japonya eksi enflasyon, eksi faiz ile uğraşırken türkiye yüksek enflasyon oranları ile uğraşır bunun yanında da yüksek faizle borçlanmaya devam eder.
ikisininde kamu borçları fazladır..
1. dünya savaşı ve 2. dünya savaşı'nda gündeme gelmiş karşı karşıya gelme hali. ancak her ikisinde de gerek ülkelerin birbirine uzak oluşu, gerek savaş ilan edişin savaş içindeki zamanlaması (2. dünya savaşı'ndaki) gibi nedenlerle fiilen çatışma durumu olmamıştır. bunlar dışında iki ülke ilişkileri genelde fena gitmemiştir denilebilir.
Türkiye'nin gelirinin büyük çoğunluğunun gittiği asker harcamaları varken ki bu büyük yüktür, japonyanın daha geçtiğimiz yıllara kadar kendisine yük oluşturacak bir milli savunma bakanlığı bile yoktu. Aradaki fark neden bu kadar büyük biraz mantıklı düşünüp araştıralım lütfen.
nükleer santral/deprem/tsunami konularında şiddetle yapılmaya çalışlan versus.
ama yarrak gibi de bir versus'tur. neden mi?
"Türkiye'de nükleer santral konusunda dünyaya örnek olacağız." diyen yarım akıllılara sormak lazım: "Ülkede çocuklar zamanında kapatılmayan rögarlara düşüp ölürken, olası bir sızıntıda bu kadar hızlı davranıp her şeyi düzeltebilecek azme sahip misiniz?" Kaldı ki bu sadece bir yol ulan, insan hayatının hiçe sayılacağından bahsetmiyorum bile.
hangi alanda olursa olsun türkiye nin önde olamayacağı versus. japonlar hem zeki hem kültürlü hem de çalışkan. bizde tam tersi. misal adamların metroda giderken kitap, gazete, dergi elinden düşmez. bizimkiler de "off şu hatuna bak", "ben bunu döverim la" falan tribindeler. yaklaşık 500 yıl sonra japonlar ile aynı kültür seviyesine ulaşacağımızı düşünmekteyim.
müslüman kimliği ile övünen ama kuran'da anlatılan müslümanlık ile zerre kadar alakası olmayan bizim ülke maalesef istisnalar kuralı bozmaz ama bok gibi yaşıyor.
biz her boku eleştiririz. anlamasak da eleştiririz. açın haber kanallarını izleyin. hayvanlaşan bir toplumun izlerini göreceksiniz.
türkler, çoğunlukla yurt dışı görmemiş ve kendi topraklarının dışına çıkmıyor. ve yaşadığı ya da kendine yaşatılan boktan hayatı "dünyadaki tek gerçek hayat" sanıyor. kendini kandırmaya devam ediyor.
bakın sokaktaki gençlerin haline, saçı ve kıyafeti sikik yaratık gibi tiplerden geçilmiyor. türkçe yazamıyor. konuştuğu zaman amk demekten öteye geçemiyor ve bu hayatını da çok kaliteli sanacak kadar da avanak durumda.
hergün birbirini sikenler, aldatanlar, aile içi tecavüz vakaları, kadın cinayeti vakaları, sikkafalı kabadayı vakaları gırla artıyor.
torununa tecavüze edenler vs vs.
iktidardakilerin bonzai tipi kafalarını zaten anlamaya çalışmaktan vazgeçtim.
japon mu müslüman gibi yaşıyor yoksa türk mü?
camilerin girişinde koca harflerle çıplak ve ıslak ayakla girmeyin yazıyor. hutbelerde imamlar hakaret etmeye başlıyor. hatta bazı camilerin girişine ücretsiz yeni çorap bile bırakıyorlar ama bizim saygısız millet yine ayaklarını halıya kuruluyor. hayvan bile daha insan.
ülkemizin sefil durumunu ve bonzai kafalıları hatırlatan şu hikaye ile bitireyim.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
Bir gün Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den, bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
- Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş, Küfe'den gelen adam, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye'ye yansımış.
Halk meydanda toplanmış... Muaviye, Küfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:
- Bu dişi deve Şamlınındır!
Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
- Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
Cemaat hep birlikte bağırmış:
- Şamlınındır!
Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:
- Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: "Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!"
***
Eski devirlerde hükümdarın ak dediğine ak, kara dediğine kara demek belki caizdi. Ama demokrasilerde birey, kendi vicdanı doğrultusunda düşüncesini ifade eder ve sadece inandığı doğruların peşinden gider.
japonlara hakaret bir versustur. Türkiyenin yarıştığı kulvarda suriye, ırak, libya gibi bilmem kaçıncı dünya ülkeleri vardır. Japonya ile yarışmak bize bir kaç gömlek büyük gelir.
Japonya'nın en büyük artısı, Kabile devletlerinin arasında kalmamış olmasıydı.
Adamlar da Keskin zeka ile bunu birleştirip 50 senede söz sahibi oldular.
Şimdi rerörerö diyecekler ama efendim bu büyük Kabile farkı da objektif olarak bakılınca islamdan kaynaklanıyor. Kimse kimseyi kandırmasın. Japonlar kendi asarız keseriz dinleri olan şinto'yu bir kenara bırakıp, müthiş bir atılım gerçekleştirmişlerdir.
iki uzaktan akraba ırk, neredeyse aynı kültür yapısı, aile düzeni, iktidar erki. Fark nerede? Tahminleri alalım. hehe.