Bir yazar, yazdıklarıyla katil olabilir mi?
The Beatles'ın solisti John Lennon stüdyo kayıtlarından dönerken evinin önünde vuruldu. Katil, eylemini gerçekleştirdikten sonra kaldırıma oturup 'çavdar tarlasında çocuklar'ı okumaya başladı. Polisler katili bu halde buldular, o kişi mark david chapman'dı. Chapman savunmasını almaya gelenlere 'savunmamı mı istiyorsunuz; çavdar tarlasında çocukları okuyun' dedi. Tarihin belki de en enteresan cinayetlerinden olan bu olayın gizli faili münzevi salinger mıydı merak konusudur. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1184149/+
dünyanın en sağlam akıl taşaklarına sahip yazarlarından biri. altmışlı yıllarda yazmayı bırakarak inzivaya çekilmiştir. röportaj sevmemesiyle de karizmayı cilalamıştır. tüm kitapları ilkokuldan itibaren doktora ve sonrasına kadar okutulması gereken ve kesinlikle vasati kırk çöp olmayan yazardır. holden caulfield karakterini pek çoğumuz hatırlayacaktır ki yazdığı tek roman olan ve her ne hikmetse dilimize 'gönülçelen' olarak çevrilmiş 'catcher in the rye'adlı kitabının müthiş antikahramanıdır. (bkz: ne demekse)bu bağlamda başlığı açan üst kat komşusunun densiz derken ne demek istediği pek anlaşılamamıştır ortada bir densizlik var gözükse de.
bir gün bir gazeteci j.d. salinger'ı yakalar ve: 'politika hakkında ne düşünüyorsunuz' diye sorar. salinger'ın cevabı hoştur: 'ilgilenmiyorum. ben insanların bakış açısını genişletmeye çalışırken politikacılar insanların ufkunu köreltiyorlar' insanı rahatlatan bir cevap olabilir bu, sonuçta salinger bir münzeviydi, ömrünün son 45 yılını evine kapanarak ve yazarak, bu zaman diliminde yazdıklarını ise yayınlamayarak geçirdi. peki bu ortadoğu çukurunun ortasındaki türkiye için geçerli midir?
bir densizin adı diye başlaan bir ilk 'entry'e sahip yazar. ne yazık ki böyle bir mesajla başlanmış okunmaya bu sözlükte. burnunu karıştıran bazı masturbasyon bağımlıları birşeyleri çekemeyince, olayı herhangi bir yazara, müzisyene, ya da ünlü bir şahsiyete yıkmayadursun.
aynı trevanian gibi, edebiyat dünyasında kült bir figür haline gelmiş amerikalı kısa öykü ve roman yazarı. yazdığı ilk dönem kısa öyküleri, 1974 yılından bu yana yayınlanmamaktadır.
1951'de yayımlanan, yarattığı anti-kahraman Holden Caulfield'ın
birkaç gününü anlatan 'Çavdar Tarlasında Çocuklar'(gönülçelen)*
en iyi bilinen eseridir. 1965'te yayımlanan ''Hapworth 16, 1924''dan beri,
bir şey yayımlamamakta, münzevi bir hayat sürmekte, 1974'ten beri
röportaj vermemektedir. *
ek: sobermag'ın 3.sayısının insan bölümünden 'didem'in yazısı:
Gizemli yazarımız 1919'da New York'ta dünyaya geldi. Normal bir anne babanın çocuğuydu. Fakat onda sanki normal olmayan birşeyler vardı. Ne ironidir ki yüzyılın modern başyapıtı olarak kabul edilen eserin sahibi olacak bu adam ilkokulda okulun gelmiş geçmiş en başarısız öğrencilerinden biri olarak kabul edildi. Onun edebiyat dünyasıyla ilişkisi 41-49 yıllarında küçük dergilerde kısa hikayeler yazmasıyla başladı. Sonradan da bu hikayeleri bir kitap altında toplamayı reddetti. Yani Salinger'ı iyice tanımak için zorlu bir arşiv araştırması yapmak gerekli. 2.Dünya Savaşına katılan yazar için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Sanki savaşla beraber insanların karanlık yüzünü görmüştü, hayata ve hayatın içindekilere güveni sarsılmıştı. Kızı Margaret da babasının ilginç yönlerini anlattığı Dream Catcher : A Memoir adlı kitabında nasıl savaştan sonra psikolojisinin bozulduğunu doğruluyor. Salinger'ı Salinger yapan eseri ise 1951'de ortaya çıktı.Catcher In The Rye ile yazar büyük bir başarı elde etti. Başta pek bir tepkiyle karşılanmıştı kitap, sansürlere uğramıştı, romanın başkahramanı Holden Caulfield'in argo konuşmalarıyla dönemin muhafazakar ailelerinden baya tepki gördü. Hatta ülkemizde de 60 lı yıllarda kitap bazı yasaklar yüzünden piyasaya sürümünde zorluklar yaşadı. Bazı hayranları tarafından kitabın kahramanı Salinger'ın kendisiyle özleştirilmekte. Çünkü Holden'da tıpkı kendisi gibi sahte dünyanın sahte insanlarına savaş açmıştı. Kitap sonradan otoriteler tarafından layık olduğu övgüye sahip oldu. Bu başarı ile yazarın hayran kitlesi de azımsanmayacak derecede büyüdü, öyle ki Salinger bu kitleyle arasına mesafe koymak istediğini fark etti. Artık ne bir fotoğraf çektiriyor, ne de gazetecilere bir röportaj veriyordu. Medya onu sadece bir kare için adım adım takip ederken, o kurtuluşu New York'tan taşınmakta buldu. Bu arada hayranlarının gönüllerini fethedecek diğer romanlarını da yazmayı ihmal etmedi . 9 Öykü , Franny ve Zooey gibi. Her ne kadar o hayranları için yazıyormuş gibi görünse de 'Yazmayı seviyorum, ama sadece kendim için.' demiş bir insan. New York'tan kaçıp kendini kafese kapatan bu adam son 40 yıldır hiç bir şey yayınlamıyor. Fakat ortalıkta dolaşan söylentilere göre aslında o sürekli yazmakta ve bunları biriktirmekte, hatta 'Ölse de okusak şunları' diyenler bile mevcut. Medya da onun herhangi bir delilik yapıp yazdıklarını yakmasından korkuyor olmalı ki artık rahat bırakmış Salinger'ı. Peki nedir bu adamı bu kadar ünlü, bu kadar önemli yapan şey? Cevap basit. Adeta okuyucusuyla konuşurmuş gibi yazıyor. Karmaşık durumları olayları bir iki kelimeyle kesin net bir şekilde anlatıyor. O kadar sade, samimi ve içten ki o anlatırken sizin içinizde de bir anda 'yazmalıyım' düşüncesi doğuyor. Onun bir bakışta anlaşılmayan karakterlerini okurken siz de kendi içinizden bir şey buluyorsunuz onlarda.