umdugumdan da iyi cikan film. özellikle tek planda cekilen bir cok güzel sahne var filmde. van damme'in sirf ucan tekme ve spagat'i ile sinirli oldugunu düsünen bünyeye, ne kadar etkileyici bir karakter oyuncusu oldugunu ilk kez gösterdi bu film. van damme'in gecmisiyle hesaplasmalari icimi burktu ve adamin haline üzülmedim degil. ayrica yanilmiyorsam ilk kez bir filmde aglarken gördüm herif'i. ayrica kameraya karsi oturup tuttugu 5 dakikalik monolog var ki, cok etkileyi olmus.
bunlarin disinda banka soyguncularin arasinda bir abi var ki, ayni dog day afternoon'daki sal'e bayagi benzemis. yönetmen bunu bilerek mi yapmis, bilmeyerek mi merak ediyorum.
van damme'in yillarin söhretinin icinde biriktirdigini sinemasal bir sölenle mükkemele yakin bir sekilde kustugu bir film olmus.
90'li yillarin basinda ilkokul cagini yasamis birisi olarak (ve de o zaman icin dogal olarak) sinema ve filmlere olan merakim ve manyakligim van damme-stallone-arnold üclüsü ile baslamisti. arkadaslar arasinda filmlerin muhabbetini yapar, dövüs sahnelerini tekrarlamaya calisir ve de bu üclüden hangisinin filmleri daha iyi diye yerdik birbirimizi.
benim favorim van damme'di. ancak lise yillarina geldigimde yaptiginin 'kalitesiz dövüs filmleri' gercegini kavramaya baslamistim.
ama benim kendisine olan merakim hic bir zaman azalmadi. sagda solda nerde kendisiyle ilgili haber görsem okur, ne zaman kendisini televizyonda görsem merakla basina gecer izlerdim(izliyorum). o yüzdendir ki bugüne kadar cekmis oldugu tüm filmleri seyrettim. bir tanesini bile kacirmadan!
ama ne yazik ki, özellikle de 2000'li yillarin basindan beri gözle görülür bir düsüs yasayan van damme'i hep merak ederdim, "acaba bir gün yeniden bir patlama yapar mi? yaparsa nasil olur?" diye. iste bu soruma cevap niteliginde 'cuk' diye oturan bir film yapmis van damme.
oturup 'cok güzel' olmus desem, havada kalan bir yorum yapmis gibi hissederim kendimi. cok fazla detayina girmeden demek istedigim;
öz elestiri, kendisiyle dalga gecebilmek, itiraf, kaybetmek, kazanmak, ask, hüzün, para, yokluk ancak bu kadar güzel bir sekilde o 5 dakikaya sigdirilabilirdi.
özellikle ikinci yarıdaki monolog bölümüyle ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu gösteren van damme, hayatının filmini yapmış.
aksiyon tarzı filmlerde de çok iyi olduğunu kanıtlamak için bence geç yapılmış bir film bu. keşke kan sporu'ndan sonra bu tür bir film de yapmış olsaydı. yapımcıların paragözlüğü ve sponsorların gişe kaygısı olsa gerek kendisine bu tür teklifler gelmemesi normal. ama bunca yıllık kazancının bir bölümüyle kendi adına bunun gibi bir filmi yapabilirdi.
gayet hoş bir film. kavganın gürültünün dozunda olduğu, film yıldızlarının geröek hayatlarına göndermeler yapan bu filmi mutlaka izleyin derim ben.
tanım: otobiyografik kurmaca bir belgesel filmdir.
--spoiler--
Jean-Claude Van Damme çalkantılı bir dönem geçirmektedir, boşanma ve kızının velayet davası onu oldukça yıpratmıştır. Üstelik kariyeri de tepetaklak gitmektedir. Ailesini ziyaret etme amaçlı geldiği memleketi Belçika'da bir postane soygununda zanlı durumuna düştüğünde işler çığırından çıkar.
--spoiler--
kesinlikle ama kesinlikle the wrestler kadar güzel bir film. Ama mckey rourke bu kadar sükse yaptıysa, jcvd'nin tek talihsizliği benzer temaları işleyip aynı yıl içinde vizyona çıkmasıdır.