çalışarak elde etmenin insana kattığı ahlak ve terbiye anlayışıdır...
çalışan bilir ki kendi her şekilde yapabilir ulaşmak istediği amacını,
çalışmayan oturup ona buna pislik atıp ortalık karıştırır, fakir edebiyatı yapar. bu oran türkiye'de %47 civarındadır.
elazığ da akşam 5 gibi deprem olacak evlerinizi boşaltın diye etrafa dedikodu yayıp akşam evini boşaltan halkın evini soyan hırsız vatandaşlarıma da örnek olmasını diliyorum.
not: şaka değil 21 şubat 2007 depreminden bir gün sonra yaklaşık 75 ev soyuldu bu yolla.
anlatılan odur ki zamanın birinde bir tren kazasından sonra çok sayıda kişinin ölümüne dayanamayarak, vicdanını dinleyip, harakiri yapan japon ulaştırma bakanı.
bu ahlak ne dinden ne de kişisel bir çıkardan geliyor. toplumun genel yapısı ve kültürü böyle. gerçekten de insanı hayran edecek cinsten. ekonomi, ticaret ve teknolojide bu kadar başarılı olmalarına şaşmamak gerek. sonuçta her şeyin başı ahlak.
ülkede yaşanan o kadar felaketten sonra her kişinin 5 litre benzin alma hakkı var ve kimse bunun dışına çıkmadan başkasının hakkına girmeden yaralarını sarmaya çalışıyor ülkesinin. binlerce kişinin ölmesine rağmen gayet soğukkanlı bu japon milleti. böyle bir felaket * başımıza gelmiş olsa, felaketten ziyade ülke insanları birbirini öldürmeye başlar.
- 5 litre benzin mi olur lan. uzun yola gidiyorum ben...
nerde bu devleeeeeeeeeeeet, nerde bu milleeeeeeeeeeet
diye nida etmemeleri, sessizce sıralarında bekleyip, yakarışlar yerine sükunet içinde bulundukları vahim durumdan kurtulma çabaları gerçekten takdirlere şayandır.
iktisadi üstünlüklerinin de etkisi ile durumu çabuk toparlayacaklarını bilmelerinin bunda büyük etkisi olsa da bu metanetleri gözlerden kaçmıyor.
ırkçılık yapılacaksa bu konu da yapılsın başımızın üstünde yeri vardır.
bakın japon'lara ahlak ve onurlu yaşayıp onurlu ölmek konusunda gerçekten de üstün ırklar.
edit: 17 ağustosta başımıza gelen o acı olay da, ölülerin dişlerini söken, bilezik takılı kollarını kesen, çalan çırpan insanları hatırladıkça... neyse lan sövecem şimdi.
yüzyıllara dayalı japon medeniyetinin ve bu bağlamda, medeniyet yaratan bir kültür toplumu olmanın doğal sonucudur. sam amca ve torunlarının, dünyaya hükmeder oldukları halde henüz becerememiş oldukları bir zenginliktir bu.
örnek oluşturması gereken fakat türk milleti olarak katiyyen örnek almayacağımız ahlaktır.
afet anında yapacağımız işler belli bizim;
- beyaz eşya yağmalamak
- çul çaput yağmalamak
- enkazdan çıkan cesetlerin üzerindeki ziynet eşyalarını, paraları çalmak
- yarı yıkık evlere girip, içerde ne var ne yoksa yükleyip gitmek
- uzak diyarlardan deprem bölgesine hırsızlık için gelmek
- ortalık ceset kokarken gelen yardım malzemelerini ve paraları cebe indirmek
- ortalık cesetten geçilmezken hala kimi dolandırabilirim? diye düşünüp, belki evladını, belki anasını-babasını, kardeşini, belki eşini, belki bütün ailesini kaybetmiş bir insanın çaresizliğinden yararlanmak
- olmadı, öldürmek istediğimiz kişiyi öldürüp, deprem sebebiyle öldü süsü verip, ondan kurtulmak.
ben bunları kıçımdan uydurmadım. bu bizim felaketimizdeki tabloydu. 17 ağustos kara bir gündü, ama aynı zamanda da kara bir lekeydi.
allah korusun, bugün deprem olsa, bir 17 ağustos daha olsa, değişecek mi her şey? değişeceği yönünde zerre umudum yok, hatta daha beteri, daha yaratıcı şerefsizliklerle bile karşılaşabiliriz. deprem anında ne yaparız?'ı bilmekle bitmiyor olay, bunu pekala öğrenebiliriz ama depremden sonra "yapılmayacaklar" ve "yapılacakları" nasıl öğreneceğiz, öğrenebilir miyiz bilemiyorum.
ben de isterdim, benim ülkemdeki insanlar da bir afet anında böyle asil davranışlar sergileyip, herkese insanlık dersi versin.
ama şimdi hayal kurmanın sırası değil tabii.
helal olsun denilesi ahlaktır. adamların başına gelmeyen kalmıyor ona rağmen bir şişe su için bile sıraya girip bir tane alıp geçiyorlar. tek bir yağmalama yok. keşke her ülkede aynı ahlak olsun demek istiyor insan ancak bizim ülkemizde imkanı olmayan bir durum bu resmen. insan imreniyor gördükçe bu güzel davranışları. her şeyin başı eğitim ve kendilerine kazandırdıkları o ahlak anlayışıdır kesinlikle.
hırsızlık, gasp, yaralanan insan olmaması normal bulunur. ki herşeyi sel, deprem alıp götürmüş ne çalınabilir? ve herkes kendi canının telaşına düşmüşken kim yaralansın olaylar çıksın? lakin tam olarak ne yaşadıklarını biz değil kendileri bilmekte.
müslüman olmayan ama kul hakkının ne olduğunu gayet iyi bilen bir millet olmalarından kaynaklanmaktadır.
birinin yaşamı diğerinin yaşamına bağlı ve paylaşmayı biliyorlar.
çalışmaya, kazanmaya, haketmeye ve paylaşmaya inanan bir milletin sabır ve terbiye ile yoğrulmuş ahlakından bahsediyoruz.
onurun hayattan değerli olduğu bir kültürden bahsediyoruz.
insanlarının onurlarından asla soyunmadıkları bir medeniyetten bahsediyoruz.
bahsediyoruz bahsediyoruz da çoğu zaman neyden bahsettiğimizi dahi bilmiyoruz, anlamıyoruz.
aşina olduğumuzu heryerde ilan ettiğimiz değerlerin o kadar yabancısıyız ki kelime anlamları dışında içlerini dolduramıyor, anlayamıyoruz.
çünkü sabretmiyor, çalışmıyor, haketmeye inanmıyor, asla doymuyor, paylaşmıyor ve yaşamımızı bu değerlerle yoğurmaya inanmıyoruz.
çünkü bencil insanlar olduk çıktık.
çünkü insanoğlunun en temel değerlerini gördüğümüzde şaşkınlıkla karşılayacak ve ibretlik ahlak olarak algılayacak kadar ahlaksız bir toplum olduk.
oysa ki günün anlam ve önemide malumunuz, henüz doksan altı yıl önce paylaşan, sabreden, çalışan, mücadele eden, değerlerine, hayatından daha fazla bağlı bir millettik.
japonlar türk milletini hala tarihten kükreyen, o asil millet zannediyor biliyor musunuz?
o yüzdendir ki barış abimizi bağırlarına basmışlardı.
o yüzdendir ki türk insanına sempati beslerler.
bırakın hayallerini yıkmayalım.
ya öyle olmaya çalışalım ya da öyleymiş gibi yapalım.
ne biliyim, biryerlerden edindiğiniz bir japonya numarasını çevirin mesela. geçmiş olsun deyin.
japoncasına bakamadım şimdi. nette vardır illa ki.
beş, on liralık konturunuz gitsin anasını satayım.
en azından acıları paylaşmak konusunda bir mesafe katedersiniz.
en azından, ''bugün beni bir türk aradı ve geçmiş olsun, yanınızdayız dedi'' dedirtirsiniz.
türk ü hakettiği gibi, dün olduğu gibi hatırlatırsınız.
tıpkı japon milletinin, milletini yaşamının her karesi ile dün olduğu gibi tanıtması gibi.
bushido filozofu bir milletin güçlü karakterine bu kadar şaşıran milletin, çağ açıp, çağ kapayan, onlarca milleti dize getiren türk milleti olduğuna inanmak gerçekten zor.
japon halkına saygı duymanın bir nedeni daha. mehmet akif ersoy safahat'ta över japonları ve açık açık sorar "adamlar islam değil ama islamın bize anlattığı ahlakı yaşıyor".
adamlar çok çalışkan, çok efendi, bakanları hata yaptığında istifa edecek kadar namuslu, bizdekiler gibi yüzünüze sırıtıp yavşamıyorlar, paylaşmayı biliyorlar, canlı varlığa saygıları var..
kıyas yapmaya gerek yok ama adamlar takdire şayan bir ırk..
bu arada herşeyi su alıp götürmüş daha ne alacaklar ki diyen zihniyet, istanbulu su basınca bile avm lerden çıkan eşyalara ölme pahasına saldıran bir ülkedesin, farkında mısın.. deprem sonrası ölenlerin kolunu(bilezikleri için) kesmeye kalkışan akrabalarınız var sizin..
şu da bir acı gerçektir ki japonyadada insanların çoğu maddi olarak belli bir seviyenin üstünde ve eminler ki devletleri hükümetleri onlara yardım edecek öylece bir başlarına kalmayacaklar gelelim bizim ülkemize insanların çoğu yoksulluk sınırının altında ve açlık sınırında olanların sayısı hiç de azımsanacak kadar değil ülkemizde yağma yapanları desteklediğim filan yok sadece suçlar ihtiyaçtan doğar yağma yapan sırada beklerken önündekini ezen insan kendisine de yeteceğini bilse emin olunuz ki o da saygısını kaybetmeyecektir.
japonları bizden ayıran en önemli farkta şudur bunu rahmetli özal çağırın şu japonları bizi incelesinler demiş o araştırmanın sonucunda ortaya çıkmıştır japonlar incelemelerinden sonra demişler ki biz çocuğumuz okula başlamadan önce alır onu fabrikalara götürürüz bilgisayarla haşır neşir ederiz kafasını teknoloji ile doldurur başını döndürdükten sonra hiroşima ya götürür çalışmazsan böyle çalışırsan öyle oluruz deriz demiştir. yani efendime söyliyim bu işler eğitime yetiştirme tarzına bakar. eğitim ve yetiştirme tarzı da ekonomiye bakar.
abi biz depreme dayanıklı yapılar inşa ederiz dediler evet ettiler deprem oldu yapılara bişi olmadı ama tsunami çok fena vurdu ha yettimi yetmedi ardından birde nükleer tehdit al işte dünyada japonya diye bir ülkede kalmayacak ha ben nükleer enerjiye karşımıyım değilim tabi zamanında nükleer tesislerimiz olsaydı bu kadar geri kalmazdık.