john f. kennedy nin 10 haziran 1963 yani suikaste kurban gittigi 22 kasim 1963 tarihinden 3-4 ay önce yaptigi konusmadan alintidir. yapildigi yer amerikan üniversitesidir. ve gizli servise, savas delisi amerikan generallerine, ve cok zengin amerikan silah endüstrisine ayar vermek amacli yapildigi, acikca görülmektedir.
bu konusmanin fonunda amerikan pentagon generalleri küba ve vietnam konusuna kilitlenmisler, ve amerikan kamuoyunu bu savaslara sürüklemek icin calismaktadirlar. ve hepsinin üzerindeki emir yetkisine sahip sahsin bu konusmasi, hepsi üzerinde sok etkisi yapmistir. bu konusma tarihe gecmistir.
kismen alinti yapiyor ve hemen akabinde de ceviriyorum.
konusmanin orijinal metni:
"I have, therefore, chosen this time and this place to discuss a topic on which ignorance too often abounds and the truth is too rarely perceived--yet it is the most important topic on earth: world peace.
What kind of peace do I mean? What kind of peace do we seek? Not a Pax Americana enforced on the world by American weapons of war. Not the peace of the grave or the security of the slave. I am talking about genuine peace, the kind of peace that makes life on earth worth living, the kind that enables men and nations to grow and to hope and to build a better life for their children--not merely peace for Americans but peace for all men and women--not merely peace in our time but peace for all time.
I speak of peace because of the new face of war. Total war makes no sense in an age when great powers can maintain large and relatively invulnerable nuclear forces and refuse to surrender without resort to those forces. It makes no sense in an age when a single nuclear weapon contains almost ten times the explosive force delivered by all the allied air forces in the Second World War. It makes no sense in an age when the deadly poisons produced by a nuclear exchange would be carried by wind and water and soil and seed to the far corners of the globe and to generations yet unborn.
Today the expenditure of billions of dollars every year on weapons acquired for the purpose of making sure we never need to use them is essential to keeping the peace. But surely the acquisition of such idle stockpiles--which can only destroy and never create--is not the only, much less the most efficient, means of assuring peace.
I speak of peace, therefore, as the necessary rational end of rational men. I realize that the pursuit of peace is not as dramatic as the pursuit of war--and frequently the words of the pursuer fall on deaf ears. But we have no more urgent task.
Some say that it is useless to speak of world peace or world law or world disarmament--and that it will be useless until the leaders of the Soviet Union adopt a more enlightened attitude. I hope they do. I believe we can help them do it. But I also believe that we must reexamine our own attitude--as individuals and as a Nation--for our attitude is as essential as theirs. And every graduate of this school, every thoughtful citizen who despairs of war and wishes to bring peace, should begin by looking inward--by examining his own attitude toward the possibilities of peace, toward the Soviet Union, toward the course of the cold war and toward freedom and peace here at home.
First: Let us examine our attitude toward peace itself. Too many of us think it is impossible. Too many think it unreal. But that is a dangerous, defeatist belief. It leads to the conclusion that war is inevitable--that mankind is doomed--that we are gripped by forces we cannot control. We need not accept that view. Our problems are manmade--therefore, they can be solved by man. And man can be as big as he wants. No problem of human destiny is beyond human beings. Man's reason and spirit have often solved the seemingly unsolvable--and we believe they can do it again.
I am not referring to the absolute, infinite concept of peace and good will of which some fantasies and fanatics dream. I do not deny the value of hopes and dreams but we merely invite discouragement and incredulity by making that our only and immediate goal.
Let us focus instead on a more practical, more attainable peace-- based not on a sudden revolution in human nature but on a gradual evolution in human institutions--on a series of concrete actions and effective agreements which are in the interest of all concerned. There is no single, simple key to this peace--no grand or magic formula to be adopted by one or two powers. Genuine peace must be the product of many nations, the sum of many acts. It must be dynamic, not static, changing to meet the challenge of each new generation. For peace is a process--a way of solving problems.
With such a peace, there will still be quarrels and conflicting interests, as there are within families and nations. World peace, like community peace, does not require that each man love his neighbor--it requires only that they live together in mutual tolerance, submitting their disputes to a just and peaceful settlement. And history teaches us that enmities between nations, as between individuals, do not last forever. However fixed our likes and dislikes may seem, the tide of time and events will often bring surprising changes in the relations between nations and neighbors.
So let us persevere. Peace need not be impracticable, and war need not be inevitable. By defining our goal more clearly, by making it seem more manageable and less remote, we can help all peoples to see it, to draw hope from it, and to move irresistibly toward it. "
ceviri:
"....o yüzden bugün burada konusma konusu olarak, hakkindaki bilgisizligin cok bollastigi, ve aslinin da pek anlasilamadigi bir tema sectim, ki bu, biz insanlar icin en önemli temadir : dünya barisi.
nasil bir baristan bahsediyorum? nasil bir baristan bahsediyoruz? dünyanin jandarmaligini savas silahlariyla yapan bir amerikalinin istedigi degil. köleligin ve acinin bekciligini yapanlarinkini degil. ben,dünyayi yasamaya deger kilan, insanlarin ve milletlerin cocuklarina daha iyi bir hayat yasatabilmek ümidini besleyebildikleri, gercek bir baristan bahsediyorum. sadece amerikalilarin degil, bütün erkek ve kadinlarin, sadece simdinin degil bütün zamanlarin barisindan.
baristan, savasin yeni yüzü yüzünden bahsediyorum. genel savas büyük gücler (kasit abd ve sscb´dir) yenilemeyecek kadar güclendiler ve hicbir sekilde teslimiyete yanasmayacaklarsa,hicbir sey ifade etmiyor. genel savas,günümüzde eger tek bir atom bombasi ikinci dünya savasindaki bütün müttefik hava kuvvetlerinin attigi bombalarin hepsinden on kat daha güclüyse hicbir anlam ifade etmiyor. genel savas,eger nükleer patmalarin yolactiklari zehirli artik ve maddeler rüzgar,su ve hava yoluyla henüz dogmamis nesillere ulastirilacaksa, hicbir anlam ifade etmiyor.
bugünün milyarlarca dolari bulan atom silah üretimi, o silahlari hic kullanmamak amacini güderek barisi percinlemek esasini tasiyor. ama bu kadar stok edilmis silah -ki sadece yok eder ve iyi hicbirsey yapamazlar- degildir, sadece barisi garantileyebilecek olan sey.
baristan bahsediyorum, cünkü baris akilli insanin ulasabilecegi en akillica noktadir. baris arayisi savasi arzulamaktan daha az aci ve hüzünlü birseydir,ama baris arayislari hep anlayissiz insanlarla karsilasirlar, ancak dünya da daha fazla gereksinim duydugumuz baska bir sey de, yoktur.
bazilari, dünya barisindan, dünya kanunundan, dünya silahsizlanmasindan bahsedilmesini cok gereksiz bulurlar. önce sovyet liderlerinin daha seviyeli davranislar icerisinde olmasi gerektigini söylerler. o liderler insallah o davranislari edinirler. umarim biz onlara bu konuda yardimci olabiliriz. ama ben, bizim kendi davranislarimiza da bir göz atmamiz gerektigini düsünüyorum. hem sahsen hem de milletce. her okul bitirmis ögrenci, her kafasi calisan vatandas, baris konusunda sovyetlerin, diger milletlerin, soguk savasin etkileri bir yana- kendisinin neler yapabilecegi sorusuna yanit aramalidir.
evet, ilk önce kendi davranislarimiza bakmaliyiz. cogumuz barisin imkansiz oldugunu düsünürüz.cogumuz bu düsünceyi gercekci bulmayiz. ama bunlar teslim olmus düsüncelerdir. bu düsünceye göre, savas kacinilmazdir, insanoglu kontrol edemedigi bir mengeneye sikismistir.
....bu düsünceyi kabul etmek zorunda degiliz. insanin bütün problemleri insan tarafindan üretilmistir ve gene insan tarafindan cözülebilir !!! insan istedigi kadar büyük olabilir- hicbir problemi insanoglunun kendisinden daha büyük degildir!!insanoglu gecmiste hic cözümlenemeyecek gibi görünen bircok problemi asmistir. ayni seyi gene yapabilecegine inaniyoruz...
bahsettigim sey, saf, birtakim baris fanatiklerinin söylemlerinden farklidir. görüsler arasindaki derin farklari, uyusmazliklarinin bu düsünceyi nasil imkansizlastirdigindan haberdarim.
o yüzden, öyle birdenbire gelen degil zamanla gelisen bir barisa konsantre olmaliyiz. böyle bir baris projesi birdenbire olmaz, insanoglunun ürettigi kurumlarin birbirleriyle uyumlastirilmasiyla, insanlarin zamanla bunu hazmetmeyi ögrenmesiyle olur.böyle bir seyin tek,basit bir recetesi yoktur. ve bir veya iki büyük gücün degil dünyadaki bütün milletlerin katilimiyla olur. bu her milletin gereksinimlerine göre degiskenlik gösteren ve sabit olmayan bir tarz baris, olabilir. cünkü baris, sona ermis degil, gelismekte olan, problemleri cözüme eristiren bir olgudur.
tabii, böyle bir ortamda bile bircok tartisma ve kavga olacaktir. ilgi alanlarinin catismalari yasanacaktir. baris herkesin birbirini sevdigi bir ortam degildir. sadece herkesin birbirini tolere etmeyi ögrendigi, problemlerin cözümünde bir ortak noktanin bulunabildigi bir ortamdir. tarihten bildigimiz gibi, hicbir sey düsmanlik sonsuza kadar sürmemektedir. dostluk ya da düsmanlik noktalarimiz her neyse, sartlar degistikce hic beklenmedik bir sekilde hislerimiz de degismektedir.
(bu yolda) devam etmeliyiz. baris,uygulanmasi imkansiz, savas da kacinilmaz olmak zorunda degildir. görüslerimiz ne kadar somutlasir, aciklamalarimiz keskinlesirse, diger milletlerde bizden cesaret alacak ve sarsilmaz bir azimle bu yolda yürüyeceklerdir. "
john fitzgerald kennedy, american university 10 haziran 1963
not: ceviri kelime kelime degildir, ancak anlami kesin olarak korunmustur. yapilan bütün hatalar ve dogrular bana aittir.(ki yanlis ceviri yoktur, olsa olsa bazi kelimelerin vurgulamalarini türkcedeki baska kelime vurgulariyla degistirmisimdir.)