Aynı yalınlıkla ölmek isterim
Kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz.
Mum yerine yıldızlar parlasın üstümde
Yeryüzü uzansın altımda sessiz.
Ben aydınlık ve özgürlük delisiyim
Varsın hainleri gizlesinler soğuk bir taş altında
Dürüstçe yaşadım ben, karşılığında
Yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim.
devrimci düşünceleri yüzünden hapse atılan, zincire vurulan marksist lider. taşocaklarında çalışırken ''küba nın politik mahsupları'' ve ispanyadayken ''küba devrimi karşısında ispanyol cumhuriyet''ni yazdı. bunları yazdığında marti on altı ve on yedi yaşlarındaydı. jose mati, yurtsever bir aydındı.
önünden her geçtiğimde neden bir türk büyüğünün değil de jose marti'nin ismi verilmiş acaba diye düşünmeme sebep olan park ismi.
hoşdere, ankara
acaba kübada da var mıdır bir mehmet akif ersoy parkı...
28 Ocak 1853'te Havana'da doğan Jose Marti'nin babası ispanyol, annesi ise Kanarya
Adaları'ndandı, 16 yaşında "Özgür Vatan" adlı bir gazete çıkardı. ispanya'ya karşı bağımsızlık savaşını verenlerden olduğu için 17 yaşında tutuklandı ve 6 aylık kürek
cezasından sonra ispanya'da Madrid'e sürüldü. Madrid'te Zaragosa üniversitelerinde hukuk, felsefe ve filoloji eğitimi gördü. 1874'te Latin Amerika ülkelerini dolaştı. Yaşamının büyük bölümünü sürgünde geçirdi. 1878'de Kübalı toprak sahiplerinin ispanyollarla anlaşması nedeniyle sona eren savaş ve çıkan af ile ülkesine geri döndü. 1878'de evlendi, bir oğlu ve bir kızı oldu. 1880'de Kuzey Amerika'ya geçti, göçmen olarak yaşadı. Yıllarca şiirler, kitaplar ve gazete makaleleri yazdı. Aynı zamanda siyasi eylemlerini de sürdürdü. Gizli siyasal faaliyetinden dolayı iki kez yine tutuklandı. Daha sonra New York'a yerleşti. Buradan Buenos Aires'de çıkan La Nicion adlı gazetede ona ayrılan köşedeki yazılarından dolayı ünü bütün Latin Amerika'ya yayıldı. 1892'de Partido Revolucionario Cubano (Küba Devrimci Partisi)kuruldu ve Marti, PRC'nin temsilciliğine seçildi; aynı zamanda Patria (Vatan) adlı gazeteyi çıkarmaya başladı. 1895'de Küba halkını bağımsızlık savaşına çağıran ve Partinin manifestosu niteliğinde olan Monte Kristo Bildirisi'ni kaleme aldı.
Marti'nin, edebiyat ve siyaset arasındaki ilişkiye getirdiği düşünce; yazmak, konuşmak, "yaratma"nın bir biçimidir; ama değişik bir biçimidir; değişik bir
"yaratma"dır, eyleme katılmanın paralel bir biçimidir. Ama bu düşünce toplumsal-
gerçekçiliği yadsıyan bir akım olmuştur. 1895'de Kübalı yurtseverler bir kez daha ispanya'ya karşı savaş hazırlıklarına başlamıştı. marti` Küba'ya döndü ve 1 ay sonra 19 Mayıs 1895'te arkadaşlarıyla birlikte küçük çaplı bir çatışmaya girdi ve çatışmada ispanyol askerleri tarafından öldürüldü. Jose Marti yaşamını, Küba'da ispanyol
sömürge/koloni yönetiminin sona erdirilmesi ve Küba'nın ABD dahil başka ülkelerin egemenliği altına girmemesi için bağımsızlık savaşına adamıştır. Öğretisinin özü, kişi özgürlüklerine saygılı olmayan ve yalnızca zenginliklerini büyütmeyi gözeten yönetimleri uyarmaya ve karşı çıkmaya dayanmaktadır. Yapıtlarında bütün `despot
yönetim düzenleri`ni ve insan haklarına karşı uygulamaları kınamıştır. Onun yazıları demokratik gelişmeye yol göstericidir.
Kısa süren ömrü boyunca, birkaç siyasal kitapçıkla incecik şiir kitapları Abdala (manzum dram) 1869'da, ismaelillo (Mahvolan Dostluk, otobiyografik roman) 1882'de,
Versos sencillos (Basit Şiirler) 1891'de ve Versos libres (Özgür Şiirler) 1913'te ölümünden sonra basıldı.
Her ne kadar herkes Che diye bilse de kübaya bağımsızlık kazandıran asıl insandır ve kübadada böyle kabul edilir.Ayrıca nikimin ilham kaynağıdır.bıyıkları fenaa yaa
ne hikmetse Che Guevara veya Fidel Castro kadar tanınmayan Küba bağımsızlık hareketinin önderi ve milli kahramanı.
ispanya'ya karşı yürütülen bağımsızlık savaşı esnasında hayatını kaybetmiştir. aynı zamanda şair.
José Julián Martí Pérez, Küba bağımsızlık mücadelesinin öncüsü, şair ve yazardır. 28 Ocak 1853'te Havana'da doğan Martí, 17 yaşındayken sömürge yönetimine muhalif eşlemleri nedeniyle ispanya'ya sürgün edilmiştir. ispanya'da yaşadığı dönemde, Küba'da siyasi hükümlülerin maruz kaldığı eziyetleri anlatan bir broşür yayımlamıştır. ispanya'dan sonra Meksika, Guatemala ve Venezuela'ya giden Martí bir süre ABD'de de yaşamıştır.
Martí, 1895 yılında aralarında General Máximo Gómez'in de bulunduğu sürgündeki muhaliflerden oluşan bir güçle Küba Bağımsızlık Savaşı için adaya dönmüştür. Martí, 19 Mayıs 1895'te Dos Rios savaşında ispanyol güçleriyle girdiği çatışmada yaşamını yitirmiştir. Mezarı Santiago de Cuba'da Santa Efigenia mezarlığındadır.
Ey ruhumun oğlu!
Her yerde dalgalanıyorsun,
Gece fırtınalarının dalgalarını
Şafakla yatıştırıyorsun.
Fakat acı günlerin köpüğü
Bulanık ve ağır
Fırlatıyor seni yeniden
Gecelerimin diplerine...
Sen, ruhumun
Ardına kadar açık
En gizli yerlerine
Sevgiyle bekçilik ediyorsun;
Koruyorsun onu
Bütün saldırılara karşı.
Ne zaman
Bir an için gitmen gerekse
Sıkıntılar
Hızla yöneliyor içime.
Fakat sen
Karanlık eşikte
Açarak beyaz, geniş kanatlarını
Onu engelliyorsun.
Bir şafak aydınlığıyla
iyileştiriyorsun gecenin acılarını,
Karşılıyorsun beni
Sabahın dalgalarında.
Beni ağır uykumdan kaldıran
Şafağın parlaklığı değil
Senin ellerinin dokunuşudur
Yastığıma kadar ulaşan...
Varsın herkes
Senin burada olmadığını söylesin,
Desinler ki
Sen uzak bir ülkedesin;
Ah, nasıl da aptallar,
Haksızlar nasıl da!
Ruhun benimledir
Sen benimlesin;
Onlar içinse
Sadece bir gölgesin;
Onlar, bir gölgeye sahipler.
Uçup geliyor uzaktan
Çevik kanatlarında rüzgarın
Yakıcı parıltısıyla
Senin her bakışın.
Onunla ısınıyorum
Ve sevinçle donanarak
Topluyorum hasadını
Aydınlık bakışlarının.
Sen onları gecenin sessizliğinde
Yıldızlar gibi saçıyorsun,
Her yerde dalgalanıyorsun
Ey ruhumun oğlu!
iki yurdum var benim: Küba ve gece.
ikisi de bir sayılır aslında. Yiterken
Güneşin görkemi, Küba
Üzgün bir dul gibidir
Uzun örtüleri içinde, suskun, elinde karanfil.
Bilirim ne olduğunu elinde ürperen
Bu kanlı karanfilin! Bomboş
Göğüs kafesim, bomboş, paramparça
içinde yüreğimin çırpındığı. Vaktidir
Ölüme gitmenin. Uygundur gece
Elvedalara. Işık engeller bizi.
Sözler de. Evren
insandan daha ustadır konuşmada.
Bayrak gibi
Kavgaya çağıran bir bayrak gibi
Işıldıyor kızıl alevi mumun, açıyorum
Pencereleri. Daralıyor yüreğim.
Küba, dul Küba, göğü karartan
Bir bulut gibi sessizce geçiyor
Kopararak yapraklarını karanfilin.
Kadehte nasıl
Altın kabarcıkla
Fıkırdarsa ruhu
Saydam şarabın;
Denizde nasıl
Beyaz bir sırt gibi eğmeçlenerek
Köpürür,
Sonra yatışırsa dalga;
Ovada nasıl
Hoplayıp zıplarsa taylar
Oynayarak ve ışıldayarak
Sabahları;
Kah ansızın kişneyerek
Kah dörtnala fırlayarak
Salarak gür yelelerini
Rüzgara;
işte öyle
Fıkırdıyor bende de düşünceler,
Sokuluyorlar ayaklarına senin
Altın köpükler benzeri;
Ya da uysalca
Baş eğiyorlar oğlum
Önünde senin
Alacalı tüy sorguçlar gibi.
aynı yalınlıkla ölmek isterim şiiriyle beni uzaklara götürmüş şair ve yazar.
Aynı yalınlıkla ölmek isterim
Kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz.
Mum yerine yıldızlar parlasın üstümde
Yeryüzü uzansın altımda sessiz.
Ben aydınlık ve özgürlük delisiyim
Varsın hainleri gizlesinler soğuk bir taş altında
Dürüstçe yaşadım ben, karşılığında
Yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim.