çocukluğuma geri dönmek istiyorum, birbirine zarar veremeyecek kadar saf, ama kendisini öldürecek kadar büyük bir bağlılık ile seven o minik kalplerin, filme çevrilmiş halidir, izledikçe omuzlarınıza bir yük biner, eskiler akla gelir, yenilere umut beslenir, ama bilinir ki, aşk dünyanın en büyük hastalığı, en zararlı ruh halidir.
la lala lala la la la la lala la la.. melodisini bir türlü aklımdan çıkaramadığım, bana çok yakın biri tarafından tavsiye edilen ve izledikten sonra gerçekten etkisinde kaldığım, bir süre melodisini dilime dolaştırdığım ve inat edip o melodiyi bulduğum, yanında sevgilinle izlersen on kat daha aşık olunabilecek , etkileyci bir film.
izlediğim en güzel aşk filmi. "aşk dediğin böyle olmalı işte" dedirten film. "ay bak bu çocuk sana çok yakışır, çok kibar ama" diyenlere bir türlü anlatılamayan o özel bağı aramak için yeterli bir sebep.
çok ama çok tatlı bir film.. tesadüfen cnbc-e de izlemiştim.. evet amelie'yi hatırlatır ama fransız filmleri bir bakıma birbirlerini andırırlar zaten.. eğlenirsiniz bu filmde ve aşık olup 'var mısın' diye sormak istersiniz..**sonunun dumur etmesi ise ayrı bir etkileyici kılar filmi..*
kız arkadasımın tavsiyesi üzerine izlediğim ve her filmi beğenmeyen bu bünyemde "müthis filmmis be" etkisi yaratan filmdir. tekrar tekrar izlense de sıkmayacak filmlerdendir.
film bittikten sonra geriye afallamı$ bir bunye ile kapanmak bilmeyen bir agız bırakan film... her sahnesi ayri bir tebessumdur yuzdeki...
izlerken sevdicek ozlenir, sormak gelir surekli icten... cap ou pas cap?
-cap!
pamuk $ekeri gibi bir fiLm. insanIn agzInda eriyip gidiyor ama tadI damağInda kaLIyor. uzun zamandIr bu kadar insanI kendine bağLayan bir fiLm izLememi$tim.
böyle iğrenç aşk işleyişini daha önce love actually de de görmüştük. batılıların aşk anlayışlarına gerçekten lanet olsun. her önüne gelenle seviş, sonra masum aşk de. her şeyi pisletiyorsunuz ulan, her şeyi.
madde, kibir, hırs ve şehvet katıyorsunuz tertemiz duygulara, kavramlara.
2 film 4 oyuncu.. rol arkadaşımla birlikte.. düşüşüm beton falan değil..
küçük sophie büyük julien, büyük sophie küçük julien..
hangisi hangisiyken daha farkında ki oyunun, uyumun, duyumun gerçeklikten bir uyku ötede olduğunun..
"sophie'yle ben o gece 10 yıl uyuduk.."
..sonra biraz zaman geçer ve tersinin bu dünyada işlemediğini anlarsın. yani yollar yani duman, yani dönemeçler yani kül.. hepsi biraz biraz geçer içinden ve yoktan seçmeli bir sorunun yüzde ellilik ihtimaline tırnaklarını geçirirsin, ya o dur, ya da diğeridir, ya vardır, ya yoktur ya işte düş..
"-sev beni
+varım
-bu, senin için bir oyun mu?
+hayır, bir iddia. sen söyledin."
-özür dilerim, yanlış anladım. otobüsü kaçıracaksın."
es'rik işte hep, es'in kendini doğradığı yerde, notada durak, orada dur-ak, nereden geldiği belli olmayan o tüy hafifliğindeki sese adımlarını uydurmak..
"hayatım, beşinci senfoninin tahtada tırnakla çalınmasıydı.."
olmuş, olan, ve olacak olan'a dair bir kaçak yaşama yergisi..
"bugün bana yetiyor halbuki. bu şekilde senelerce devam edebiliriz diye düşünüyordum."
hem mesela gün ağaracaktı sonra, sonra, kul aşıkları kurulayıp yerine koyacaktık, sonra parmak izlerine bakacaktık gün ışığında ki; bir bakacaktık; çimentoda donmuş adımız.. ^l^
"sen bir diktatör, ben bir kayısılı turta olacaktım.."
sonra işte hep bir şeyler delecekti içimizin yerini göğünü, "trenin altında kalmaya hep hazır", "250 yapan bir arabada asla 60'ı aşmamak" tütsülü bir şeyler..
tümüyle ask filmi olmasına ragmen yer yer seyirciyi güldürmeyi ihmal etmeyen, insanın içine işleyen, askı dört dörtlük anlatan, fransızların yaptığı en güzel film.
julien*: ilk görüste aska inanır mısın?
sarısın kız*: evet.
julien*: aptalsın o zaman.
zaten buyuk bir bolumunu izlemis olmama ragmen, tamamini izlememle rahatlamama ve sevinmeme yol acan, her canimin sikildiginda izleyecegimi dusundugum 3 gunde 2 defa izledigim muhtesem fransiz filmi. mutlaka izlenesi.
not: filmin sonunda yuzunuzde olusacak dumur ifadeyi mutlaka bir sekilde kaydediniz.
lise yıllarında kız arkadaşın zorlamasıyla gidilen ve hiç romantik olmayan beni bile hayran bırakan,en sevdiğim filmler listesine kafadan giriş yapmış fransız yapımı film...
yapılmış en güzel ve en romantik film.. fransız filmlerine bir kez daha hayran bırakan yapım.. bir aşk yaşanacaksa böyle yaşanmalı, gerisi hikaye. ve hatta belki de böyle bitmeli..
--spoiler--
filmi her izleyişte, arabanın üstünde öpüşme sahnesinde yavaş yavaş gözleriniz dolmaya başlar, julien in kutuyu almak için bir arabanın altında kalmak üzere olduğu sahnede bir çığlık basıverirsiniz. on yıl bekleyişten sonra julien evinde otururken kapı çaldığında 'acaba sophie mi?' diye heyecanlanması ve başka biri çıkmasıyla gözlerinin dolması üzerine kendinizi daha fazla tutamayıp ağlamaya başlarsınız ve çimento sahnesinde hem rahatlar hem bir duygu selinin içinde boğulursunuz..
--spoiler--