68 yaşındaki Cameron'ın bunu başaran ilk filmi 1997'de vizyona giren Titanik.
Ardından 2,9 milyar dolar hasılat elde eden ve 2009'da gösterime giren ilk Avatar.
Üçüncüsü de: Avatar: Suyun Yolu.
2 milyar doları geçen diğer filmler:
Avengers: Endgame - 2,7 milyar dolar.
Star Wars: Güç Uyanıyor (Star Wars: The Force Awakens) - 2,07 milyar dolar.
Avengers: Sonsuzluk Savaşı (Avengers: Infinity War) - 2,05 milyar dolar.
bugüne kadar yapılmış en iyi filmlerden biri olan strange days'in senaryosunu yazmış kişidir.
strange days'in müthiş yetenekli yönetmeni için (bkz: kathryn bigelow)
avatar filminin setinde herhangi birinin telefonu çalarsa, telefonu alıp sürekli yanında bulundurduğu havalı çivi tabancasıyla setin çıkış kapısının yanına çiviliyormuş.
bu adam bir dahi. sadece sinema anlamında değil her konuda bir dahi. kendi tasarladığı denizaltıyla marianna çukuruna inmişliği var. avatar filmi için icat ettiği bir çok yeni teknik ve 3 boyut teknolojisi var.
1981’de Piranha II filminin yönetmeniyken, önemli bir sahnede yakın çekim görüntüyü yakalamayı başaramadığı için kovulmuş. Ardından besin zehirlenmesi geçirmiş ve yatalak olmuş. Bu esnada gördüğü bir ateşli rüyada alevler arasından sürünerek çıkan metal bir gövde görmüş. Bu rüyanın ardından Terminator fikri ortaya çıkmış.
bu adam hayatımda gördüğüm en enteresan insanlardan. avatar filminin ismini çok uzun yıllar önce patent altına aldığı, mevcut teknolojiyle çekemediği için yıllarca teknolojinin gelişmesini beklediği, hatta filmde kullandığı birçok üç boyutlu kamera tasarımlarının kendisine ait olduğu biliniyor. yaptığı işin sınırlarını belirleyen hatta ileriye taşıyan insanlardan.
bunun dışında bu arkadaşın okyanuslara da ayrıca ilgisi mevcut. 1989 yılında yaptığı abyss filminden bunu anlamak mümkün. neyse konumuza dönelim. okyanuslara karşı olan ilgisinden mütevellit, kendi tasarımı olan tek kişilik denizaltıyla, dünyanın en derin noktasına, marianna çukuruna dalış yapmış, oradan örnekler almış, bilim adamlarına yardımcı olacak doneler toplamış. hatta dalışa sponsor olan firmalardan biri olan rolex marka bir saati bu noktaya kadar indirip su almadığını da kanıtlamış.
edit: bu da ilgili video;
edit2: bu arada bu noktaya tek başına inmeyi başaran ilk insanmış. ayrıca burada çektiği görüntülerle 2 yeni canlı türü keşfedilmesini sağlamış. vay amk!
aşmış bir yönetmen. gerçekten sinemaya çok kaliteli filmler sunmuştur. terminatör, alien, avatar, titanic gibi dünyaca ünlü filmleri yönetmiştir. yönettiği filmler, yapıldığı tarihe göre çok çok ileri teknolojilerle çekilmiştir. özellikle terminatör ve alien filmleri kesinlikle izlenmelidir.
eskiden kamyonculuk yapan günümüzün en iyi yönetmenlerinden kanadali amcamız. hayal gücüne insan hayran kalıyo dogrusu. the abyss, terminator, avatar amcamizin filmlerinden bazilaridir.
avatar'dan beri yani tam 4 senedir sesi çıkmayan amcamız. e tabi çıkmaz tabi aq, adam dört sene önce (rakamla 4) avatar ile ortamın gazını almış, cukkaladığı paraları erdal baggal misali "baralar baralar" diyerek çukurlara inmek için kullanmış ve "artık önümüzdeki maçlara bakacağız" söylemini kullanmış olma ihtimali dahilinde yeni maceralara yelken açmış. bir bakalım:
adam kendi dalışını çekmiş, millete kitleyecek aq. kafası zehir gibi çalışıyor, tebrik ettim.
sonraki projesi için yine aynı sitede görüldüğü üzere 2015 tarihli avatar 2. avatar 2'nin nasıl bir içeriğe sahip olacağını henüz bilemesek de kesin ve kesin söyleyebiliriz ki birincisinin ekmeğini yiyecek ve james cameron amcamız da ilk gösterim gününde koltuğuna oturup "baralar baralar, yüs iki yüs, yüs iki yüs, yüs yüs, iki yüs, yüs" diye tahmini bir gelir hesabı yapacaktır. para hesabı yapmasın demiyorum, hobi olarak yine yapsın da abi bu adamı ridley scott ile kıyaslayanlara kıl olduğumu belirtmek isterim. niye diyeceksiniz? hemen söyleyeyim:
ridley amca 1937 doğumlu (dede mi deseydim lan yoksa?!) ilk filmini çektiğinde -ki bu, boy and bicycle adlı kısa filmdir- kendisi 19 yaşındaydı. peki o esnada james cameron ne yapmaktaydı? o esnada james cameron 2 yaşındaydı ve anasından süt emmeyi bile bırakmamıştı. bunun ne önemi var diyenlere gelsin: herkes haddini, yerini bilecek! merak edenlere küçük bir not: james cameron ilk filmini çektiğinde yıl 1978 idi ve kendisi de 24 yaşındaydı. 19 nere, 24 nere aq? merak edenler için ikinci bir not: 1978 yılında kadar ridley scott, biri kısa olmak üzere 2 film ve diziler için de tam 9 bölüm çekti.
gelelim alien meselesine: ridley scott, alien'ı 1979'da çektiğinde james cameron 25 yaşındaydı ve tek başarısı o tek kısa filmiydi. kendisinin alien'dan aşırı derecede etkilendiğini söylemek hiç de ayıp olmaz zira aliens'ı çekebildiğine göre bu iş için kendisini epeyce hazırlamışa benziyor.
1978'den 1981'e kadar sessiz kalan cameron amcamız, 1981'de yine bir devam filmi olarak piranha part two: the spawning'i çekiyor. devam filmi çekme takıntısının bu film olduğunu düşünüyorum. sonrasında ise kendisinin en başarılı filmi diyebileceğimiz ve gelmiş geçmiş olmasa da zamanının tartışmasız en iyi stop motion sahnesini izlediğimiz the terminator 1984'te geliyor. fikrin kendisinden çıktığını göz önüne aldığımızda, yiğidi öldür hakkını yeme düsturuyla bir kere daha diyoruz ki, brava cameron! adam düşünmüş, kaşınmış, zamanının ötesine ait teknikleri kullanmış ve bize "alın ulan, alın!" demiş resmen. aslında daha o zamandan belliymiş "baralar baralar" diye ortalıkta dolaşacağı. daha sonra ise yine bir kısa film ve ardından aliens. hatırlatırım, yıl 1986; yani alien'dan 7, the terminator'dan 2 sene sonrası. şunu da kendisi itiraf etsin artık: aliens'da kesinlikle ve kesinlikte the terminator'un ekmeğini yemiştir. aksini iddia edeni, ridley scott'un alienı'na havale ediyorum, kendisi onların icabına bakar. küçük bir not: the terminator'u izledim, aliens da arşivimde izlememi bekliyor. yine iyi bir iş çıkardığını kabul ederim şimdiden ama bu başarı, the terminator'un ekmeğini yediği ve bunun ridley scott'un başarısının getirdiği bir başarı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. kendisi the terminator'u bulmuş olabilir, ona lafım yok, hatta bunu takdir bile ederim ama ridley scottalien'ı çektiğinde cameron'un kaç yaşında olduğunu tekrar hatırlatırım.
1986-1991 arasına the abyss ve reach adlı tv filmini sıkıştıran cameron, 1991'de şaha kalkıyor ve voleyi çakıyor: terminator 2 the judgement day. görüp görebileceğimiz en iyi kurgu filmlerinden biridir lakin sinema için bilim kurgunun kralıdır diyenlere iki çift lafım var: alien ve hatta blade runner dururken bu filmin esamesi bile okunmaz; ikincisi, bu filmi göklere çıkarırken the terminator'ı yerin dibine sokuyorsunuz, haberiniz yok. kendinizle bu kadar çelişmeyin. ha bu arada blade runner'ın vizyon tarihi the terminator'dan 2 sene öncedir, yani 1982. the terminator'a laf söylediğimi sanmayın ama bilim kurgunun bik biki diyerek bu filmi bu kadar abartmadan evvel izlemeniz gereken iki tane film ve geçirmeniz gereken 234 dakika var!
sonra titanic geliyor, 12 sene sonra ise herkesin bildiği üzere avatar. şunu da belirtmek gerek, bu 12 sene boyunca yaptığı çalışmaları, gerçekleştirdiği dalışları sebebiyle takdir ve tebriği sonuna kadar hak ediyor. olayın teknik ve teknolojik yönünü bir tarafa bırakırsak bana göre konu ve bağlam bakımından ikisi de tırt filmdir. hep aşk, hep aşk aq, bu ne lan! ha bu arada rose, jack'i o tahtaya niye almamıştı ki aq?
o kadar yazdın yazdın da sonuç ne diyenlere: ridley scott her türlü alır hacı! ve rica ediyorum, bu herifi ridley scott ile kıyaslamayı bırakın artık lütfen, lütfen diyorum!
Dünya sinema tarihinin tartışmasız en iyi 3 filmini(terminator, titanic, avatar) çekmiş başarılı yönetmendir. yönetmenliğinden şüphe edenler kamera arkası görüntülerini izleyerek şüphelerini tamamen giderebilirler. http://www.youtube.com/watch?v=97ji7A6J11U
Kendisi 11 bin metreye tek başına, özel yapım araçla dalmıştır ve buradan bile biz erkeklere bir hayat dersi vermeyi başarmıştır.
" - O an dünya üzerindeki insanlardan en uzak, en yalnız yerdeydim. Ve kendimi dünyadaki en yalnız, terkedilmiş insan gibi hissediyordum. Hiç bir insan gözünün görmediği, gelmediği; en ufak hatada kurtulma şansım olmayan yerdeydim ve telefonum çaldı. Arayan karımdı ki bu hoş bir durum. Ama o an anladım ki bir erkek olarak karınızdan kaçmış, kurtulmuş hissedebilirsiniz ama işin aslı onlar sizi bulur. "