la vie en rose'un en az beş çeşit düzenlemesi eşliğinde izlenen, insanda çikolata üzerine su içmek gibi; dişleri acıtan fakat içi bir hoş eden bir his uyandıran fransız filmi. fransızca "çocuk oyunları" anlamına gelen, ülkemiz de cesaretin var mı aşka adı ile gösterime girmiş, 2003 yılı fransa yapımı şahane bir drama.
julien 'in deyimi ile, güzel bir kutu, güzel bir kız ve cesaret ile başlayan bir iddia oyunu; karekter büyüdükçe daha çetin olmaya başlar. aşkla karışır, hayatın zorlukları ile harmanlanır, ayrılıklarla, gelgitlerle bölünür ve bize mükemmel bir seyir keyfi sunar.
başrollerinde taze oscar'lı marion cotillard ile da vinci code'un yakışıklısı guillaime canet
karşımıza çıkıyor.
la vie en rose'un o tazeliğini yitirmeyen melodisinin envai çeşidi ile izlenen bir aşk filmi.
izlemeyenlere tavsiyem, türkçe dublajlı halini kesinlikle izlememeleri yönündedir, zira filmin en can alıcı cümleleri dublajda yok olmuştur.
eğer ortada aşk varsa "imkansız" diye bir şeyin olmadığını anlatır bu film. tüm engelleri aşar; ne zaman kalır ne mekan. en büyük tutkudur iddiaya girmek, kutu bir semboldur, ortaya konan aşkın sembolü.
eğlenceli, güzel başlayıp bu kadar boka saran bir film daha bulunabilir mi acaba?
başarılı çekilmiş evet. ileri derecede hasta 2 insanın hastalıklı aşkını 'romantizm' diye çok güzel kakalıyorlar seyirciye.
güzel sahneler var kabul ediyorum ama bütünü kurtarmaya yetmiyor malesef.
başladığı gibi 'akıl' sınırları içinde gitseymiş keşke. bu kadar popüler olmasını bu filmi beğenmeyenlerin dayak yemesine bağlıyorum. tarafsız izlense, 'bu film müthişmiş, herkes bayılıyor!' mantığından uzak izlense eminim ki daha açık görülebilecektir.
filmin baş karakterlerinden sophie'nin kilise düğününde yaptığı şekil ile, julien'in yemekte yaptığı terbiyesizliğin intikamını alarak canımız ciğerimiz poziyonunu edinmiş olduğu filmdir... izlenmelidir
bir tavsiye ile izlediğim ama tavsiye edilirken kullanılan (harika, müthiş, mükemmel vb.) tanımlarını fazla bulduğum film.. o kadar abartmamak gerek gibi geliyor bana ama bu sinema işte.. zevkler ve alınan keyif her zaman herkese göre değişiyor..
hayatımda gördüğüm en saçma sapan aşk filmi.fransızların sapık olduklarının sinema perdesine yansımış hallerinden biri daha.elbette güzel fransız filmleri var.*** ancak bu film onlardan biri değil.
çok sevimLi diyaLogLarı oLan ve sevgiLiyLe izLenmesi gerekn bi fiLm *
Sophie:Pazartesileri 7 ye kadar çalışmam gerekiyor.
JuLien: Tamam ben de beklerim.
Sophie: Hayır! Çünkü sonra da şan dersim var.
.
.
.
(Sophie hazırLanır ve cafeden çıkarken..)
JuLien: Nereye gidiyorsun?
Sophie: işim bitti ve artık gidiyorum.
JuLien: PazartesiLeri 7’de bıraktığını söyLemiştin.
Sophie: Bugün Salı!
JuLien: Sevgilin var mı?
Sophie: Ne?
JuLien: Hayatında kimse var mı?
Sophie: Yatağında mı demek istedin? Bunu neden soruyorsun?
JuLien: ÖyLesine. Sadece kaLbinin ne durumda oLduğunu merak ettim.
Sophie: Kalbimin ne durumda oLduğunu ha? Bu iLginç bi konuşma.
JuLien: Aşık mısın? Sevgilin var mı? Bu da öylesine bi soruydu.
Sophie: Öğrenmek istiyorsam yatağımda kimse yok. Ama tabi ki hayatımda bir erkek var. FutboLcu ve adı da Sergey Matmomoviç. Daha bu sabah birLikteydik.
Julien: Geceyi bir erkekLe dışarıda geçirmek nasıL bi duygu?
Sophie: AsLında başka evLerde uyumaktan bıkmıştım.
JuLien: Peki başkası oLdu mu?
Sophie: Sergey’den başka mı? Yunanlı bi arkadaşım, babası jeron, Fransua ve Kevin, SindireLLa’nın prensi, ayrıca birkaç tane daha var. Ama onLarı saymasam da oLur. Şık bi restoran ve şampanya… Bana asıLmak için mi bu kadar çaba harcıyorsun?
JuLien: Sence bu oLabilir mi?
Sophie: Oradaki kızı gördün mü? Son görüşmemizde benim üstümde de aynı eLbise vardı. Ne kadar oLdu? 4 yıL mı?
JuLien: 4 yıl.
Sophie: Ona hiç yakışmamış. Yoksa bende de onun gibi aptaL mı duruyordu?
JuLien: BöyLe konuşma, onu tanımıyorsun biLe.
Sophie: Madem tanımıyorum ne fark eder? Evet neyi kutLuyoruz? DipLomanı mı aLdın?
JuLien: DipLomamı zaten daha önce aLmıştım. Hadi izninLe ben şuanda birşey soracağım. Yıllardır sana söylemek istiyordum
Sophie: Ne söyleyecektin?
JuLien: Kendimi.
Sophie: Kendini mi? Zaten hep senden söz ediyorduk
JuLien: Kalbimden söz etmeLiyim.ben aşığım Sophie.
Sophie: Aşıksın? Öylesine.
JuLien: Hayır öylesine değil. Yıllar geçti. Seninle… Evlenmek istiyorum. Kabul mü?
Sophie: Bana neyi soruyorsun karşı mıyım? Ablanın düğünü hatırlıyor musun? Evlenmene karşı çıkacağımı söyLemiştim.
JuLien: Sence bu çok mu saçma
Sophie: Sen.. Evlenmek mi istiyorsun?
JuLien: Bunun için sana ihtiyacım var.
Sophie: Evet tek başına evlenilmez.
(JuLien yüzüğü çıkarır…)
JuLien: Seremoniden hoşLanmadığını biliyorum.
Sophie: Dinle bu…
JuLien: Kabul mü?
Sophie: Evet!
JuLien: Tamam.. Kabul etti… KabuL etti. Evet nikah şahidim oLacaksın… SağoL Sophie. Nişanlımı gördün; Kristel. Güzel dimi?
Sophie: Görmedim.
JuLien: 4 sene önceki eLbiseni giyiyor. Ona onu ben aLdım. O gün sana hiç zarar vermeyeceğimi söyLemiştim. DeğiL mi?
Hediyeni beğendin mi? *