yalanın kuyruklusudur! bu yalanı ilk icad eden şerefsizi bir türlü tespit edemedim. said-i kürdi'nin lafıdır ama ondan önce de söylenmiş olabilir. kalabalık yobaz sürüleri tarafından o kadar çok tekrarlandı ki yobaz olmayan insanlarımızın büyük bir kısmı bile doğru olduğunu sanır.
din tüccarlarının klasik taktiğidir: nasıl olsa hitap ettiğimiz kitlenin uydurduğumuz yalanın aslını esasına araştıracak hali yok, istediğimiz gibi sıkabiliriz. yalan büyük tutulur ve sık tekrarlanırsa elbette insanlar inanır.
meiji reformları 1868'de yayınlanan "beş maddeli yeminle" başladı. bu yeminin maddelerinden biri şöyleydi "kötü gelenekleri doğanın yasaları ile değiştirmek". "doğanın yasaları" ifadesi doğrudan jean-jacques rousseau ve voltaire'den alıntıdır. bilindiği gibi, söz konusu filozoflar insanların doğruyu bulmak için dinlere ihtiyacı olmadığını, doğanın zaten her insana doğruyu ilham ettiğini, doğanın ilham ettiği doğrulara uyup uymamanın aynen dinin yasaklarına uyup uymamak gibi ayrı bir mesele olduğunu savunmuşlardı.
samuray sınıfı tasfiye edildi. samuray tarzı saç traşı yasaklandı. devlet memurlarının batılı kıyafetler giymesi zorunlu tutuldu. cumhuriyet reformlarına "şekilcilik" diye laf edenlere duyurulur!... peki kültürel reformlar bunlardan ibaret miydi? dine el atılmadı mı? nah atılmadı! bakalım neler yapılmış:
japonya'da geleneksel olarak budizm ve şintoizm iç içe geçmişti.
1868'de "kamilerin ve budaların ayrılması fermanı" çıkarıldı. fermanı güçlü bir anti budist hareket takip etti. binlerce budist tapınağı ve ortak tapınak yakıldı veya şinto tapınağına çevrildi. tapınakların topraklarına el konuldu. binlerce budist rahip öldürüldü veya şinto'ya geçmeye zorlandı.
daha fazla uzatmamak için diğer örneklere ve detaylara girmiyorum. evet, japonlar her toplum gibi bazı kültürel özelliklerini ve geleneklerini korudular ama meiji sonrası japonya, meiji öncesi japonya'dan çok farklıydı. batı tipi kurumlar tarafından, batı tipi yasalarla yönetiliyordu, toplumsal yapı dönüştürülmüştü. aynen cumhuriyet türkiyesi gibi... biz cumhuriyetle birlikte tüm kültürel özelliklerimizi ve geleneklerimizi terk ettik mi? tabi ki hayır. ama ilerlemeye engel olacak bir çok gelenek, yasa ve kurum tasfiye edildi.
yine uzatmamak için, modern rusya'nın kurucusu büyük petro'nun yaptıklarını saymayacağım. bilinmelidir ki o japonlardan bile önce aynı yolu izlemiştir. "şekilcilik" ve dinin kontrol altına alınması dahil, yapılması gerekenleri yapmıştır. şimdilik yaptıklarına bir örnek vermekle yetineyim. bakın bakalım büyük petro rus kadınların taktığı baş örtüsü konusunda ne yapmış?
dünyanın başka hiçbir yerinde yozlaşma bu kadar bariz yaşanmamıştır,
amerikalıdan daha amerikalıdırlar,
kafaları rengarenk gençler tokyo metrosunu renklendirir,
müzikte ise batı etkisini hat safhada yaşarlar, haala 80 ler ve 90 lar ı yaşarlar
geçmişte bu yozlaşma potansiyelini gören imparator japonyaya giriş çıkışı yasaklamış ( yabancı kimse japonyaya girememiş ve çıkan japonda geri dönememiştir)
her toplumun kendisine has bir kültürü olduğunu bilmeyen, referans göstermeden sıkan boş beleş cahillerin iddiasıdır. ingilizlerin ve amerikalıların kültürleri arasında bile önemli farklılıklar vardır.
japon kültürü ve batı kültürü arasındaki sonucu değiştirmeyecek farklılıklara dikkat çekip, kültürlerinin ilerlemeyi etkileyen yönlerindeki benzerliklerini, bu benzerliklerin sağlanması için geleneksel kültürden nelerin feda edildiğini göz ardı etmek klasik din tüccarı hokkabazlıklarından biridir.
diğer bir yazarın belirttiği gibi bugün japon toplumu komple batı kültürünün etkisi altındadır. japonya'ya yabancı girişinin ve japonların yurtdışına çıkışının yasaklanması ise 17. yy'dan meiji dönemine kadar süren bir uygulamaydı.
yobazların pek bir inandığı, ancak gerçekler gözlerinin önüne serilince "cevab veremedi" durumuna düşmelerine yol açan yalandır.
bunlar böyleler... dünyadan bihaber cahillerdir ama büyüklerinin ağızlarına verdiği sakızları çok bir şeyden anlıyormuş ayaklarına yatarak tekrarlamaktan geri kalmazlar.
1945 sonrası japonyayı yeniden kuran amerikadan bihaber açılan başlık. aynı şekilde almanyada yeniden kurulmuştur. mesele din veya başka birşey değildir. mesele amerikanın el attığı bir uzakdoğu projesidir. her taşın altında din orijinli sebep aramamak gerek.
büyük yalandır. kimisi japonya'nın 1945'ten sonra, abd yardımıyla kalkındığı izlenimini oluşturup "mesele din değil" demektedir.
yahu japonya 1945'ten önce zaten kalkınmıştı!.. 1905'te koca rus imparatorluğunu yenilgiye uğrattılar. 2. dünya savaşı'nda abd, rusya, ingiltere ve avustralya ile hasımlarına büyük kayıplar verdirerek, uzun yıllar savaşmayı başardılar.
japon kalkınmasının altında yatan en önemli sebeplerden biri ilerlemeye engel olan din, gelenek, sosyal ve idari kurumları reforme etmesiydi. aynen zamanında rusya'da büyük petro'nun yaptığı ve türkiye'de mustafa kemal atatürk'ün yaptığı gibi...
kimileri türk devriminin başarısız olduğunu ileri sürer. eğer rusya ve japonya ile karşılaştırma yapılıyorsa doğrudur. fakat söz konusu karşılaştırma haksız bir karşılaştırmadır. türkiye'nin coğrafi konumu ve imkanları rusya ve japonya gibi olmadığı gibi, başa çıkması gereken kültürel problemler çok daha ağırdı.
tüm bunlara rağmen türk devrimi başarılı olmuştur. bugün türkiye kıt doğal kaynaklarına ve diğer sıkıntılarına karşın diğer ortadoğu ve islam ülkelerinden fersah fersah ileridedir. bu başarının sebebi mustafa kemal atatürk'ün yaptıklarıdır. bugün ülkemizde az sayıda azgın yobaz dışında, en dindarların anladığı islam bile arapların, pakistanlıların anladığı islam değildir.
islam değil ama "islam anlayışı" reforme edilmiştir. doğrusu da budur... demokrasiye gereğinden erken geçmek zorunda kalmasaydık ve demokratik ortamdan yararlanan yobazların müdahaleleri olmasaydı çok daha ileri bir ülke olurduk.
cumhuriyet bayramımız kutlu olsun. yobazların yasları ise daim olsun...
not: kimisi "efendim japonlar imparatoru sepetlemediler ki" diyebilir. japonya'da imparator geleneksel olarak siyaset dışıydı. meiji döneminde imparator paravan edilip gereken yapıldı. zarfa değil mazrufa bakmak lazım. sonuçta fransız ihtilalinden esinlenildi, ortaçağdan kalma sosyal, kültürel ve idari yapı yıkıldı, avrupa örnek alınarak yenisi kuruldu.
