sabah, simit.
öğlen, bir kuru ekmeğin katığı, acı soğan.
akşam, suyunun suyuna banmalık çorba.
aslında işçi buna da şükrediyor.
zira sabah patronundan, öğlen sendikasından, akşam devletinden kazık yediği günlerde oluyor.
patron kahvaltı ısmarladı abi.
maaşımdan kesinti yapmışlar.
tebligatla bildirdiler.
yağlı kağıdı sinirimden yedim abi.
sendikadan işçiye öğlen yemeği dediler.
gittim, aidat dediler.
bana da makbuzunu yemek kaldı.
karnım aç diye işçi kardeşlerimle yürüyüş yapalım dedik.
akşama ne yeriz, ne yeriz diye düşünüyorduk ki canım devletimin kolluk kuvvetleri yetişti.
biber gazı eşliğinde, yağlı jop la bir güzel doyurdular bizi.
o kadar yemişim ki, şişmedik yerim kalmadı.
