aşkta cesareti sınayarak karşılıklı acı çektirme yarışı...
pembe köşede hatun kişi mavi köşede er kişi,3-2-1; maç başladı, dalın birbirinize
kim kimi knock out ederse artık....havlu atanı adamdan saymıyorlar ama bu oyunda..dikkat!
--spoiler--
-"arkadaşlar gözlük gibidir;bazen netleştirirler, bazen çizilirler; bazıları da süper olur,ben şanslıydım, sophie'yi buldum..."
-Julien'nin yaş yirmibeş ve otuzbeş yaşarası 10 yılını anlattığı sahne ve
polisten arabayla kaçtığı sahne ve dahi sophie'nin dikkat çelici çelici baktığı her sahne muazzamdır.
-bu iki güzide aşığımızın beton altında dudak dudak kaldığı ve
akabindeki huzurevi sahnesinden sonra; allalla noldu şimdi, hangisi gercek son; yönetmen sonunu bilinçli olarak biz,seyircilere mi bıraktı ,yoksa ikisini de cekip
montajda atmaya kıyamayıp, ortaya karışık mı döktürmüş filan derken, efsane yorum arkadaştan geldi:
" birader, o betonların altında baska bi dünya var, fantastik, huzurevi filan da orda yani ikise de doğru aslında",,,,sustum...
--spoiler--
ve de bi kez daha anladım ki; sap sapa, romantik bir film izlemektense,
türkiye'nin enginar ithalatında karşılaştığı güçlüklerle ilgili bi makale okumak daha
cazip olsa gerek..
sophie: hadi!!
julien: işte! *....
sophie:*bunun için mi erkekler kadınlardan daha fazla kazanıyor?
julien: hadi sıra sen de!
sophie:................*
julien: ama bir şey görmedim ki!!!
sophie: işte bu yüzden kadınlar daha akıllı
fransızca çocuk oyunu manasına gelse de türkçe'ye cesaretin var mı aşka şeklinde çevrilen, birçok kişinin favori filmler listesinde üst sıralarda yer alan mükemmel fransız filmidir. benimse hayatımın filmidir.
"cap ou pas cap" -var mısın yok musun-, "cap!" - varım- diyaloğu film süresince sıkça tekrarlanır ve bu diyalog gülümseme sebebinizdir. filmin sonunda yüzünüzde şapsal ve neye uğradığını şaşırmış bir ifade olması kaçınılmazdır. izlenesi, izlerken ağlanası...
"Beni sevdiğini söyle. Söyle çünkü eğer ben önce söylersem bunu oyun zannetmenden korkuyorum"
gizli ve zehirli bir bağımlılık işte bu. can acıtan, acıttıran bir illet.
aşk psikopatlıktır
(bkz: la vie en rose)
sophie'nin julien le konuşmak için kütüphaneye gidip, söyleyeceklerini unutmamak için bi de prova yaptığı halde, julien'i gördüğünde yine ağzından büsbütün başka laflar çıkması...
çünkü sen konuşmaya cesaret ettiğinde, o kaçacak kadar bencildir, o geldiğinde ise sen zaman aşımından düşecek kadar yorgun...
ne kadar tanıdık değil mi?
hayat ne yazık ki bu filmdeki kadar surreal değil...