalmasın o heykellerde.
Ben derhal sokaklardaki zorbaları kovacağım.
Sen de böylece hepsinin yaptığı cahillikleri göreceksin.
Sezar’ın gittikçe tüylenen kanatlarını yolalım,
ansızın kanatlanıp enginlere süzülmeden.
Olur da insanüstü bir gücü eline geçirirse,
Bir köle korkaklığında yaşatır, alıkoyar bizi tez elden.
--spoiler--
william shakespeare'in ibretle okunması gereken oyundur. onun zamana ve mekana bağlı kalmadan nasıl ölümsüz oldugunu en azından bir eser sayesinde anlayabiliriz.
al bu metni kişilerin adlarini, mekanlari değiştir koy şimdiki zamana. bak herşey cuk diye oturuyor.