Japonlar herhangi bir din kitabı ve peygamberi olmayan bir toplum!
Bizde gündeme getirip tartışan yok ama, Batı dünyası, hele de Katrina kasırgasının ardından yaşadıklarını unutmayan
Amerikalılar şaşkınlıkla izliyor Japonları...
Aslında en çok bizim üzerinde düşünüp tartışmamız lazım.
O kadar büyük bir felaket yaşadılar, görüntülerde başı kesik tavuk gibi sağa sola saldırırcasına koşuşan yok.
Salya sümük ağlaşıp "Nerede devlet? Yardım isteriz, şunu isteriz, bunu isteriz diye cazgırlık eden yok. Yardım dağıtım noktalarına saldıran yok. Raflarında çok sınırlı miktarda mal kalmış olduğunu bilmelerine karşın dükkanlar önündeki kuyrukları bozup da cam çerçeve kırarcasına kapılara saldıran da yok , yağmalamanın görülmemesi, Katoliklere ait bir web sitesinde "Japonlar Hristiyan olmamasına karşın nasıl bu kadar ahlaklı olabiliyor?" sorusu ortaya atılmış.
O soruyu sormak Hristiyanlara mı düşer?
Sorsak biz sorarız.
Gerçekten, peygambersiz ve kitapsız Japon toplumu nasıl bu kadar üst düzey insanî nitelikler gösterebiliyor?
Bir uzmanın açıklaması şöyle;
Japon ahlakı, günah ve günah anlayışından kaynaklanan korkuya değil, çevreden utanma temeline dayanır. Örf ve ananeye dayalı asla vazgeçmedikleri aile terbiyesi. Ahlaklı olmak icin asgariden bir adet peygamber bir adet de din kitabi gerekmediğini uygulamalı olarak ispatladılar.
Bazen akıl veremediğim insanlar. Animasyon şirketleri dünyaca tanınıyor bu adamların. Naruto, bleach, one piece gibi seriler ise bunun nedeni ama adamlar istikrarlı bir şekilde bu imajı batırıyorlar. Naruto desen kimse izlemiyor fiilerden dolayı, one piece desen animasyon mu seslendirilmiş çizimler mi belli değil. Bir başkası ise bu adamların sex açlığı. Ulan resmen gelişmemiş ülkeleri geçiyor. En düzgün animeler bile ecchi oldu. Her kadın/kız karakterin göğüsleri zaman geçtikçe büyüdü de büyüdü. Benim sinir olduğum nokta ise bu adamların her imkanı var. istediği her kurguyu canlandırabilir ama halen daha büyük göğüslü, kocaman silahlı ve sihirli boktan karakterler çıkıyor her yıl. Yakında diğer ülkelerin animasyon şirketleri alıcak ellerinden izleyicilerini haberleri yok ya da var ama sadece japon izleyici kitlesini düşünüyorlar. Öyle de güzel manga serileri var ki, kurgusunu, o güzel kurgunun işlenişini görsen taparsın. Gel gör ki onlarında anime serisi çıkmıyor. Bir yer yok mu şu japonları kenara çekip silkeleyecek ( gerçi ülkücüler bir ara yapmıştı ) . Kendilerine gelmeleri lazım. Son zamanlarda farklı havası olan bir manga buldum anime seriside çıkan (bkz: assassination clasroom) ama o da batırdı. 30 bölümde türk dizilerine döndü. belki diyeceksin ki hiç mi yok düzgün,kaliteli bir anime ? Var, elbette. Darker than black örneğin, izlenmesi gereken bir başyapıt. Full metal alchemist, k project gibi. En zevkli şeyler kendinizin keşfettikleridir.
Buradan da sesleniyorum mangakalara, animasyon şirketlerine bıkmadınız mı kendi kafası kadar memesi olan kızlar yaratmaktan.
kızları da erkekleri de güzel olan ırk. lanet olsun abi hepsi de mi güzel olurlar. animesi, mangası, pembe dizileri efsanedir. asildir, kibardır, paylaşımcıdırlar. gitmek istediğim yerlerden biri olan gurme şehri olan osaka şehrine çok güzel bakmışlar.
Japonlar ikinci dünya savaşı'nda aldıkları darbeden sonra ada ülkesi olmaları ve tarım alanı kısıtlı olması nedeniyle kurtuluşu sanayileşmede gören bunun için çok çalışan disiplinli ve karşı tarafa fayda sağlamadan kendilerine pay almayan bir millettir. Bununla beraber yaşlıları o eziyeti çektikleri için çok aksidir. Gençleriyse bir de avrupa gördüyse türk gencini zamparalıkta cebinden çıkarır. Son tanım: insani ırktır efendim.
iş hassasiyeti on numara olan insanlar animeleri ve dizileri muhteşemdir kore kore diye yeşilçam filmlerine benzeyen dramalarından kat kat daha güzeldir .
bugün bir tanesi (mühendis) istanbulda yapılan köprünün halatı koptu diye kendini sorumlu görmüş ve intihar etmiş. bizimkiler olsa intiharı bırak üste çıkmaya çalışırlar.
Hiroşima ve Nagazaki saldırılarından sonra hırsları sayesinde küllerinden doğmuş ülkedir. Teknolojide son derece ileri olan bu devlet ziyaret eden herkesi hayretler içinde bırakıyor.
3-4 saatlik kadar aynı ortamda bulundum bir grup japonla. ilk olarak çok kibar olduklarını belirtmeliyim. göstermelik falan değil, hissediyorsun içten davrandıklarını. biraz da utangaçlar. yemeğe davet ettik, belki de hayatlarında ilk defa böyle bişey yediler ama çok memnun kaldılar. kalmadılarsa bile bize sevdiklerine inandırdılar. sonra, türkler gibi pratik zekaları çok gelişmiş. ama biz geçici çözümler üretirken onlardan kalıcı çözümler gelmekte. diğer dünya halkları gibi cahil de değiller. çoğu yurtdışına çıkmış, görmüş geçirmiş insanlar.
balık suratlı, kısa boylu teknoloji samurayları. sürekli güler yüzlü olan bi japona "bir daha bana bakarken sırıtırsan o çekik gözlerin bir daha göremez" dedim, adam selamı sabahı kesti. *
Kırtasiye malzemeleri konusunda çok şanslı olan halk. Şöyle ki;
+Koniçiva takaşi dayı.
-hoşgeldin yiğenim, buyur.
+şu bizim milli yapıştırıcıdan versene bi tane...
-al o kolinin içinden. Yalnız orana burana sürme, çok sağlam yapıştırıyo meret.