joshua bell

entry12 galeri0 video1
    1.
  1. 1713 yapımı 5 milyon dolarlık stradivarius kemanıyla nefis klasikler çalan kemancı.
    0 ...
  2. 2.
  3. Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.
    Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.
    Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider.
    Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.
    En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.
    Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz.
    Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı...
    Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? (alıntı)

    dünyanın en iyi müzisyeni müziğini çalarken, durup dinlemeye bir dakika bile vaktimiz yoksa kimbilir başka neleri kaçırıyoruz...
    4 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. Red Violin'deki (Kırmızı Keman) tema soundtrackların çoğunu seslendirmiş olan virtüözdür.
    3,5 ile 4 milyon dolar arasında bir rakama, var olan ~500 stradivarius kemandan birini almıştır. Guarnieri den daha kaliteli sesi olduğunu söyler Stradivarius için. Ayrıca bir iş adamıdır, sporu sever, yakışıklı, etkileyici bir adamdır.
    Diğer bir özelliği de; bir virtüözden beklenmeyecek derece aşırı bir Porche merakı olmasıdır. Bir Porche 911'ine bir de Stradivarius'una fena para saymıştır. Herhangi bir Cadenza yorumunu dinlemenizi tavsiye ederim.
    0 ...
  7. 5.
  8. --spoiler--
    joshua bell adında dünyaca ünlü bir keman virtüözü biletleri bin dolardan satışa sunulmuş konserinde bine yakın seyirci tarafından ayakta alkışlandı. insanlar onu o kadar çok beğendi ki tekrar tekrar bis yaptılar (sahneye çağırdılar) ve dakikalarca bıkmadan beğenilerini göstermek için alkışladılar. onun kemanından çıkan eşsiz tınıyı dinlemek için 1000 doları gözlerini kırpmadan veren topluluk o akşam evlerine giderken salondan mutlu bir şekilde ayrıldılar. washington post gazetesi ertesi gün sosyal bir deney için joshua bell'in kapısını çaldı. ondan tıpkı dün akşam olduğu gibi bu defa da halka açık biryerde mesela metroda çalmasını istediler. kesinlikle en ufak bir yerde reklamı yapılmadan gidecek, merdivenlerden inecek, önüne keman kutusunu koyacak ve sivil kıyafetleriyle çalmaya başlayacaktı. joshua gerçek sanatçılığın verdiği olgunlukla teklifi kabul etti. kemanını çıkarttı ve metroda gelip geçen kalabalığın önünde dün akşam ki gibi muazzam tınısıyla çalmaya başladı. peki önünden geçen belki de binlerce insanın içinden yüz değil, on değil bir kişi dönüp baktı mı sizce . bakmadılar. kimse metroda böyle bir kemancının işi ne diye sormadı ? her gün gelip geçerken gördükleri sokak müzisyenlerine yaptıkları gibi sadece önündeki kutuya bir kaç sent yuvarladılar. joshua yaklaşık bir saat boyunca dünyadaki bir kaç virtüözden biri olarak kemanını konuşturdu. çaldıkça çaldı, çaldıkça çaldı

    soru şu niçin bir gece önce 1000 dolar verip konsere gelen ve ayakta alkışlanan bu sanatçı bir gün sonra metroda bir hayalete dönüştü. keman aynı , kemancı aynı aslında seyirciler de aynıyken. (eminim ki önünden geçip gidenler arasında onu dün akşam izleyenler de vardı) bütün iş gerçekten görmek ve gerçekten duymakta başlayıp bitiyor. tıpkı jhon berger 'in dediği gibi herkes bakıyor ama çok azı görüyor.

    markaya yaslanma denilen bir tembelliğimiz var. bize iyi paketlerle sunulan şeylerin içeriğini maalesef irdelemiyoruz. markasına ve fiyatına göre hareket ediyor seçimlerimizi ona göre yapıyoruz. örneğin iyi bir şarap içmek istiyorsunuz , aklınıza ilk gelen şey iyi bir şarabın nasıl olacağını araştırmak yerine süper markete gidip en pahalısını almak oluyor öyle değil mi ? neden çünkü pahalıysa iyidir kuramı bizde yerleşik bir yanlış bilgidir. daha sonra o kadar para verdiğiniz için arkadaşlarınıza içtiğiniz şarabı ballandıra ballandıra anlatıyorsunuz. bu arada söylediğinize kendiniz de inanıyorsunuz. saydığınız onca parayla sadece o şarabı değil algılarınızı da rehin alıyorsunuz. şarap hakkında bilginiz de kısıtlı olduğundan dilinizin ucundaki en ünlemli cümleyi şarabın fiyatını zikrederken sarfediyorsunuz. joshua bell gibi bir deney yapılacak olsa yani süper marketteki en ucuz şarapla en pahalı şarabın etiketleri değiştirilse siz çok para verdiğiniz için en düşük kaliteli olanına övgüler yağdıracaktınız. (tabi ki şaraptan anlayan bir uzman değilseniz.) bu verdiğim örnek iş hayatının her türlü sahasında aslında geçerlidir. aynı kumaştan dikilmiş iki pantolondan daha fazla reklam yapmış ve daha pahalı olanı kaliteli bulursunuz. ancak biraz araştırma yapsanız ikisinin de aynı atölyede dikildiğini farketme olasalığınız çok yüksektir. algılarınız size , pahalı ve marka olanı daha yumuşak daha kullanışlı gösterecektir. peki buradaki illüzyonu nasıl çözebiliriz aslında asıl soru bu : tabiki bilgilenerek , araştırıp doğrusunu öğrenerek.

    joshua bell deneyinde wahington post gazetesi şu şekilde başlık atmıştı. ''sosyal hayatın içinde koştururken neleri gözden kaçırıyoruz ?'' güzel bir şeyi veya kaliteli olanı farketmek için illa ki ona 1000 dolar ödemeniz gerekmiyor. bir şeyin değerini parasına göre değil içeriğine göre saptamak aklın varacağı ilk durak olmalı. her şeyden önce içeriğine bakıp daha sonra fiyatıyla ilgilenmeli. işte o zaman bir şeyin gerçek değeri ortaya çıkacak ve kazıklanma denilen sosyal yara ortadan kalkacaktır.

    bu yazıyı şu an bedava okudunuz. bir kez de sanki 1000 dolar ödeyip satın almışsınız gibi okuduğunuzu hayal edin bakalım hangisini daha çok beğeneceksiniz ;)

    eflatun ,
    11.08.2011
    --spoiler--
    2 ...
  9. 6.
  10. ladies in lavender yorumu ile insanı duyarlılık ve güzelliğin lavanta kokulu alemlerine götüren virtüöz.

    http://www.youtube.com/wa...Pjk6Jh4&feature=share
    0 ...
  11. 7.
  12. New York metrosunda çaldığı bir gün insanların koşuşturmaları sırasında bunu farketmedikleri virtüözdür. Porche 911 ve stradivari keman tutkusu sanırım bizim ortak noktamız. Bu nedenle kendisine özel bir hayranlığım vardır, hem yetenekli hem de yakışıklı bir müzisyendir. Frankie Moreno ile yaptıkları şu muhteşem Beatles cover'ı dinlenilesidir. Özellikle şu 2 gündür devamlı dinlemekte ve bıkmamaktayım efendim. Buyrunuz:

    http://www.youtube.com/watch?v=pnR56s26qvQ
    0 ...
  13. 8.
  14. çaldığı altı bach eseri dinlenmelidir. *
    0 ...
  15. 9.
  16. buradan o meşhur video izlenebilir.
    0 ...
  17. 10.
  18. Bu akşam zorluda oldukça güzel bir performans sergilemiş olan virtüöz.
    0 ...
  19. 11.
  20. 12.
  21. isminden ve çocuklarına verdiği isimlerden yahudi olduğu bellidir. Annesi Shirley bir terapist, Babası Alan P. Bell ise, Bloomington'daki Indiana Üniversitesi'nden bir psikologdur. Babası iskoç asıllı, annesi ise (anne tarafından dedesi israil ve anneannesi Minsk doğumlu) Yahudidir. Bell, "Ben kendimi Yahudi olarak tanımlıyorum" şeklinde Jewish Journal gazetesine röportaj vermiştir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük