bir işçinin çalıştığı iş yerinde, iş kazası ve ya herhangi başka bir sebep sonucu hayatını kaybetmesi olayıdır.
günlük geyikler kadar ilgi çekmeyen cinayetler bütünüdür ayrıca. önemsenmeyen günlük popüler ölüm haberlerimizdir. gazetelerde 3.sayfalarda görünce okumaktan sıkıldığımız, sıkıştırılmış hayatlardır. ülkeyi kalkındıran beden gücünü sağlayan tebanın, bir sokak köpeğinden bile değersiz görüldüğü durumdur. sözlükte en çok k.çımı yırttığım faili belli cinayetlerdir bunlar. ve buna rağmen sözlüğün duyarlı insanlardan oluştuğu umudu ile sözlük geçmişine bakarken, tepki göstermeyen insanlar bütünü ile karşılaştığımda, "ben de mi onlardan biri olmalıyım?" diye kendime soru sormamı sağlayan, kanayan yaradır.
tepkisiz kalmak, bu suça ortak olmaktır.
"vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet vatana ihanettir" -mustafa kemal atatürk-
-maden ocağında yangın - 3 işçi hayatını kaybetti(bakanlık üretimi durdurma kararı verdi ama karar bir türlü madene ulaştırılamadı)
-kömür ocağında zehirlenme - 2 işçi hayatını kaybetti
-metro istasyonunda patlama - 2 işçi hayatını kaybetti
-tuzla tersanesinde 136. ölüm!!
-bir maden ocağında meydana gelen göçük sonrası mahsur kalan 19 işçi hayatını kaybetti
-grizu patlamasında 263 maden işçisi hayatını kaybetti
-1955-2009 yılları arasında 2687 işçi sadece maden ocaklarında öldü 326 bin kişi yaralandı.
-kömür ocağında patlama - 1 işçi hayatını kaybetti
-kömür ocağında 2.patlama - 1 işçi hayatını kaybetti 9 işçi göçük altında.
-havai fişek fabrikasında patlama - 1 işçi hayatını kaybetti.
Son 10 yılda 10 bin 723 insanımıza mal olmuştur. Taşeron şirketler, özelleştirmeler, hükümet yandaşlarının aldığı ihaleler haliyle denetleme eksikliği ve nicesi bunların sebebidir. Hükümet ise bu işçi ölümlerini "kader", "işçinin aldığı inisiyatif yüzüden" gibi şeylere bağlamaktadır.
cinayetten başka birşey değildir. en son adana'da baraj yapımı sırasında ölen 10 işçinin davası sonuçlandı; bütün sanıklar serbest! türkiye burası, 'ne olursa olsun yaşamaya mecbursun'.
13 yaşındaki Ahmet Yıldız'in başına tonluk press düştü. Günlük 13 lira gelir için okuldan arta kalan zamanlarini fabrikada çalışarak geçiren bir işçi, bir çocuk, bir kardeş...
iş kazaları olarak değerlendirilen lakin iş cinayetleri diye değiştirilmesi gereken ölümlerdir. daha dün okudum inşaat işçileri derneği kurucu üyesi ersoy şahin'in bir konuşmasını. "inşaat işçisi çok ağır koşullarda çalışıyor; zamana yayılarak ölüyor. herkes meslek hastası... son yıllarda iş kanunu değişti ama iş güvenliğine bakış değişmedi. diyor ki: kafana baretini tak, yeleğini giy, kemerini tak... bir sermaye grubunu başka bir sermaye grubu denetliyor." fazlasıyla gerçekçi bir durum analizi. 2013 verisini almış gazete, ölen işçilerin 59'u çocuk. acıklı değil mi bu? ve ulusal basına yansımayan ölümler de fazlasıyla mevcut. bizde bu tür vahim olaylar yaşandığı anda işçi adı geçiyor. vicdan terazisi bozuklar dahi, böylesi çoklu ölüme sahip cinayetlerin ardından biraz hissiyat sahibi oluyor. 1 mayıs'ta ayağına new balance giymiş genci konuşuyor, 1 mayıs'ta sokağa çıkmış avukatı, doktoru, öğretmeni konuşuyor, elinde akıllı telefonu olan işçiyi konuşuyor. çünkü onlar için, işin magazinel boyutu daha konuşulası. bir de yakıştırmıyor işçiye akıllı telefonu, yakıştırmıyor avukata sokakları. çünkü her türlü gerçek alan ya da sanal medya onların fikri üzerine inşaa edilmeli. oysa emekse mevzu, bu ülkede emeği sömürülen herkes işçidir. ve hangi konumda olursa olsun kişi, bunun için mücadele etmelidir. benim de emek mücadelem, ekmek mücadelem var. benim de adaletin olmadığı zorbalığın ince ince işlendiği kaldırımlarda sözüm var. her şeyden öte ben insanım, insani duygularım var. 13 mayıs 2014 soma maden ocağı kazası ölenler için rahmet dilemekten de öte, içselleştirilmesi gereken bir duruşa sahip olmayı öğretiyor. umarım öğretiyordur.
sokaklar bizim; maden işçisinin, inşaat işçisinin, kot taşlayan işçilerin, temizlik işçilerinin... 18 yaşında yerin kaç km altına giren ve orada hayatını kaybeden gencin. devlet, işçi ölümlerine dur de!
Turkiye'de, sebebi araştırılmayan; sonucu yargıda takip edilmeyen kayıplar. Para para para dertleri olunca fukara hep ikinci planda. Bunlar hep gelişmemişlik göstergesi.
Büyüyen turkiye ama ezilenemekçi. Gerçi o büyümekten ne kastediliyorsa...
Rant sağlayanların sebep olduğu cinayetlerdir. işçilere karşı güvenlik önlemleri alınmaması ve emek sömürüsü yüzünden haklarının ihlal edilmesi ülkemizde hep olan manzaradır. Ateş düştüğü yeri yakar. Unutulmaya mahkum bırakır toplum hesap sormayarak. Ta ki bir sonraki cinayete kadar.
Sorumluları araştıranlar onları nasıl kurtaracaklarının derdine düşer. işçiler umurlarında değildir. Sonra kader denir. iş devam eder. Ne acı değil mi? Burası Türkiye. Dünyada iş kazalarında 3. Avrupada 1. Sıradadır.
beklentimin çok üstünde bir açıklama. hatta bize bu açıklama bile fazla diyor ve artırıyorum, sorumlu sadece kemal kılıçdaroğlu değil, suriye başkanı esed, israil muhalefet partisi genel başkanı Shaul Mofaz, camiye ayakkabı ile giren geziciler, türbanlı bacılarımıza saldıranlar, bülent arınç reizi "ağlatmayan" herkes ama herkes işçi ölümlerinden sorumludur. ve fakat, çalışma bakanımız faruk çelik hzleri, başta olmak üzere iktidar partisi ve cumhurbaşkanı asla sorumlu değildir.
not : sen böcek olmayı kabul etmişsen kardeşim, ezilince vızzıklamayacaksın "AZiZ NESiN".
Bitmek bilmiyorlar...bir tanesi kendine saray yaptırır, diğeri ise üç kuruşa çalışmak için geldiği, adını sanını bilmediği kasabada kanalizasyonda toprak altında kalır.
ülkemizin kanayan yarası. işin kötü yanı şu ki biz sadece imkanımız dahilindeki haber kaynaklarından ve medyadan öğrenebiliyoruz. oysa bu ülkede her allah'ın günü işçiler ölüyor. kimsenin haberi yok. ne zaman ölü sayısı fazla oluyor işte o zaman haber oluyor maalesef.
madenler, tersaneler ve iş güvenliğinin çok ön planda olması gereken diğer iş sahaları bir araştırılsa, bir denetlense, işçi ölümleri kayıtları bir tutulsa ve bizler bunları doğru şekilde bir öğrensek muhtemelen şaşkınlıktan ağzımız açık kalır.
gerçi 301 kişi üstüne fıtrat diyen bir zihniyetin elinde avucunda oyuncak olmuş devlet yapısından ne beklenir ki. o da ayrı bir mevzu.
dikatle bakın hep akp'ye oy vermiş yerlerde olur bu ölümler. işçilerin önemli bir kısmı da akp'lidir. her halk hak ettiği şekilde yaşar düsturundan yola çıkarsak ölmeyi haketmiştir bu tipler.
soma'da kendileri için önergeler verenler yerine onu reddedenleri seçerlerse ölüme de hazırlar demektir.
Türkiye'nin dünyada üçüncü, Avrupa'da birinci sırada olduğu konudur. Bu kadar teknolojinin geliştiği, iş güvenliği konusunda eğitimlerin olmasına rağmen bir türlü önü alınamayan konudur.