yeni dönem amerikan edebiyatının parlak yıldızlarından. foer'in zeka ve hüner fışkıran iki romanı 'Her şey aydınladı' (filmi daha önce oynamıştı sinemalarımızda) ve 'aşırı gürültülü ve inanılmaz yakın' siren yayınlarından çıkmıştır. pek lezizdirler.
her üç kitabını ayaküstü inceleyip yetersiz ve başarısız bulduğum, dahi çocuk olarak nitelendirilse de bende sıradan bir laf cambazı imajı uyandıran yazar.
Azıcık öpüşebilir miyiz? dedim.
Pardon? dedi ama yüzünü geri çekmedi. Benim sizden hoşlandığım gibi, sizin de benden hoşlandığınızı görebiliyorum. Bence iyi bir fikir değil bu, dedi.
Neden, diye sordum. Çünkü ben kırk sekiz yaşındayım, sen ise on iki, dedi. E? Ve evliyim. E? Ve seni tanımıyorum bile. Beni tanıyormuşsunuz gibi gelmiyor mu size yani? Yanıt vermedi. Kızaran, gülen, dine inanan, savaş açan ve dudaklarıyla öpüşen tek hayvan, insandır, dedim. Yani bir bakıma, ne kadar çok dudaktan öpüşürsen o kadar çok insansın demektir. Ya daha çok savaş açarsan? Bu sefer yanıt veremeyen bendim. Sen tatlı bir çocuksun, dedi. Delikanlı, diye düzelttim. Ama bence bu, iyi bir fikir değil. iyi fikir olmak zorunda mı? Bence zorunda. Hiç değilse bir resminizi çekebilir miyim?
Benle mutluluğum arasına saplanan mesafe dünya değildi, bombalar ve yanan binalar değildi, bendim, düşünmemdi, bir şeyleri asla koyuveremiyor olmanın kanseriydi.
Cehalet tam mutluluk mudur, bilmiyorum ama düşünmek çok acı verici ve söyleyin bana, düşünmek bana ne verdi, beni hangi üstün mertebeye getirdi?
Düşünüyor, düşünüyor ve düşünüyorum, kendimi milyon kere mutluluğun dışında düşündüm ama bir kere bile içinde düşünmedim. Çıkarabildiğim son sözcük bendi ki feci bir şeydi
Jonathan Safran Foer - Extremely Loud and Incredibly Close