If she'd have known
She'd have shown me
I need to taste her pain
For encouragement
If she'd have known
She'd have shown me
I need to taste her pain
For accomplishment
See, I can only take it out on you
There's no-one else I can trust
See, I can only take it out on you
There's no-one else but us around
You hide these things so well
There's no finding
You hide these things so well
There's no finding, no finding
These runs into the blue
There are no edges
How do I know where you are now?
These paper cuts
Need those gravel grind
Need those pictures to wake me
Give up the drugs
Take the power I offer
Oh the deeper I go
The further I fall
The more I know
The tighter your grip around me
So easily broken
Running down your skin
And the pain runs into the blue
If there's ever anyone else, I'll understand
And kill them
And I'll overflow your every inlet
You will not cough and spit
You awoke from the end
And I tell you with my tongue between your toes
If there's ever anyone else
Don't let them do this
And I'll laugh and revel
As you scratch and crawl
If there's ever anyone else
Just show them the ugly mess
You hide these things so well
There's no finding
You hide these things so well
There's no finding, no finding
Pembe, mavilere karışıyor yine. Tindersticksin, yazının başlığına kaynaklık eden bu şarkısını dinleyenler bilir. Böyle der şarkıda, pembe, mavilere karışıyor yine. Kulağa basit gelse de bu tümce, değil. Edebi açıdan bir analizini yapalım bu cümlenin, hadi.
Pembe kelimesine bakalım; bir renk.
Mecazi olarak, Türkçedeki tozpembe kelimesini biraz andıran bir anlamı var.
Bir olayın en güzel dönemini anlatır pembe kelimesi. En verimli, en eğlenceli, en şevkli, en haz dolu dönemleri anlatır. Maviye gelince. Mavi, çoğu kişide umudu çağrıştırsa da, ingiliz Edebiyatında mutsuzluğu, keyifsizliği ve çürümüşlüğü temsil eder. Bu yüzden, pembe maviye karıştığında şarkıdaki gibi; bir ilişkinin çözümlemesinin yapıldığını söyleyebiliriz. Her ilişki güzel başlar, pembe başlar. En güzel dönemleri pembedir, ondan sonra bir şeyler kırılır, dökülür, çürür. Dolu taneleriyle vurulmuş olgun meyvelere döner uzun lafın kısası. Mavileşir. Çürür, mutsuzlaşır ve keyifsizleşir. Angaryaya döner. Bir erkekle bir kadının, bir anne ile çocuğunun, bir yazar ile yazdığı yazı arasındaki ilişki misali. Benim ilişkilerim de hep böyle oldu açıkçası. Pembe iken, Maviye dönüştü. Çürüdü, mutsuzlaştı ve keyifsizleşti ama, bu kadar renk analizi yeter.
Jism kelimesine bakalım. Basit tabirle, atmık demektir bu kelime. Boşalma sonucu ortaya çıkan şu sıvı. Şarkı için o kadar uygun bir isim olmuş ki, başka bir isim konsaydı, sanırım yarım kalırdı bu şarkı. Neden mi Jism bu şarkının ismi? Açıklayayım. Şizotipal bir orgazm yaşarsınız bu şarkıyı dinlerken. Bir şizotipalin yalnızlığını hissedersiniz, zira kimse yoktur yanınızda bu şarkıyı dinlerken, bu orgazmı yaşarken. Ruhunuzun spermini, karanlığın rahmine boşaltırsınız.
Bu boşalmanın neticesinde, gayrimeşru bir umutsuzluğun tohumları atılır. Bu doğan umutsuzluğu ise hangi renkle besleyeceğiniz size kalmış, ama istediğiniz kadar pembeye boyasanız da onu, maviye karışacak onun rengi de, günü geldiğinde.