otobüslerinde bulunan görüntü kaydetme cihazı sayısının otobüsteki insan sayısından fazla çıkması onları diğer turist kafilelerinde ayrıran özelliklerden birisidir. onları ayrıt edebileceğiniz bir diğer özellik ise otobüse oturdukları zaman camdan sadece kafalarının görünmesidir.
tarihi yerleri gezmenin verdiği mutlulukla gözleri biraz daha çekikleşen gezi gruplarıdır. gittikleri her yerde sıcakkanlı olmalarıyla dikkat çekerler. geneli ya öğrenim görmekte olan gençlerdir yada emekli olmuş orta yaşlılardır.
garip insanlardır, şehirler değişse de alışkanlıkları değişmeyen turist grubudur.
yurtdışında Louis Vuitton, Prada veya Cartier gibi bir markanın mağazasını arıyorsanız doğrudan bir japon turiste sormayı deneyin. o şehrin yerlisinden bile güzel tarifle sizi aradığınız dükkana ulaştırır. dükkana ulaştığınızda içinin japon turist kaynadığını, kasa önünde uzun kuyruklar olduğunu görürsünüz. bir de alışverişten sonra dükkanın önünde fotoğraf çekilme faslı vardır. japon turistlerin alışveriş tutkusu öyle böyle değildir; ülkelerinde deprem olmuş, tsumani tokyo'yu yutmuş fark etmez. herkesin sürü mantığıyla aynı üründen satın almış olması da apayrı bir konudur.
japon turist kafilelerinin bu denli cömert olması, 1980-1990 yılları arasında japon ekonomisinin şahlanması ve ülke içinde para harcayacak yer bulamamalarıyla [Kansai havalimanı için milyarlarca doları okyanusa gömen bir milletten konuşuyoruz.] ilgilidir. o zamanki japon hükümetinin politikasıyla japonlar dünyaya açılmış, "japon turist kafilesi" tanımı meydana gelmiştir.
bir de türk turist kafilesi vardır...
japonlar kadar olmasa da onlar da lükse pek düşkündür. yalnız bizimkiler japonlardan iki konuda farklıdır: japonlar gibi fotoğrafa düşkün değildirler ve japonların tam aksine ürettiklerinden çok tüketirler.