avustralya da 8 yıl öncesine dayanan en az 31 yıllık bir mazisi olan dava' nın mücrim' idir. bu mücrim kansızı her şeyden önce öz kızının dışarda özgürce yürüyebilme özgürlüğünü elinden almıştır. onu 11 yaşında camları olmayan bir bodrum katına kitlemiştir. tabiri caiz değil tâbi ki ama elizabeth (mağdur) hiç hakemediği muamelelere tabi tutmuştur. 24 yıl boyunca tecavüz ettiği elizabeth' den 3' ü erkek 4' ü kız çocuğu olmuştur. bazı kaynaklarda 4 kız torunlarına da cinsel istismarda bulunduğu yazıyor.
bu olanlar 20 yıl boyunca 100 kişinin yaşamlarını idame ettirdikleri bir apartmanın bodrum katında yaşanıyor. benim anlayamadığım;
1- elizabeth ve çoçukları için itinayla en az bir haftasını alacağı kaldıkları bodruma ses yalıtımı yapılmış,
2- yine elizabethin ve çoçukların ifadesine göre josef fritzl onlara beton kapının tellerle bağlı olduğu patlatılınca zehirli gazın içeriye gireceğini ve bunun güvenlik sisteminde yer aldığını belirtiyor.
3- 20 yılı aşkın 100 komşusunun hiçbir farkındalığa sahip olmaması.
adam o kadar kendini aşmış, rahat ve korkusuz hareket ediyor ki elizabeth den olan ikizlerden biri üç günlükken ölüyor. ölen çocuk bu orospu çocuğu fritzl tarafından yakılarak yok ediliyor. ve tanrı başta olmak üzere kimse onların hayatına en küçük bir müdahale dahi etmiyor. senaryo belli elizabeth için evren tamamen acı çekmesi için yaratılmış, joseph fritzl için ise evren kurallarını kendisinin koyduğu her türlü hakka sahip olan, ne denli şerefsizlik yapacağı önemli olmaksızın istediği gibi at koşturabileceği bir sahne.
benim merak ettiğim elizabethin farkı diğer insanlardan nedir? suçu olmadığı barizdir fakat mükafatı nedir? yaşadıklarından çıkarması gereken sonuç nedir? böyle bir hayata seçeceği kılıf nedir?
24 yıl bouyunca öz kızını müstakil evlerinin mahzenine kilitleyip tecavüz eden sapığın önde gideni.
24 yıl diyoruz gençler. üstelik bu evin odaları kiraya veriliyor. yani yukarıda 100 komşusu dediği bizzat aynı evde yaşayanlar. herif kiracılara mahzene inmek yok, sikerim ha diye şart koşuyormuş millet de ne bilsin iyi aq mahzenini al kıçına sok diye tamam demişler. evde takılırken aşağıda olup bitenlerden haberdar olmamışlar. düşünün aşağı katınızda bir genç kız zorla alıkonup, saldırıya uğruyor hem de öz babası tarafından ama siz yukarıda olağan hayata devam.
kızı kilitliyor. ardından ilk günler kızın ağzından yazılmış bir mektup bırakıyor eve. işte ben özgürlüğüme kaçtım beni aramayın zart zurt. sosyal hizmetlerden eve 20'den fazla kez görevliler geliyor ama şüpheli bir durumla karşılaşmıyorlar. sadece kiracılardan birinin köpeği sakin huylu olmasına rağmen paso aşağı bakıp havlıyormuş. ama sahibi pek ilgilenmemiş.
kendi öz kızından çocukları olunca da ilk günler bu çocukları kızı yollamış gibi yanında bir notla kapıya bırakıyormuş. işte ben artık bakamıyorum size bıraktım diye gene kimse bu nasıl iş aq dememiş. üstelik bu boklar yerken herif gayet
arkadaşıyla geziyor, işine gücüne gidiyor yani sıradan bir hayat sürüyormuş.
ilk doğan çocuk ağır bir hastalık geçirince herif bu sefer kızının ağzından hastaneye mektup yazıyor. işte ona iyi bakın, hayatı bilmez, babamdan yardım alabilirsiniz tek tanıdığı o diye. doktorlar bakıyor ki ne doğum kaydı var, ne kimlik, ne de adına hazırlanmış başka bir belge bu işte bir bokluk var diye polislere haber veriyorlar. sonrası malum. herkes şok. en çok da paul adında en yakın arkadaşı şok oluyor. düşünün en yakın arkadaşım diyorsunuz herif aşağılık bir sapık çıkıyor.
olay her yönden garip.
ulan 24 yıl diyoruz.
anne hiç mi şüphelenmez?
hiç mi kız çıkmaya yeltenmez?