1908 yılında yapılan ihtilâlin ismidir.
Bilindiği gibi 1876 yılında, Mithat Paşa'nın önderliğindeki Jön Türkler hareketi, II. Abdülhamit'le görüşerek tahta geçmesi karşılığında Meşrutiyet rejimine geçilmesi yönünde anlaşmışlar, böylece Türk tarihinin ilk meşrutiyet rejimi ve ilk anayasası da kabul edilmiş oluyordu*. Bu anayasa her ne kadar çok sert kurallar içerip, padişahın parlamento üzerindeki üstünlüğünü gözetse de, çağdaşlarıyla karşılaştırıldığında çok ilerici bir anayasa olarak lanse edilmektedir. Lâkin, bu anayasa fazla uzun ömürlü olamamıştır ve 93 harbi bahane edilerek meclis feshedilmiştir. Anayasa ise resmi olarak yürürlükte olmasına rağmen, işlerliğini yitirmiştir. Mithat Paşa, II. Abdülhamit tarafından önce, Taif'e sürgüne gönderilmiş, daha sonra ise burada boğdurularak öldürtülmüştür.
Jön Türk hareketi, bu olaylardan sonra işlerliğini yitirmiş gibi gözükse de, ittihat ve Terakki cemiyetinin kurulmasıyla tekrar canlılık kazanmıştır. Hepsi birer askerî tıp öğrencisi olan ibrahim Temo, ishak Sukutî, Mehmet Reşit, Abdullah Cevdet ve Hüseyinzade Ali Beyler tarafından anayasaya tekrar işlerlik kazandırmak ve meşrutiyet rejimine tekrar geçebilmek maksadıyla kurulmuştur. Hareket, sivil alanda başlamış daha sonra ise, harbiye öğrencileri arasında da kabul görerek, askeri alana da yayılmıştır. Özellikle Balkanlar'daki askerler tarafından büyük bir destek görmüştür. Bu coğrafyadaki bitmek tükenmek bilmeyen isyanlar, çete savaşları buradaki askerleri, meşrutiyet yönetiminin, memleketin kurtuluşu için tek çare olabileceğini ve ülkenin bir arada kalabilmesi için yegâne fırsat olabileceği hususunda ikna edici olmuştur. Resneli Niyazi Bey, Enver Beygibi bir çok değerli subay bu dönemlerde ittihat ve Terakki saflarına katılmıştır. ittihat ve Terakki cemiyeti güçlendikten sonra, II. Abdülhamit'e parlamentoyu yeniden açması yönünde telkinlerde ve baskılarda bulunmaya başlamışlardır. II. Abdülhamit'in ise bu isteklere yanıtı üzerlerine asker göndermek biçiminde olmuştur. işte bu olaylar, kanımca ihtilâlin başlangıç aşamasını oluşturur. Bu olaydan sonra, Resneli Niyazi Bey ve Enver Bey başta olmak üzere bir çok subay apoletlerini söküp atmış ve isyan başlatarak dağa çıkmışlardır. Bu durum, ittihat ve Terakki'nin en güçlü olduğu Selanik ve Manastır vilayetlerinde büyük infial uyandırmıştır. Bir oldu bittiyle, 23 Temmuz 1908 yılında Manastır ve Selanik eyaletlerinde meşrutiyet ilan edildiği padişaha telgrafla bildirilmiş, padişahtan durumu kabullenmesi aksi takdirde tahttan indirileceği beyan edilmiştir. II. Abdülhamit, tüm bu olanlar üzerine parlementoyu yeniden açmak durumunda kalmıştır. Yeni bir anayasa oluşturulmuş ve meclise büyük yetkiler verilmiştir. Padişah bu ihtilâlden sonra simgesel bir kukla durumuna düşmüştür ve pek fazla bir yetkisi kalmamıştır. Resneli Niyazi Bey ve Enver Beyler hürriyet kahramanları olarak lanse edilmişler ve şöhretleri ülkenin dört bir tarafına ulaşmıştır. Yeni doğan çocuklara Enver ve Niyazi isimlerini vermek gelenek olmuştur. ihtilâlden sonra Niyazi Bey, köyüne dönüp sade bir yaşamı tercih ederken, Enver Bey ihtilâl ile birlikte bir yıldız gibi parlamış ve önce ittihat ve Terakki'nin yönetim kademesinde yükselmiş daha sonra ise Cemal ve Talat ile ittihat ve Terakki'nin troykasını oluşturmuştur.
Yirminci yüzyılın ilk on yılı içerisinde Türkiye'de olup bitenler yalnızca son Osmanlıları değil, onların halefleri Türkiye Cumhuriyeti kurucularını da doğrudan doğruya ilgindirmiş olayladır. Jön Türk ihtilallerine ve Jön Türk dönemine zemin hazırlayan olaylar Balkanlıları, Arapları ve istanbul'dan çok uzaklarda yaşayan halkları da etkileşmiştir.