JiTEM'in yapısını güvendiği Kürtlerin oluşturduğunu belirten Doğan, şöyle konuştu: "Bana çok önemli ve gizli bilgiler getirirlerdi. Akıl almaz istihbarat bilgileriyle donatılıyordum. PKK'nın yapacağı eylemleri önceden biliyordum. JiTEM aktifken, PKK ile mücadelemizi sürdürürken bölgenin sorumluluğunu Dicle'ye kadar aşiretlere vermiştim.
Herkesin bölgesi ve sorumluları vardı. 10 bin elemanım vardı. Hepsinin ortak düşmanı PKK idi. Terörist öldürmek onlara çıkar sağlıyordu. Kelle başına 3 bin lira prim alıyorlardı. Ben onlardan daha az alıyordum. JiTEM oluşumunun içinde 620 kadın vardı. Operasyonlara onlar da gidiyordu.
JiTEM aldığı istihbarat bilgilerine göre hareket ederdi, sınır ötesi operasyonlarda bulunurduk. Kilometrelerce uzakta sınırı geçip Kanas silahlarımızla kampları delik deşik edip dönerdik."
Kurucularının başta Korgeneral Hulusi SAYIN, Cem ERSEVER, Veli KÜÇÜK, Hüseyin KARA ve Aytekin ÖZEN hepsine selam olsun.
“Aygan‘ın ifadelerine göre” JiTEM elemanları 1990-1991 yıllarında Diyarbakır’ın Şehitlik semtinde yeralan JiTEM Bölge Karargâhı’nda toplu hâlde
Jandarma istihbarat ve Terörle Mücadele ya da kısaca JiTEM, Türkiye Cumhuriyeti’nin PKK ile mücadelesi için kurulduğu iddia edilen ancak resmî olmayan ve varlığı devlet kurumları tarafından onaylanmamış bir jandarma istihbarat teşkilatıdır. Varsayılan kurumun Güneydoğu’daki pek çok faili meçhul cinayetten sorumlu olduğu da iddialar arasındadır.
Varlığı hakkında tartışmalar
ABDÜLKADiR AYGAN, KDP LiDERi MESUT BARZANi, DÖNEMiN JANDARMA ASAYiŞ KOLORDU KOMUTANI KORGENERAL NECATi ÖZGEN iLE DiYARBAKIR ORDUEVi’NDE TOPLANTIDA (1992-1994 YILLARI ARASINDA BiR TARiH)
Sabah gazetesinin ortaya çıkardığı JiTEM’in tarihçesinin ve örgütlenme modelinin anlatıldığı iddia edilen belgeye göre teşkilat, 27 Ağustos 1987 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı istihbarat Başkanlığı’na bağlı olarak “Jandarma istihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı (JiTEM)” adıyla kurulmuştur. Başlangıçta, Mardin, Silopi, Batman’da faaliyet alanı olarak belirlenmiştir ve toplam iki grup, on bir tim, bu kuruluş içerisinde faaliyetlerini göstermiştir.
Susurluk kazasının ardından TBMM’de kurulan Susurluk Komisyonu’na bilgi veren eski Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman, “Jandarma teşkilatı içinde JiTEM adında legal ya da illegal bir örgüt kurulmadığını” savunmuş ancak jandarma dışında bu ismi kullanıp kanunsuz işler yapan bir grubun olduğunu söylemiştir.
Binbaşı Ersever’in itirafları kitabının yazarı araştırmacı Soner Yalçın’a göre JiTEM, 1987 yılında Binbaşı Arif Doğan tarafından Jandarma istihbarat Daire Başkanlığı bünyesinde kurulmuş; istanbul, Ankara, izmir, Adana, Diyarbakır, Samsun ve Erzurum’da örgütlenmiştir. Yalçın, JiTEM içerisnde muvazzaflar ve hapishaneden özel izinle çıkarılan PKK itirafçılarının da olduğunu öne sürmüştür.
Susurluk skandalından yaklaşık bir yıl sonra Başbakanlık teftiş kurulu başkanı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan Susurluk Raporu da Soner Yalçın’ın bir çok iddiasını doğrulamıştır. Savaş’ın raporuna göre JiTEM özel timlerin idaresi amacıyla Hulusi Sayın’ın Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanlığı (1981-1985) döneminde kurulmuş ve bölgede etkili çalışmalar yapmıştır. Bünyesinde çok miktarda korucu ve itirafçı bulunması nedeniyle ferdi suç oranı yükselmiştir.
1995 Nisan ayında TBMM faili meçhul cinayetler komisyonunun hazırladığı raporda JiTEM’in faaliyetlerinin ne olduğu anlaşılamadığı, devlet organlarının kanunlarla sınırlı görev ve yetkileri aşılıp, yasal boşluklardan yararlanıp yeni kurumlaşmalara gidildiği belirtilmiştir. Raporda JiTEM; yetkisiz, görevsiz olduğu polis mıntıkasında polisten habersiz operasyon yaptığı ileri sürülmüş, yasal dayanağı olmayan ve kuruluş amacından saparak bazı yasadışı olaylarla birlikte anılan bu teşkilâtın faaliyetlerine son verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Emniyet Müdürü Hanefi Avcı JiTEM davası için talimatla verdiği ifadesinde JiTEM’in varlığının resmi düzeyde kabul gördüğünü söyledi. Diyarbakır Asayiş Kolordu Komutanlığı ve Diyarbakır Alay Komutanlığı içerisinde tahsis edilen yerlerde JiTEM levhaları bulunduğunu ifade eden Avcı, Ersever ve ekibinin yapmış olabileceğini tahmin ettiği olayları, HADEP il Başkanı Vedat Aydın’ın kaçırılıp öldürülmesi, baro başkanın arabasına bomba konulması, Yeni Ülke gazetesinin yakılması, bir derginin basılarak bir kişinin öldürülmesi olarak sıraladı.
Emekli tuğgeneral Veli Küçük sanık olarak yer aldığı Ergenekon davasında yaptığı savunmasında Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde hiçbir zaman böyle bir birimin olmadığını ve bu isim kullanılarak sanki gizemli, gayriyasal bir oluşum varmış izlenimi yaratılmaya çalışıldığını iddia etti.
itirafçı Abdülkadir Aygan bir röportajında üzerinde “Görev yeri: JiTEM” yazan resmi maaş bordrosunu göstermiş ve görev yaptığı yerde JiTEM yazılı tabela bile bulunduğunu öne sürmüştür. Aygan, görev yaptığı dönemde Ergenekon adını hiç duymadığını ancak 2001 yılında Ankara’da JiTEM dışında yeni bir örgütlenmenin hissedildiğini belirtmiş ve Ergenekon Operasyonu başladıktan sonra JiTEM’in Ergenekon’un askerî kanadı olduğu kanaatine vardığını sözlerine eklemiştir.
Emekli albay Arif Doğan’ın, 14 Ağustos 2008’de Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınmasıyla beraber JiTEM ile ilgili yeni bilgiler edinildi. Operasyon kapsamında Doğan’ın depo olarak kullandığı istanbul Beykoz’daki bir evde yapılan aramalarda ise çok sayıda “JiTEM belgesi”, 2 kaleşnikof marka tüfek, bin adet mermi ve bin boş kovan ile 280 adet el bombası bulundu. Doğan’dan ele geçirilen 1989-1991 yılları arasına ait dokümanlarda “JiTEM” adının kullanıldığı görülmektedir. Doğan ifadesinde JiTEM’i kendisinin kurduğu ve daha sonra Veli Küçük’e devrettğini itiraf etmiştir.
Doğan’dan ele geçirilen bir belgede “örgütü geri bölgesindeki kamplarında vurabilmek maksadıyla PKK’nın ideolojisiyle ters düşen örgütlerle görüşme yapıldığı ve bu görüşmelerin bir örgütle üst seviyeye kadar ulaştığı” bilgisi yer almaktaydı. iddianamede adı açıklanmayan bu örgütün Hizbullah olduğu iddia edildi. Ergenekon iddianamesinde ayrıca JiTEM’in kuruluşunda emir-komuta zinciri içinde olmasına rağman özerk bir hale gelen yapının hukukdışı işlere bulaştığı yorumları yapıldı.
Arif Doğan,emekli Albay, JiTEM’i kendisinin kurduğunu ve kendisinin dondurduğunu söyledi. Habertürk’e konuşan Doğan, Ergenekon ile ilgisinin olmadığını belirterek “Benim ilgim alakam JiTEM’ledir” diye konuştu. JITEM’in kurucusuna göre, örgütde 10 000 kişi görev aldığını itiraf etti .
Alman “Der Spiegel” dergisinde yayınlanan “Kürtlere karşı Türkiyenin kirli savaşı” haberine göre, “JITEM Türk jandarmanın özel bölümü” dür . JiTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan NTV’ye yaptığı açıklamada, JiTEM grubunun Türkiyenin 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile görüştükten sonra siyasi iradenin verdiği destekle faili meçhul cinayetler işlediğini söyledi. Aile mensublarını öldüren JITEM’e karşı “Cumartesi Anneleri” olarak bilinen kayıp yakınları Galatasaray Meydanı’nda 300’den fazla oturma eylemlerini yaptılar. Ama Türkiye bu eylemi yasakladı.
Faaliyetleri
Teşkilatın gözaltında tuttuğu kişilere Filistin askısı, falaka vb. yöntemlerle işkence uyguladığı ve yargısız infazlar yaptığı iddia edilir. Öldürdükleri kişilerin bazılarını gömerek gizledikleri bazılarını ise halkta korku yaratmak amacıyla bir yere attkları da iddialar arasındadır.
Türkiye’deki 17 547 faili meçhul cinayet dosyasının büyük çoğunluğu JiTEM’in aktif olduğu bölgelerde yer almaktadır.
JiTEM görevlilerinin uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yaptığı da iddia edilmektedir. JiTEM adının ilk kez mahkeme tutanaklarına girdiği olay Yüksekova çetesi davasıdır. Silah ve uyuşturucu kaçakçılığı başta olmak üzere bir dizi suçtan yargılanan Yüksekova çetesi yapılanmasında Arif Doğan’ın da adı geçiyordu.
JITEM’in failî meçhûl ölümleri ve yargısız infâzları 17000/17500 aşmış, ve ölüler ya Kürt ya solculardı . Ancak bu sayıyı abartılı bulanlar da vardır. Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ’a göre “17 bin faili meçhul iddiasının PKK’nın psikolojik savaş sloganı olduğunu savunur” ve yargısız infâzların sayısı 14000 olmalı , ve kemalist Sabahattin TALUya göre JITEMe destek vererek “bir Devlet görevlisi, kaba bir hesapla beş kişi öldürmüş olsa, eder 4 bin katil. Nerede bu 4 bin katil, 4 bin suçlu!” der.
Yapılanma
(AYGAN’IN iFADELERiNE GÖRE) JiTEM ELEMANLARI 1990-1991 YILLARINDA DiYARBAKIR’IN ŞEHiTLiK SEMTiNDE YERALAN JiTEM BÖLGE KARARGAHI’NDA TOPLU HALDE. SOLDAN SAĞA: HÜSEYiN TiLKi, FETHi ÇETiN, RECEP TiRiL, iBRAHiM BABAT, ABDÜLKADiR AYGAN, ALi OZANSOY.
Abdülkadir Aygan’a göre teşkilatın şeması şöyledir:
Jandarma Genel Komutanlığı
istihbarat Başkanlığı-Gruplar Komutanlığı
Grup Komutanlıkları (yedi ayrı bölgede konumlanmış)
Tim Komutanlıkları-Birimler
Faili meçhul cinayetler
Yargılamalar
Susurluk raporunda yer alan Şerif Avşar cinayetinde JiTEM’ci olduğu öne sürülen eski uzman çavuş Gültekin Sütçü, 2008 yılında Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
1990’lı yıllarda Diyarbakır ve çevresinde 8 kişi kaçırılarak öldürülmesi ile ilgili başlatılan soruşturmalarda, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdülkadir Aygan ve albay Abdülkerim Kırca’nın aralarında bulunduğu 8 kişi olaylardan sorumlu tutuldu. 1992 açılan hazırlık soruşturmaları 2005’te sona erdi ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 8 dosyayı birleştirerek dava açtı. Görevsizlik kararları nedeniyle 2009’a kadar askerî ve sivil mahkemeler arasında gidip gelen 8 cinayetle ilgili davaya Diyarbakır’da bulunan mahkemelerin bakması kararına varıldı.
1967 yılında Suriye’de dünyaya gelen ibrahim Babat, 1984’te PKK’ya katıldı. Daha sonra örgüte güvenini yitirince kaçmaya karar verdi ve jandarmaya teslim oldu. Cem Ersever tarafından sorgulandıktan sonra Babat’a PKK’ya karşı mücadele etmesinin teklif edildiği ve “deşifre edilmemesi ve herhangi bir çatışmada ölü olarak gösterilmesi” isteği kabul edilince JiTEM adına çalışmaya başladığı iddia edilmektedir. Babat 1993’te istanbul’a geçip tahsilat işleri ile uğraşmaya başladı. Ortağı Süleyman Ülger’i öldürmeye teşebbüsten arandığı sırada, ilişkisini hiç kesmediğini söylediği albay Arif Doğan’ın odasında yakalandı. 17 yıl hapse mahkûm oldu. Bu ceza nedeniyle kendini aldatılmış hisseden Babat bildiklerini Başbakanlık Teftiş Kurulu müfettişlerine ve istanbul DGM Başsavcılığına anlatmaya karar verdi. Babat, Kutlu Savaş’ın Susurluk raporuna giren ifadesinde şöyle demektedir:
JiTEM birlikleri içinde teröre karşı başarılı çalışmalarımız olmakla birlikte açığa çıkmamış ve gizli kalmış ve bugün de devleti sıkıntıya sokan bazı keyfi, hukuk dışı, pis uygulamalar olmuştur. Teröre karşı mücadelede çok yararlı istihbari bilgiler getiren Hacı Ahmet Zeyrek ve Mehmet Bayar adındaki sivil vatandaşlar -ki bunlar ülkesini, devletini seven insanlardı- mantıklı hiçbir gerekçe öne sürülmeden faili meçhul bir şekilde katledildiler. Hacı Ahmet Zeyrek’i 1988’de Silopili olan Lokman Gündüz’e öldürttüler. Mehmet Bayar ise 1990 yılının başında çok kirli bir yöntemle imha edildi. Bayar’ın eline istihbarat gizli servislerinin kullandığı orijinal bombalı bir çanta verildi. idil’li bir avukatla (Bu avukatın daha sonra Hasip Kaplan olduğu ortaya çıktı) randevu alındı. Mehmet Bayar’a ‘Avukatın yanına bu çantayla gideceksin, görüşme esnasında çantanın kolundaki düğmeye basacaksın, ses kayıtlarını alıp bize getireceksin’ dendi. Gerekli izahat yapıldıktan sonra Bayar’ı bir arabayla avukatın bürosunun yakınına bıraktık. Mehmet Bayar, arabadan indikten sonra daha büroya varmadan düğmeye basmış olacak ki, çanta infilak etti. Bunda esas amaç görüşmedeki bilgileri almak değil Mehmet Bayar’ı yem olarak kullanıp kendisiyle birlikte avukatı da imha etmekti. Babat’ın ifadeleri üzerine Dönemin idil Cumhuriyet savcısı, 16 Eylül 1989’da öldürülen üç kişi ile ilgili dosyayı tekrar açtı. 12 Kasım 1998 tarihinde, Babat’ın ifadesini almak amacıyla Midyat Cezaevi’ne naklini talep etti. Ancak Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü talebi reddetti. Bunun üzerine savcı, Babat’ın ifadesini bizzat almak için izin istediyse yine red yanıtı aldı. idil savcısı daha sonra Babat’a yanıtlaması üzere 60 soru gönderdi ve bunların cevabı geldi. 25 Şubat 1999’da savcını talebiyle albay Arif Doğan’ın da talebi alındı ancak 8 Ocak 1999’da soruşturma hakkında görevsizlik kararı verilerek dosya Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılığına gönderildi. Dosyası Diyarbakır DGM’de de bazı engellerle karşılaştı ve soruşturmadan bir sonuç alınamadı.ibrahim Babat 2002’de kamuoyunda Rahşan affı olarak bilinen yasadan yararlanarak tahliye edildi.
Eski Cizre Jandarma Alay Komutanı Cemal Temizöz 23 Mart 2009 günü Cizre’de görev yaptığı sırada yaşanan faili meçhul cinayetler nedeniyle gözaltına alındı. Bu olayın öncesinde Cizre’nin Kuştepe köyünde faili meçhul cinayet iddiaları hakkında yapılan kazı çalışmaları sonucu 20 kemik parçası bulunmuş ve soruşturma kapsamında eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atak ve oğlu tutuklanmıştı. Olay hakkında gözaltına alınan kişilerin ifadelerinde Temizöz’ün adı geçmekteydi. 2009 Temmuz ayında açıklanan 104 sayfalık iddianamede Cizre’deki 20 cinayetten sorumlu tutulan Temizöz’ün 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi.
Diğer iddialar
ABDÜLKADiR AYGAN, 1986-1987 YILLARINDA ADANA KAPALI CEZAEVi 18 NOLU iTiRAFÇILAR KOĞUŞUNDA ARKADAŞLARIYLA (AYAKTA, SOLDAN ÜÇÜNCÜ)
JiTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan’ın anlatımlarında JiTEM tarafından öldürüldüğü söylenen kişiler şunlardır: Musa Anter, Vedat Aydın, Musa Toprak, Mehmet Şen, Talat Akyıldız, Zahit Turan, Necati Aydın, Ramazan Keskin, Mehmet Ay, Murat Aslan, idris Yıldırım, Servet Aslan, Sıddık Yetmez, Edip Aksoy, Ahmet Ceylan, Şahabettin Latifeci, Abdülkadir Çelikbilek, Mehmet Salih Dönen ve ismi öğrenilemeyen amcası, ihsan Haran, Fethi Yıldırım, Abdülkerim Zoğurlu, Zana Zoğurlu, Melle izzettin ve ismi öğrenilemeyen şoförü, Hakkı Kaya, Harbi Arman, Fikri Özgen ve Muhsin Göl.
JiTEM varlığı ve faaliyetlerine ilişkin en detaylı bilgi bir dönem bu kurum da çalıştığını söyleyen Abdülkadir Aygan, 1980’li yılların başında PKK’ya katılmış ve 5 yıl sonra örgütten ayrılarak itirafçı olmuştur. Bir süre Diyarbakır Cezaevi’nin itirafçılar koğuşunda kalmış, cezasında indirime gidildiği için 1990 yılında serbest kalmıştır. Tahliyesinin hemen ardından askere alınan Aygan’ın o dönem yüzbaşı olan Cem Ersever’in girişimleri ile yeni kurulan JiTEM’in ilk 7 kişilik kadrosunda yer aldığı iddia edilmektedir. 1990-2000 yılları arasında Aziz Turan kimliği ile JiTEM’de 10 yıl görev yapmıştır. Daha sonra Burdur il Jandarma Alay Komutanlığı’na sivil memur olarak atanmış ve kısa bir süre bu görevini sürdürmüştür. Memuriyetinin ardından isveç’e yerleşen Aygan yaptığı bir iç muhasebenin ardından, JiTEM’de yaşadıklarını anlatmaya karar vermiştir.
Aygan 2009 Ocak ayında Star gazetesine verdiği röportajda JiTEM’in eski Diyarbakır Grup Komutanı olduğu iddia edilen emekli Albay Abdülkerim Kırca’nın emriyle gerçekleştiğini söylediği pek çok cinayeti tek tek sıraladı. Bu röportajdan bir kaç gün sonra Abdülkerim Kırca intihar etti. Genelkurmay Başkanlığı Kırca’nın ölümü üzerine, basında yer alan haberlere sert tepki gösterdi. Yaptığı basın açıklmasında Aygan’ı “sözde itirafçı” olarak niteledi.
ABDÜLKADiR AYGAN 1990-1991 YILLARINDA DiYARBAKIR’IN ŞEHiTLiK SEMTiNDE YERALAN JiTEM BÖLGE GRUP KOMUTANLIĞI’NDA. FOTOĞRAFI ÇEKEN: CEM ERSEVER
Aygan’ın anlatımlarında geçen 1969 doğumlu Açık Öğretim 2. sınıf öğrencisi olan Murat Aslan; 10 Haziran 1994 gününde Diyarbakır’a bağlı Yenişehir Semti, Ali Amiri 1. Sokak’ta arkadaşlarıyla birlikteyken polis kimliği gösteren kişilerce yaka paça bir arabaya bindirilmiş ve o günden itibaren kendisinden haber alınamamıştır. Abdülkadir Aygan’ın yıllar sonra Ülkede Özgür Gündem gazetesine verdiği röportajda Abdülkerim Kırca’nın emriyle, Murat Aslan’ın zorla sivil Toros arabaya bindirilerek Silopi JiTEM istihbarat Tim Komutanlığı’na götürüldüğünü ve burada işkenceyle sorgulandıktan sonra Dicle Nehri’nin kenarında Körtük Köyü’nün karşısına düşen bir derede üzerine benzin dökülerek, yakıldığını iddia edilmiştir. Aygan’ın ifadeleri üzerine Murat Aslan’ın babası insan Hakları Derneği Şube Başkanı Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu ile 19 Nisan 2004 günü Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdular. Talep üzerine avukat heyeti ile askeri yetkililer ve bir doktorla olay yerine gidildi. Savcı Ayhan Önder’in açtırdığı mezardan, toprağın yaklaşık 15 cm altında yanık izleri belli olan kemikler çıktı. Yapılan DNA testinde kemiklerin Murat Aslan’a ait olduğu kesinleşti.
1995 yılında Şırnak’ın Silopi ilçesi’nde yaşayan Hasan Ergül, kaçırılmış ve kendisinden bir daha haber alınamamıştı. Yine yurtdışında yaşayan Aygan’ın ifadeleri üzerine, Elazığ kimsesizler mezarlığında bir mezar açıldı. Mezardan alınan kemik parçaları üzerinde yapılan DNA testi sonucu cesedin Hasan Ergül’e ait olduğu kesinleşti.
Aygan’ın ifadeleri üzerine yapılan Mart 2009 yılında BOTAŞ ve Silopi-Cizre karayolu üzerindeki Sinan Tesisleri’nde kazı yapıldı. Kazıda bulunan kemiklerin daha sonra hayvan kemiği olduğu anlaşıldı.
Yine Aygan’ın ifadelerinde yola çıkarak Nisan 2009’da Diyarbakır-Hani karayolunun Karaçalı ve Deveyolu mevkisinde kazı yapıldı. Kazıda bulunan 461 kemiğin hayvan kemiği olduğu tespit edildi.
Yüksek rütbeli asker ölümleri
1990’lı yıllarda Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ve ekibinden olan pek çok komutan kuşkulu bir şekilde ölmüştür. Bu askerlerin ortak yanı ise halka yakın, yasadışı şiddet yöntemlerini tasvip etmeyen, bu tip yaklaşımların bölge halkını PKK’ya yaklaştırdığını savunanan kişiler olmalarıydı.
Bitlis’in ekibinden olan Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden’in, 12 Ağustos 1995’te PKK ile girdiği bir çatışmada alnından vurularak hayatını kaybettiği açıklanmış cenazesi eşinin talebine rağmen otopsi yapılmadan toprağa verilmişti.Mardin’de görev yaptığı sırada PKK ve JiTEM’in uyuşturucu ticaretini ortaya çıkaran ve resmî aracına kurulan bir pusudan sağ olarak kurtulan albayın eşi Tomris Özden, 1995’ten bu yana, “eşinin ölümünü kuşkulu bulduğunu” ifade etmiştir. Tomris Özden, cenaze sırasında eşinin ölüsüne baktığında resmi ölüm raporundakinin aksine alnından vurulmamış olduğunu söylemektedir. Bayan Özden, eşinin Mardin’de görev yaptığı sırada Veli Küçük ve ekibi tarafından JiTEM’e girmesi yönünde baskı yapıldığını da öne sürmüştür. Bunların yanı sıra, bir PKK itirafçısı Özden’in çatışmada ölmediğini iddia etmiş ve Özden’in emrinde çalışan askerlerden biri “Komutanımızı yanındaki asker öldürdü” açıklamasında bulunmuştur.
Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın 22 Ekim 1993 tarihinde Lice Asayiş Bölük Komutanlığı binası önünde vurularak öldürülmüş, suikastın PKK tarafından gerçekleştirildiği duyurulmuştu. Ancak, Yüksekova Çetesine yönelik soruşturma kapsamında sorgulanan bir çete üyesi verdiği ifadede Aydın’ın JiTEM adına çalışan itirafçılar tarafından öldürüldüğünü iddia etmiş,Ergenekon soruşturması için ifade veren “Deniz” kod adlı gizli tanık, Aydın’ın bir asker tarafından öldürüldüğünü, cinayeti işleyen askeri de başka bir askerin öldürdüğünü söylemiştir.
Genelkurmay ise JiTEM iddialarını reddetmekte, Özden ve Aydın’ın PKK tarafından öldürüldüğünü savunmaktadır.
Güçlükonak Katliamı
Ocak 1996’da içerisinde 11 köylünün bulunduğu bir minibüs tabur Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde silahlı bir grup tarafından durdurulmuş ve kimliği belirlenemeyen bu kişilerce kurşun yağmuruna tutulup yakılarak katledilmiştir. Olayın hemen ardından Genelkurmay Başkanlığı, saldırının bir PKK eylemi olduğunu ilân ederken PKK ise bu olayı üstlenmemiş ve ilgilerinin olmadığını açıklamıştır.
Katliamın devlet güçleri tarafından işlendiğine dair bir çok iddia atılırken, olaydan 13 yıl sonra dönemin insan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Adnan Ekmen, Yeni Aktüel dergisine verdiği bir röportajda; katliamı PKK’nın değil JiTEM’in gerçekleştirdiğini savunmuştur.Ekmen, vücutları elbiseleri ve üzerlerindeki tüm malzemeler yanarak kül olan 11 kişinin tümünün kimliklerinin sapasağlam ve askerin elinde çıktığını ve görüştüğü bir korucubaşının da katliamı PKK’nın gerçekleştirmediği iddiasını doğruladığını belirtmiştir.
Ekmen, Güçlükonak Katliamının yaşanmasından bir gün sonra Avrupa Parlamentosu’nda Yeşiller Partisi ve sosyalistlerin verdiği ve PKK’nın ateşkesine Türkiye Devleti’nin ne cevap vereceğinin sorulacağı karar tasarısının görüşülecek olmasına dikkat çekmiştir. Türkiye; Avrupa Parlamentosu’na PKK’nın Güçlükonak Katliamı ile ateşkesin bozuluğunu öne sürmüştü. Adnan Ekmen, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara çağrıda bulunarak isterlese bildiklerini anlatacağını söylemiştir.
Ayrıca Güçlükonak Katliamı’nın gerçekleşmesinden yaklaşık altı ay sonra “Aydın ve sanatçıların oluşturduğu Barış için Bir Araya Çalışma Grubu” katliamın devlet güçlerince gerçekleştiği iddisıyla Avrupa insan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuş, AiHM’de görülen dava sonucunda Türkiye “etkili soruşturma yürütmediği” için mahkûm edilmişti.
Musa Anter
Abdülkadir Aygan 20 Eylül 1992’de kimliği belirsiz kişilerce öldürülen Kürt yazar Musa Anter’in kendisinin içinde olduğu bir tim tarafından öldürüldüğünü söyledi.]
Şemdinli olayları
Yakın zamanda JiTEM adının Türkiye gündemine geldiği en önemli olay 2005’te Şemdinli’deki Umut kitabevinin bombalanmasıdır. 9 Kasım 2005 günü Seferi Yılmaz’a ait kitap evi JiTEM mensubu olduğu iddia edilen3 kişi tarafından bombalanmış ve bir kişi ölmüştür. Olayın sorumluları astsubay başçavuş Ali Kaya, Özcan ildeniz ve Veysel Ateş halk tarafından yakalanarak polise teslim edilmiştir. Olayların ardından TBMM başkanı Bülent Arınç JiTEM’in varlığı konusunda açıklama yapılmasını istedi.
Şemdinli olayları hakkında Van Cumhuriyet Başsavcısı Ferhat Sarıkaya tarafından hazırlanan iddianamede olayın devlet görevlileri tarafından düzenlenen bir terör eylemi olduğu savunulmuş, bunun yanı sıra dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt hakkında da bir dizi iddia da bulunulmuştur. Sarıkaya, iddianamesinde Büyükanıt’ın sanık Ali Kaya için, ‘Tanırım, iyi çocuktur’ sözleriyle adli yargıyı etkilemeye teşebbüs ettiğini Diyarbakır’da 7. Kolordu’da görev yaptığı sırada suç işlemek amacıyla çete kurduğunu öne sürdü.
Yaşar Büyükanıt hakkında soruşturmaya talebi Genelkurmay tarafından reddedilirken savcı Ferhat Sarıkaya Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 20 Nisan 2006 günü almış olduğu kararla meslekten ihraç edilmiştir. Kurulun 5 hukukçu üyesi ihraç yönünde oy kullanırken tek karşı oy müsteşar Fahri Kasırga’dan geldi. Ancak mahkeme Sarıkaya’nın iddianamesinin iade edilmesini gerek görmemiş çalıştırılmasına lüzum görülmemiş ve sanıklar 39’ar yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Akabinde yargılamayı yürüten mahkeme üyeleri gene HSYK tarafından bu mahkemeden alınarak başka yerlere gönderilmiştir. Bu karar daha sonra Yargıtay’ın önüne gelmiş ve Yargıtay tarafından olayda askeri yargının görevli olduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Üyeleri değiştirilen mahkeme tarafından da bu görevsizlik kararına uyularak dosya askeri ceza mahkemelerine gönderilmiştir. Sivil mahkemenin ağır cezalara çarptırdığı sanıklar, askeri mahkeme tarafından ilk celsede serbest bırakılmışlardır. Askeri mahkemede sanık Tanju Çavuş 8 yıl ceza almıştır.
ilgili kitaplar
Soner Yalçın, Binbaşı Ersever’in itirafları, Doğan Kitap, 1994, ISBN 978-975-991-726-5
Ecevit Kılıç, JiTEM, Timaş Yayınları, 2009, ISBN 978-605-114-051-3
Nevzat Çiçek, itirafçı, Timaş Yayınları, 2009, ISBN 9789752639763
Nevzat Çiçek, Gerçek Cellat Kim: Tetiği Çeken Mi Çektiren Mi, Neden Kitap, 2009, ISBN 978-975-254-299-0
Çetin Ağaşe, Cem Ersever ve JiTEM Gerçeği, Bilge Karınca Yayınları, 2003, ISBN 975-6553-95-2
Ersin Kalkam, Katille Buluşma Bir Jitem Dosyası: Musa Anter Cinayeti, Güncel Yayıncılık, ISBN 978-975-6117-40-8
Timur Şahan; Uğur Balık, itirafçı Bir JiTEM’ci Anlattı, Aram Yayınları, Eylül 2004, ISBN 978-975-8242-97-9
Vikipedi, özgür ansiklopedi
(Alıntıdır). Araştırmalarım sonucunda tek solukta okuyabileceğiniz bir entry girdim.
pembiş g*tlü hümaniklerin sözde faşizm nidalarıyla nefret kustukları türkiye cumhuriyeti hizmet unsurudur jitem iyidir candır kara kalpaklılara, beyaz toroslara ve yürekli yiğitlere selam olsun..
Bazı şeyler legal yollarla çözülmez, illegal yolla çözülür en güzel örneğidir. Devam etseydi hendek olayları emin olun olmazdı. Bu örgüte selam verene kadar öldüreceksin ki bitecek. Sana mermi atana, mermi olup yağacaksın ki iki piç kurusu özerklik ilan edemeyecek. Senin halkına saldırana, tüm destekçilerini öldürüp bitireceksin ki devletin kalbinde sayın öcalan diyemeyecek. Teröristleri sınır kapısında davul zurna yerine mermi ile karşılaşacaksın ki kimse sana taş bile atamayacak. Askerine polisine halkına bombalı tuzak kurana ateş olup yağacaksın ki bu piç kuruları türeyemicek.Siyasi yönden siktir edin şahıslar geçicidir. Ama Türkiye devleti daimi kalacaktır.
(bkz: Yeşil)
(bkz: beyaz toros)
dünya genelinde komünizm dalgasının sona ermesiyle birlikte gladiolar da işlevlerini yitirmiştir.jitem de bu olaydan hakkını almıştır ama günümüzde kürtçülükle mücadelede bulunan derin devlet yapılanması jitem midir bilinmez.
Abd 1970'li yıllardaki kontrayı solcu sosyalistlere karşı çıkartmıştı. 1990'lı yıllarda ise bunun adını jitem olarak değistirip kürtlere karşı terör faaliyeti uyguladı.