köyde kavga var, hırsızlık ihbarı var deyip sizi zaten günde 4-5 saat uyuduğunuz uykunuzdan uyandırırlar. diğer askerlik sınıfları gibi cumartesi pazar yoktur. her an hazır olursunuz.
fakat zevklidir. devriyeye, kahvehane aramasına, yol kontrolüne gidersiniz. kışlaya tıkılıp kalmazsınız.
J.Ulş.Er (Jandarma Ulastirma Er) olarak yapmak bambaskadir. Gunde en az 12 saatimi yollarda gecirirdim, sabah 6 kalk, 7 bucuga kadar tiras,kahvalti,mintika, 8de ictima, 10 kadar spor, tufekli-tufeksiz hareketler, 10-12 nobet, 12 de yemek, 13-17 yol emniyet devriyesi, 18 yemek, 19-20 arasi 1 saat uyku, 20-04 arasi 8 saat onleyici kolluk devryesi,4-6 arasi 2 saat uyku... Yaklasik 1 yil bu tempoda gunde 3 4 saat uykuyla gorev yaptim, yorucu ama vatan hizmeti.
Türkiye Cumhuriyeti Jandarması emniyet ve asayiş ile kanun ve nizemların verdiği görevleri yerine getiren silahlı askeri güvenlik ve kolluk kuvvetidir tanımını öğrenmektir. ne günlerdi be heygidi hey...
askerlik denen illet illa ki yapılacaksa, gerçekleşmesi için dua edilen durum. hele manisa ahmetli de veya aydın söke bölgesinde olsa var yaaaa... haftanın 3 günü esrar tarlasındasın amk, cennetin fragmanı gibi adeta. profesyonel asker bile olunur öyle durumda.
askerliği cops adlı reality show kafasında yapmaktır.Bir de görev yaptığınız ilçe jandarma komutanlığı mahiyetinde k tipi kapalı bir cezaevi de varsa inceden oz tadı gelmiyor değil damağınıza.
hem polis ve hemde asker olmak. iki ayrı zorluğu anda bitmemecesine yapmak.
askerlik açısından:
günde 8 saat -20 derecede nöbet tutmak (üni. mezunu kısa dönem çavuş olsanız bile)
ictima denen işkenceye katılmak, burnunu silmeyeceğin adamlara tekmil vermek, yemeklerini götürmek, altlarını temizlemek, küfürlerini işitmek, iğrenç yatakhanelerde, türlü serseriyle aynı ranzalarda yatmak, yenmeyecek yemeklerle zehirlenmek. üst baş aranmak. cep telefonu kullandırıltılmamak için her türlü koğuşturmaya uğramak.
polislik açısından
devriyeye çıkmak, milletin üstünü başını aramak, hapishane nöbeti tutmak, suçlu yakalayıp hapsetmek, ve benzeri bir önceki entrylerde anlatılan mevzular.
sözün kısası bu memlekette askerliği ciddi manada komando* ve jandarmalar yapmaktadır.
bulunduğunuz yere göre zorluklar içinde yapılan askerliktir. en fecisi ise çarşı izni olmadan askerlik yapmaktır. ancak askerliğin tekdüzeliğinden de uzak kalabileceğiniz sınıftır. bir gün içerisinde 2 cinayet 1 kız kaçırma vukuatı ile uğraşıp üzerine bonus olarak ta kenevir arama taramasına katılabilirsiniz. kendinizi küçük çapta bir rambo bir maykıldudikof hissetmeniz işten bile değildir.
bir ihtimal - entryi kişiselleştirmemek için güzel bir kelime- "onlarca ceset, kopmuş kollar, bacaklar, bir yerlerden fırlamış iç organlar, gözünüzün önünde ve ellerinizin arasında ölenler, morgda üzerleri aranan cesetler, yanmış, parçalanmış vücutlar, "başınız sağolsun babanızı kaybettiniz"ler, kan, kusmuk ve çığlıklar, binbir türlü hikayeler, deliler, sarhoşlar, sakat kalanlar, kendini öldürmeye çalışanlar, başaranlar ve yarıda kalanlar, katiller ve kurbanlar, bir güzel haber için size yalvaranlar, ceset soğukluğuna temas etmenin ardından gelen ürpertiler, morg kokusu, ceset kokusu, ilaç kokusu, feryatlar, nasihatlar, teselliler, her defasında titreyen sesler, "üzgünüm"ler, şişmiş, küflenmiş cesetler, boğaza dizilen yemekler, edilemeyen sohbetler, sonlanmayan geceler, bazen gülüp geçmeler." da olabilir...
tavuğuma kışt dedi, öküzü bahçeme girdi, eşeği mahsülümü yedi vb. şikayetlerle sıkça karakola gelen, insanı çileden çıkaran olaylara müdahale ile vatani görevini yapma durumudur jandarmacılık.
hele bide şoförseniz vay halinize de diyebilirim. o köy senin bu yayla benim koşturur durursunuz ayda ortalama 6000 7000 km yol yaparsınız. bide kullandığınız araç gebe hatun gibidir heran üstünüze kalabilir.
Diğer sınıfların aksine askerlik boyunca halkla içiçe olmak anlamına gelecek durumdur.
Jandarma polisin olmadığı kırsal kesimde polisin görevlerini yürütür ve içişleri bakanlığına bağlıdır.
Hiyerarşik sistem ve yapılanma olarak diğer sınıflardan hiçbir farkı yoktur.
Sipolet'leri mavi zemin ve kırmızı çerçevedir. Diğer sınıflardan farklı olarak erbaş ve erler de sipolet taşırlar.
En fiyakalısı turistik bölgelerde görev yapan turizm jandarmalarıdır. Bölgeye uygun üniformaları ve ellerinde MP3 ile gün boyu plajda gezinir ve asayişi kontrol ederler. Özellikle de üstsüz turistler gözetip kollarlar *
Muvazzaf sınıflar için
(bkz: piyade)
(bkz: topçu)
(bkz: tankçı)
bildiğin polislik işte. cinayet, uyuşturucu, fuhuş, trafik kazası, genel asayiş... işte öyle şeyler... haa karakola gece düşersen iyi de dayak atarlar... dövdükten sonra bi de soğuk suyla ıslatırlar ki morarmayasın...
elinde silah operasyona gidersin. ev ararsın. ama didik didik ararsın ama. toprağı bile kazarsın yeri gelir. çığ düşer adamları kurtarmaya dağa çıkarsın. kamyon uçuruma yuvarlanır, gecenin bir vakti uçuruma iner ceset parçaları toplarsın. kokmuş cesetleri sırtında taşırsın doktora teslim edersin.
3 haftada bir banyo yaparsın. ocak ayında eksi 20 de soğuk suyla banyo yaptığın da olur. botların bi ıslanınca 5 gün kurumaz, çünkü kurutacak ortam yoktur. her gün elinde kürekle buz kazırsın, gecenin 2 sinde uyanır kar kürüme nöbetlerine çıkarsın. hasta olursan ölürsün. ölmezsen çok sağlam bi bünyen olur ama.
edit : entry uzerimde kaldi.
eskiden uyaniklari askerde jandarma yazarlarmis, onlar da koy karakollarinda yumurta elden, ayran golden gecinip giderlermis. falaka yuzunden duyulan saygi ve korku da cabasi... gunumuzde nasildir, bilmiyorum.
