karısı martha goebbels hitler'e asık bi kadındı ama goebbels ile evlenmeye soz vermisti. savasın sonlarına dogru hitler goebbels'in kendisine ihanet ettigini soylemeye baslamıstı. martha goebbels berlin duserken once 6 cocugunu uyurken siyanurlu haplarla oldurdu daha sonra da intihar etti. son sozleri hitler'siz ve nasyonal sosyalizmsiz bir almanya'da yasayamam olmustu.
koyu kahverengi saçları, kısacık boyu ve çelimsiz hali, sarışın, iri kıyım alman tipine (kıvanç tatlıtuğ gibi) tezattı ve bu yüzden muhalifler ona buruşuk alman ( zerknittertes deutsch) demişti. naziler arasında en zampara olandı. bu yüzden ona ram (koç)'da denmiştir. karısını sarışın ve seksi bir çek şarkıcı ile aldatıp, boşanmanın eşiğine gelmiş, hitler sayesinde yuvasını kurtarmıştır.
propaaganda da dinleri örnek almıştır. mesela isa ile ilgili tek bir roma belgesi yokken (roma modern hukukun kurucusudur, mahkeme kayıtlarını titizlikle tutardı), isa ve çarmığa gerilme hikayesine neredeyse tüm insanlık inanmıştır. meşhur ilkesi, çok büyük yalan söyle ve sürekli tekrar et, sözlükçülerin atladığı başka bir ilke ile beslenir.
yalanın yakalanırsa, daha büyük bir yalan söyle.
bu ilkenin işlemesi için ülkedeki tüm yazılı ve sözlü medya (radyo-tv vs) elinizde olmalı. değilse de çoğunluğu sizde olmalı.bu sebeple de iktidara gelir gelmez, ilk iş tüm gazeteleri ele geçirmiştir. (2002-2008 akp politikası)
çocuklarını öldürme sebebi, onların ruslar tarafından antinazi ve komünist olarak yetiştirileceği korkusudur.
umarım onun gibiler için cehennem vardır.
ona da acımıyorum, onun ardından giden almanlara, hatta o almanların çocuklarına da.
bir diktatöre aşıksan, onun ödüllerini aldığın gibi cezalarını da çekmelisin.
propaganda kelimesinin menfi manada kullanılmasına sebep olanların başında gelen alman nazi devlet adamı. devrine göre, kitleleri harekete geçirme kabiliyetini bu adama borçludur hitler. nazilerin halkın yumuşak karnını bulup içeride arkasını sağlama almasının en büyük müsebbibi. nitekim, savaş kazanılsaydı bu başarının yarısı kendisine ait olacaktı.
Lise yıllarında anılarını okumuştum.
Hakkında yazılanları da okumuş ve tutarlılığı öngörüleri beni etkilemişti.
Düşünüyorum da, günümüzde şu iletişim ve ve bilişim çağında yaşasaydı neler olurdu? Bir benzetme yapmak gerekirse; tekerleğin bulunduğu çağda yaşamış ve Ferrari F1 aracının dizaynını yapmış desek abartı olmaz.
Unutmadan; bir ırkçı oluşu ve insanlık suçları işlemesi başka bir konu. Sap ile samanı karıştırmayınız.
Çok taşşaklı bir insandı. Her ne kadar ideolojik anlamda bir sapkınlık içinde olduğu düşünülse de, o süreçte Bolşevizmin vandalist lideri ve öteki müttefik devletlerin liderleri barbarlığın Allah'ını gizli kapaklı olarak gerçekleştirmişlerdir. kapkara bir kömürü, insanların gözüne elmas olarak işleyip pazarlamak hiçte kolay birşey değildir. Saygı duyulası bir meziyet.
Nazi Almanyası'nın aydınlatma ve propaganda bakanı Goebbels, Adolf Hitler'in en sadık dostu olmasıyla da tanınır.
Katolik bir aileden gelen Goebbels, katolik kilisesinde eğitim görmüştür. Eğitimini 1916 yılında tamamlayan Goebbels, burada üniversitelere giriş sınavını da vermiştir. Lise'den mezun olduktan sonra I. Dünya Savaşı'na gönüllü asker olarak gitmek istemiş fakat sağ ayağındaki deformasyon nedeniyle bedensel engelli sayılarak savaşa kabul edilmemiştir. Haziran 1916'dan Ocak 1917'ye kadar yardım ofisinde memur asker olarak çalışmıştır.
Goebbels, liseden mezun olduktan sonra, Heidelberg Üniversite'sinde lisans eğitimine başlamıştır. Burada özellikle tarih olmak üzere Alman filolojisi ve antik filoloji dersleri de almıştır. 1921'de Heidelberg Üniversitesi'nde 19. yüzyıl romantik draması üzerine yazdığı tezle "Alman Felsefesi" alanındaki doktorasını tamamlamış ve 1922'de Dr. Phil. ünvanını almıştır.
I. Dünya Savaşı'nda bedensel engelli olduğu için asker olarak katılamayan Goebbels Haziran 1916 ile Ocak 1917 arasında büro askerliği yapmıştır.
Dr. Goebbels, eğitim hayatını tamamladıktan sonra Westdeutsche Landeszeutung gazetesinde kısa bir süreliğine gönüllü olarak çalışmıştır. Goebbels'in yazar olma tutkusu vardı. Hatta yarı otobiyografi kitabı olan "Michael"ı yazdı. Bu kitapta Goebbels'in bedensel engelinden, kısa boyundan, koyu ten rengi ve saçlarından dolayı ne kadar psikolojik bir bunalımda olduğu açıkça anlaşılmıştır. Goebbels roman dışında oyun da yazmış fakat bu tutkusunu ileri taşıyamamıştır. 1929'a kadar kitabını yayınlayacak birisini bulamamış oyunları ise hiç sahneye koyulmamıştır.
Beş parasız Goebbels, banka memurluğu ve bir borsa şirketinde brokerlık da yapmıştır. Bu dönemde Friedrich Nietzsche, Oswald Spengler ve en önemlisi antisemitist Houston Stewart Chamberlain'dan oldukça etkilenen Goebbels'in politik görüşleri iyice oturmuştur. Antisemitist (Yahudi Karşıtı) düşüncelere iyice hakim olmaya başlamıştır.
Goebbels'in Nazi partisiyle tanışması 1923 yılında olmuştur. Nazilerin milliyetçilikleri ve komünistleri alaşağı etmeleri Goebbels'de hayranlık uyandırmıştır. 1923 yılındaki birahane darbesini nedeni ile Adolf Hitler'in tutuklanması partiyi lidersiz bırakmıştır. 1924 yılının sonlarına doğru partiye üye olan Goebbels'in politik gelişimi Gregor Strasser sayesinde olmuştur. Gregor Strasser Mart 1924'te Kuzey Almanya'nın Nazi organizatörü olmuştur.
1925 yılında partinin basın organlarından National-sozialistische Briefe (Nasyonel Sosyalist Mektuplar Gazetesi)'nde editörlük yapmıştır.
Hitler hapisten çıkmıştır ve Goebbels Hitler'in liderliğini tanıyıp ona sadık kalacağına dair söz vermiştir. Goebbels'in yeteneklerinin farkına varan Hitler, Goebbels'i Berlin Bölge Yönetici'liğine terfi ederek ödüllendirmiştir.
1927 yılında Goebbels, Atak (Der Angriff) adlı haftalık Nasyonel Sosyalist gazetesini çıkartmaya başlamıştır. Aynı zamanda gazetenin yayın yönetmenliğini de yapıyordur. Bu hareketi Goebbels'i progpaganda bakanlığına götürmüştür.
1927 yılındaki girişiminden sonra Adolf Hitler Goebbels'i partinin propaganda yöneticisi olarak atamıştır. Bu dönemde Goebbels çok etkili çalışmış Adolf Hitler'i Führer olarak sunmaya başlamıştır. Halka naziliği, antisemitistliği radyoyu, gazeteleri, filmleri, tiyatroları, kitapları kısacası medyanın her alanını kullanarak aşılamıştır. Günlük propagandalar yapan Goebbels Nazi Partisi'nin en etkili isimlerinden birisi olmuştur. 1932 yılında Hitler'in emri üzerine Yahudi boykotunu başlatmış ve halkı bu boykotta peşinden sürüklemeyi başarmıştır. Bir yıl sonra Yahudi kitaplarını yaktırmış bunu yaparken: " Yeterince Almanca kitap yok, yahudi entellektüelliği sona yaklaşmıştır!" demiştir.
1933'te partinin iktidara gelmesiyle birlikte Goebbels de partinin propaganda bakanı olmuştur. II. Dünya Savaşı sırasında Goebbels'in propaganda yeteneği en üst seviyelerdedir. Kaybedilmiş savaşları kazanılmış gibi halka aktarıyor böylece halk desteğini sağlıyordur.
1944 yılında Goebbels, topyekün savaş projesini geliştirip önermiştir. Bu proje Alman ekonomisinin ve Alman halkının eforunun tamamının savaş için harcanmasını öngörüyordur. Proje kabul edilmiş ve Goebbels projenin başına tam yetkili komutan olarak atanmıştır. Fakat bu da Almanya'ya savaşı kazandıramamıştır. Savaş kaybedildiğinde Hitler son arzusu olarak Goebbels'i şansölye yapmak istemiştir. Ertesi gün 1 Mayıs 1945'te Goebbels mevkisine geçmek yerine 6 çocuğunu zehirlemiş ve eşi Magda ile birlikte Hitler'in yeraltı sığınağında intihar etmiştir.
Bazı sözleri:
"Basını, hükümetin kullanabildiği dev bir klavye olarak düşünün."
"Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar fazla inanırlar."
"En parlak propaganda tekniği, tek bir temel prensip akılda sabit olarak tutulmadıkça başarıya ulaşmayacaktır: Kendini birkaç nokta ile sınırlamalı ve bunları defalarca tekrar etmelidir."
"insanların beyin tembelliğini gördükçe, her istediğimizi yapabileceğimizi anladık."
"Artık tek bir kitap için ölmeye hazır milyonlarca insan bulmanız çok zor. Ancak ilkeleri uğruna ölebilecek milyonlarca insan bulabilirsiniz."
Şüphesiz artık günümüz toplumlarında aklını kaçırmış birkaç yüzbin hastalıklı mahluk dışında bunu da bulamazsınız; fakat sırf birey olmanın getirdiği ağır sorumluluklardan ve kimlik inşasının o özen isteyen yolculuk sürecinden insiyakla kaçındığı için aklını,benliğini ve iradesini, hazır bulduğu her türlü kolektivist oluşuma adeta peşkeş çekerek bir birey olmayı dahi beceremeyen, kendini uyduruk siyasi-sosyal gruplar üzerinden tanımlamayı bir halt zanneden milyonlarca insanın hayatını bir başka boyutta feda ettiği olgusunu hâlâ bulabilirsiniz.