itiraflarını okumuştum. Sözleri gerçekten çok güzel ve insanı derinden etkileyen yazarların bir tanesi. Eserlerinin özetlerine baktığınızda bile erkileniyorsunuz.
her ne kadar arada espriyle karışık ulan ruso ulan desem de tavşanıma ruso ismini verecek kadar çok sevdiğim filozof yazarımız. bakın bu adamı seviyorum ama neden baş düşmanı voltaire de mantıklı adam voltaire e de mantıksız demek yemez zaten. her neyse bu adam öyle bir hayat yaşamış ki gelen vurmuş giden vurmuş. burada metropolde günümüzde yaşayıp iki iş ilişkisini, arkadaşlık ilişkisini düzgün götüremeyince banane lan ben babamın köyüne gidiyorumcular gibi hemen öyle artislenmemiş kaderimse çekerim dememiş adamımız. çekmiş de. sikimsonik bir eğitim almış zaten calvinistken katolikliğe sürüklemişler bunu. hem eğitiminde hem iş yaşamında paso vur ensesine al lokmasını muamelesi görmüş türlü haksızlıklarla, cezalarla karşılaşmış. halbuki adamda cevher çok katiplikten mermerciliğe * müziğe kadar her konuda fikri var. yaptı mı da yapıyor. sizi de adaletinizi de demiş gitmeye falan kalkmış ama duramamış yufka yüreklim. gelmiş ben bu işe el atıcam demiş. daha ortada fol yok yumurta yok millet aydınlamayı bırak açlıktan karnından gelen guruldamaları durduramıyor sizin demiş ben.. öyle dememiş de bunun sorumlusu yine sizsiniz demiş. bakın bu olayın iyi versiyonu da var republique deniyor buna. montesquieu zamanında anlattı biraz eskiden romada varmış vs. diye de pacte socialde eğrisini doğrusunu anlatmış. he bu arada madem toplumla iyi geçinemeyceğinizi düşünüyorsunuz ona da önerim var demiş. siz de doğada büyüseydeniz her şeyi normal öğrenseydiniz böyle olmazdınız zaten ama alın çocuklarınıza öğretin demiş. emilei yazmış. bu sefer 3-5 soytarı, bakın üçü beşi geçmez bunlar hep aynıdır, demiş ki çıkıp hangi hükümet koruyor seni kim?? kimse korumuyor tabi adamcağızı. yurtdışına çıkıyor taşlıyorlar, eve geliyor evi yakmışlar falan. bir de bel altı vuruyorlar git o geride bıraktığın beş çocuğa sahip çık, git o geride bıraktığın karına sahip çık diye. adam paronayak oluyor zaten. bunlar beni öldürcek bak falan yazık be. ben size kendimi anlatamadım diye iki kitap yazıyor bana mısın demiyorlar. tam doğru düzgün bir tane yazıyor adına da confessions diyor ve ölüyor. resmen sonradan değeri anlaşıldığı için mezarını falan da taşıyorlar bunun. ulan bi rahat vermediniz be.
şu sözü ile konuşmak istediğim dehalar listeme 9. sıradan girmiştir.
edit: görsel yüklenememiş.
"tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip burası benimdir diyen ve buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun kurucusu oldu. o zaman biri çıkıp çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonrada insanlara; sakın dinlemeyin bu sahtekarı, meyveler herkesindir, toprak hikimsenin değildir ve bunu unutursanız mahvolursunuz diye haykırsaydı işte o adam insan türünü nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden kurtaracaktı."
fransız filozof. toplum sözleşmesi adlı eseri ile ünlüdür. bu eserindeki teoriler (bkz: halk egemenliği teorisi) (bkz: devletin kökeni) günümüzde, geçmişe ışık tutan fikirler olarak kabul edilmektedir. fransız devrimi öncesi, fransız devrimcilerine beyin önderliği yaptığı da söylenebilir. demokrasi kavramını tanrısal olarak algılar, dünyada hiç var olmadığını var da olmayacağını söyler. doğru söyler.
“Sanatlar ve Bilimler Üzerine Nutuk”, “insanlar Arasındaki Gayri Müsaviliğin Menşeyi ve Temelleri” ile tanınıyor. Ona göre insan tabii olarak iyidir, medeniyet eşitsizliğe yol açmıştır. medeniyet insanın kendini hiçlikten var etme gayesi olarak değerlidir, ancak insanları suniliğe iter. Bir kibarlık örtüsü her şeyin üstünü örter. Ona göre insan medeni oldukça. içtimai bağlar kurabilmek için bazı hürriyetlerinden vazgeçmiştir. Mülkiyetin gelişimi eşitsizliğin yitirilmesinin ilk merhalesidir. insanı iptidai yalnızlık durumundan uzaklaştırmıştır. insanlık tarihi sınıfa dair ayrılıkların oluşum tarihidir.
1762’de içtimai Akdi neşreder. Rousseau’ya göre insan hür doğar ancak her yerde zincire vurulmuştur. insanın hür olabilmesinin temel şartı içtimai nizamdır.
içtimai nizam zor üzerine kurulamaz, içtimai sistemin meşru ve kalıcı olabilmesi için anlaşma-uzlaşma üzerine kurulmalıdır.
Cemiyeti oluşturan her üyenin mutlak kendine boyun eğeceği, hür kalacağı bir birleşme gerekir. Bu da içtimai akiddir. Burada herkes kendini ve gücünü umumi iradenin yüksek murakabesi altına koyar, her üye bütünün ayrılmaz bir parçasıdır.
Bu birleşme ahlaksa bir grup, amme kişisi ve politik küme yaratır. Hakim olarak devlet bir güçtür. Grubun üyeleri halk, şahıslar tek tek yurttaş, kanunlar karşısında ise tebaadırlar.
içtimai akid teşkilatlı bir cemiyet yaratır. Hükümet yalnızca yürütücüdür, gücü hakim meclise bağlıdır.
Rousseau, Hobbes ve Locke'dan farklı olarak otoritenin temelinde halkın, kendisi ile yaptığı varsayılan sözleşmenin yattığını öne sürer. Dahası bu sözleşme siyasi olduğu kadar içtimaidir de. Bir cemiyet teşekkülü gayesiyle insanlar haklarından ve ohürriyetlerinden bazılarını daha şümullü bir varlık olan "umumi irade"ye devrederler. İktidar bu umumi iradedir.
Ona göre demokrasi, insan tabiatına en uygun ve insan için en tabi olan haktır. "Hürriyet, Eşitlik, Kardeşlik” Fransız ihtilalinin temelini oluşturan slogan olacaktır.
Jean Jacques Rousseau Fransa'nın simgesi olmuş önemli bir filozoftur. çocuk eğitimi ve bakımı üzerine de çalışmalar yapmıştır. Ancak kendi 5 çocuğunu doğar doğmaz terk etmiş, bir daha da hiçbirine bakmamıştır. tabii voltaire durur mu yapıştırmış cevabı, eleştirmiş kendisini hep. e haklı da.
topkapı sarayında çalışmış bir saatçinin oğlu olan jean jacques rousseau, 9 günlükken annesini kaybetmiştir. fransız devrimin öncesinde ve sonrasında, fikirleri ile devrimin fikri boyutuna büyük etkiler yaratmıştır.
Jean Jacques Rousseau Fransa'nın simgesi olmuş, önemli bir filozof. Toplumsal sözleşme kavramıyla bugün hala daha canlı bir şekilde tartışılıyor. Çalışmalar yaptığı tek alan hukuk değildi, çocuk eğitimi ve bakımı üzerinde de çalışmalar yapmıştı. Hatta bu konuda bir uzman sayılabilirdi. Ancak tek bir sorun vardı, kendi 5 çocuğunu doğar doğmaz terk etmiş, bir daha da hiçbirine bakmamıştı. O dönemler kendi sosyal sınıfı içinde erkekler açısından bu bir "modaydı." Nasıl devirler geçirdiğini dünyanın görüyorsunuz. Voltaire bu durumu o kadar acımasız eleştirdi ve Rousseau'nun iki yüzlü olduğunu söyledi ki uzun bir dönem bu konu peşini bırakmayacak, yaptığı bu hata yıllarca hatırlanacaktı. Hala da hatırlanıyor. insan evladını böyle bırakır mı, vicdansız rousseau.
kendisinden doğma rousseauiste diye bir kavram vardır, rousseau'nun düşüncelerini benimseyen insanlar için kullanılır. beş çocuğunu bırakıp dağlarda gezen o arada bir de fransızı devrimini kökleyen, çok sevilen realist yazarımız stendhal'e de ilham veren bir yazarımızdır.
ağır mason,ağır eşcinsel ne diyebilirim ki.aydınlanma döneminde mason olmayan zaten yok.neyse benim gibi Uluslarası ilişkiler mezunuysanz hakkında herşeyi öğrenmek zorunda bırakılmışsınızdır.
doğru telaffuzu: jan jak ruso'dur. "russo" şeklinde telaffuz yanlıştır. hani olur da biri bu şekilde doğru telaffuz ettiğinizi görür de biraz hayranlık duyar diye dedim.