2.
-
Zeytinliklerin boğulmuş platini
ve toprağın ve ölü ispanyolların arasında
o zalim dalgaya direnen
pak hançerin var, ey Jarama.
Oraya geldi Madridli adamlar
barutla yaldızlanmış yürekleriyle
külden ve dirençten bir ekmek gibi
geldiler oraya.
Demirle duman arasında
ezilmiş kristalden bir daldın sen,
madalyalardan uzun bir çizgi gibiydin
utku kazanmışlara, ey Jarama.
Ne yanan maddelerin galerisi
ne de kızgın patlamaları havanın
ya da topların kasvetli karanlığı
üstün geldi suyuna.
Kana susamışlar içti
suyunu, içti yukarı çevrilmiş ağızlarla:
ispanyol su ve zeytinlikler
doldurdu onları unutuşla.
Suyun ve zamanın tek bir saniyesi
Mağriplilerin ve hainlerin ırmak yatağı kanı
titredi ışığında acı bir kaynaktan
balık gibi.
Halkının acı unu doğruldu
her yerde metalle ve kemiklerle,
muazzam ve buğday ağırlığınca
korudukları soylu toprak gibi.
Jarama, yalnızca ağzım
betimleyemez senin ışıltını ve gücünü,
ve soluk elim:
dinleniyor orada ölülerin.
Dinleniyor orada hüzünlü göğün,
taşlaşmış barışın, yıldızlı akıntın,
ve halkın sonsuz gözleri
koruyor kıyılarını.
Pablo Neruda