Üniversitedeki eğitimine, hazırlık sınıfı ile başlanan bölümdür. Hazırlık sınıfı dil edebiyat fakültesi yerine güzel sanatlar fakültesinde okutulmaktadır.
Malum japon alfabesi için resim konusunda yetenek gerekmektedir.
- japonların nereden geldiği tam olarak bilinmiyor. japon toplumunda dikey bir sistem var. çocuklar ailelerine her zaman saygı göstermek zorundalar.
- japonlar için adalar çok önemli. 4 tane ana ada var. önemli adalardan bazıları: kyüshü, honshü, shikoku ve hokkidö, okinawa.
- japon dilinde 3 tane yazım sistemi var.
1- hiragana: syllable scripts; her ses bu system kullanılarak yazılıyor.
2- katakana: yabancı kelimeler için kullanılan yazım sistemi
3- kanji: orijinal olarak çin karakterlerinden oluşan her bir harfin bir anlama geldiği alfabe çeşidi.
- kanbun: çin alfabe karakterlerinin japon seslerini tanımlanabilmesi için kullanımı.
8nci yüzyıl japonyası
heian'ların olduğu dönem:
aristokratik bir toplumun hakim olduğu dönemdir. anlamak çok zor çünkü çok farklı.
the imperial court/the emperor japon adalarını yöneten. kyto o zamanlar başkent.
kültürel ve dini güçleri var.
bu dönemde fujiwara ailesi var. emperor'ın bütün gücünü para ve kadınla ellerinde tutuyorlar.
heian japonyasında 4 çeşit aristokrat sınıf var.
imparator ve geniş ailesi
aristokratlar: sıralama aile statüsüne göre belirleniyor.
buddism ve shinto (native japanese religion) birbirine karışmış şekilde gidiyor.
rank çok önemli. sıralamanı ailenin önemine göre alıyorsun. sırf aristokratlar içinde 10 tane sıralama var. ve bu sıralama giyimlerinden, sahip olacakları arabaya, oturacakları eve, hatta dış kapılarının uzunluğuna kadar karar veriyor.
bu dönemde japonya da kişisel gizlilik denen bir şey yok. bu toplum çok katı kurallara sahip. the rule of taste kuralı var. good taste veya bad taste e göre her şey sıralanmış. good taste anlayışları da çok garip.
- beyaz diş çirkin, çıplaklıktan nefret ediyorlar, üst üste bir sürü kıyafet giyiyorlar, kadınlar 1 kere de 6 kimono giyiyor. doğru renkleri doğru zamanda giymek çok önemli. renkleri mevsim mevsim ayırmışlar.
- üniversite olmasına rağmen gitmeyi reddediyorlar fakat bi şekilde eğitimliler.
- parfüm onlar için inanılmaz derece de değerli ve sadece aristokratlar için çünkü çok pahalı. parfüm yarışmaları bile düzenliyorlar.
- bakirelik iki cins için de asla kabul görmeyen bir şey.
- birçok edebiyat eseri kadınlar tarafından yazılmış.
- onları en çok üzen şey ise geçicilik. mujo (impermenant; geçici) ve mono no aware (tatlı bir üzüntü) bunu çocuklar bile öğreniyor. yani hayatın bir sonunun olması onlara üzücü geliyor fakat yaşadıkları için de mutlular.
- edebiyattaki önemli mecazları:
- cherry blossoms, maple leaves, ölüm imageleri çok önemli.
küçük hikayeler (koan)
- düşünmeye yardım ettiğini düşünüyorlar, bir şeylerin farkına varmaya ve ruhlarımızı uyandırmaya yaradığına inanıyorlar.
- mantıklı bir açıklaması olmuyor, zen-buddism meditasyonu kullanıyor.
- mistik panteizm(tüm tanrıcılık) her yerde ve her şeyde.
- metafizik sitemidir.
budist inancı
- insanların evrenin bir parçası olduğuna inanıyorlar, sonsuz ve edebi olan bu evrenin kati varlıkları olduğunu düşünüyorlar.
- dünyada sadece geçici birer vücut olduklarını ve ölseler bile hala var olduklarına inanıyorlar
- endişeler, günaha teşvik, acı, sorun, hastalık, ölün, imrenmek
- karma: denge
- nirvana: cennet; sadece meditasyon yaparak ulaşıldığına inanıyorlar.
- satori: aydınlanmaya ermek
- buddism milattan önce 500'lerde hindistan'dan gelmiş.
- siddhartha gautama adında bir prens varmış. her şeyi varmış fakat hiç mutlu değilmiş. ailesini terk ediyor çünkü ölümden, hastalıktan ve yaşlanmaktan onu hiçbir şeyin koruyamayacağını anlamış. dindar insanlara gidip nasıl mutlu olunacağını sormuş. her hangi bir cevap bulamayınca meditasyon yapmaya karar vermiş. ve sonunda yükselmenin varlığını fark etmiş. meditasyon yapmayı bırakıp öğretmeye başlamış. bu budizm felsefesinin başlangıcıdır.
ortaçağ japonya'sı (medievel japan) 1190-1600
feodal sistem var. lord daimyo diye adlandırılmış. bu zamanda da dikey bir sınıftandırma vardır.
1- emperor neredeyse tanrı gibi. çok fazla dini özelliği var. kyto’da yaşıyor.
2- köylüler, çiftçiler - pirinç en önemli yiyecek kaynağı
3-daimyo
4 - sadık ve eğitimli askerler; samurai
5-caftsman
6-merchants
7-eta
para kazanmak çok önemli.
-samurai'nin daima yanında kılıç taşır ve istediği gibi köylüleri veya çiftçileri öldürme hakkına sahip.
-the shogun means magnificent barbarian conquring generalissimo: görkemli, barbar fetheden, başkomutan. ailenin lideridir.
-emperor bu görevi zorla veriyor.
-kendi ordularına sahipler.
-shogun ailede ve bölgede en önemli kişidir.
early modern japonya 1600 - 1868
- bir çok sistemin olduğu bir dönemdir. bütün ülke de uygulanan kanun sistemi, politika sistemi, eğitim sistemi; halkın büyük çoğunluğu yazabiliyor ve okuyabiliyordu, ekonomik sistemi, popüler sanatlar vb.
1476-1599 sengoku jidai period of warring states
- 1338: ashikaga ailesi var. emperor'la hoyo'lardan kurtulmak için anlaşma yaparlar. shogun saraya girmiştir. emperor ashikaga'ları çok seviyor çünkü onlar zayıflar.
- daimyo günden güne gücünü arttırdı çünkü emperor ve ashikaga’lar diğerleriyle uğraşmakla çok meşguldük. - 1476
- 260 tane bağımsız şehir vardı ve bu 260 şehir arasında velayet tartışmaları da vardı. bu velayet tartışmalarından dolayı savaşlar oldu. 1476 ve 77 yılllarında onin savaşı oldu. savaşın sonunda şehirde hiçbir şey kalmadı. harikawa savaştan sonra da ashikaga ailesinden canlı kanlanları öldürdü.
- savaş sona erdi. toyotomi hideyoshi 1560-1595 geldi. shogun değildi ama en az onun kadar önemliydi. mevkisini ordu stratejisiyle edindi ve bazı daimyo'ları öldürdü.
- 1599'da sakigara yine velayet tartışmalarından dolayı oldu
- sakaku nun yaptığı ilk şey hıristiyan japonlardan kurtulmak. yahudiler tarafından hıristiyanlar doğrandı.
- sankin kotai: geçici olarak atanan - her iki yılda bir değişiyor. lords kanunlara uymak zorunda yoksa shogun orduyu üzerine salıyor.
lisede dil bölümünü seçip de girdiği sınavlar* sonucunda istediğini ( ki bu istek genelde ingilizce öğretmenliği ve de ing-tr tercümanlıktır ) başaramamış öğrencilerin isteyerek ya da istemeyerek seçmek zorunda kaldığı dil bölümlerinden bir tanesi. diğerleri fransız dili ve edebiyatı,ingiliz filolojisi*,alman dili ve edebiyatı, almanca öğretmenliği ve fransızca öğretmenliği gibi bölümlerdir. yermek değildir burda amaçladığım tabi. hatta bazen ingilizce dışında bir dil okuyanların daha iyi bir seçim yaptıklarını düşünürüm. ingilizceyi zaten yeterince biliyor olmamızdır bunu düşündüren heralde. üstelik bazı süper iş imkanları sunar bu seçilen diller. mesela urdu dili okumuş bir kişinin pakistan'da türk konsolosluğunda çalışması gibi*. ya da japonca okumuş bir kişinin, ticari bir alanda iş bulabilmesi gibi. kesinlikle işe yaramaz bölümler değillerdir. hepsine ihtiyacımız var. yeter ki kişiler kendilerini geliştirsinler. tabi devletin iş konusunda yönlendiriciliği de önemli kendi başına iş imkanlarını yaratamayanlar için.