marksimzde üretim araçlarının asıl sahiplerine yani emekçi sınıfa teslim edilmesi doğrudan bir proleter diktatörlükle mümkündür.
josef stalin, sscb lideri konumuna geldiğinde savaştan yeni çıkmış, iktisadi ve psikolojik anlamda iflasa çok yakın bir devletin lideri olmuştur.
1922 rusyası; 'beyaz ordunun' antikomünist saldırılarıyla geçen iç savaş döneminin de dışında birinci dünya savaşından önceki sınai üretimden endüstriyel üretime kadar hemen her alanda savaş öncesi üretimin yanından dahi geçemez durumdaydı. devlet başkanlığı döneminde bu enkazdan çıkardığı yurdu için fransız gazeteleri şöyle yazıyordu: sscb yabancı sermaye desteği olmadan ülkesini endüstrileştirerek birinci raundu kazandı'
başkanlığı döneminde sscb'ni savaş öncesindeki mimarlık, mühendislik, metalurji ve elektronik kalkınmada; tarımsal devrimi gerçekleştirmede; devlet kasasındaki her rublenin toplumsal gelişime harcanmasıyla dünya sahnesine bir dev olarak çıkarmayı başarmış ve insanlığı uzaya göndermek gibi bir düşü gerçekleştirmiş 'çelik adamımız.'
sadece josef stalinin değil tüm sovyetler birliğinin her zaman dikta ile yönetildiğini bilendir. ha bence sovyetler efsane bir yerdi. sokakta yaşayan yok, aç yok, susuz yok, tecavüzcü sapık yok ama diktaydı aga bunu bilmek lazım.
bir de türkçü çıkar bunlar. hey yavrum hey. nerden buluyosunuz la bu kafaları. bize de söyleyin biz de alak.
komünist parti dışında gazete yayınlamanın, araba almanın ( vs vs) yasak olduğu bir dönemden bahsediyoruz.
gelir gelmez kırım türklerini süren adamdan bahsediyoruz.
seni tanıdım rizeli. böyle şakalar yapma büyüklerine ayıp.
