üretimin bitmesi nedeniyle otomatikman sermaye sınıfının ve genel olarak insanlığın ortadan kalkması demektir. zira işçi fabrikada makineye rakip olan kol işçisi değildir yalnızca; mühendistir, tasarımcıdır, tarım işçisidir, kısacası yoktan var edendir, her şeydir.
salak insan hiç bir şartta çekilmez babalar. ama sağcının salağı daha bi öğürdücü, göğürdücü oluyor, midesini kaldırıyor insanın durduk yerde. böyle saçma sapan fikirleri ortaya atıyorsunuz çük beyinliler sonra da solcular niye bizi fikri anlamda kaale almıyor, niye bizle ters ilişki yaşıyorlar... yaşarlar tabi.
hıyarzan kösük, sağcı olabilirsin ama biraz oku b'oğlum! ne var la bebe gözüne mi yapışır? diyalektik diye bir olay var bildin mi? nerdeee... diyelim ki işçi sınıfı ortadan kalktı çelişki bitecek mi yani? ancuk, feodalitede yıkıldı mesela ama yerini yeni sınıflar aldı, burjuva aldı. yani bu bir süreç. "aa işçilerin kökünün götüne kıran girdi hepsi yüz yıla kalmaz ölür. makinalar da var. marx'ın tezleri yarraaa yidi" deme çocukluğunu nasıl gösterebiliyorsunuz yahu? neyse ya uğraşılmaz...
150 yıl öncesindeki proletaryanın farklılaşması, işçi sınıfının biçim değiştirmesi gibi kaçınılmazlıkların biraz sert ifadesi;
önemli olan kalkanın yerine ne geldiği ve yenilerin üretim süreci içinde tuttukları rolün farkına varmaları; yoksa işçi sınıfı taraftarları *** işçinin taraftarı değillerdir, onun değişim sürecinde oynayacağı özgün rolün taraftarıdır, bunun bilincindeki kişilerdir. işçi değişirse taraftarlığın da buna uygun biçimde değişmesi gerekir. ancak değişmek kolay değildir. diyelim değişimi okumayı başardınız ve değiştiniz, hala eski doğruların peşinden giden düşünce tembelleri tarafından dönek damgasını yemek de var. bu damgayı yemekten korkmayanların sayısı az da olsa, etkileri giderek artıyor. bu sevindirici.
eğer sol ideoloji dünyanın adaletsizliğine isyansa ben de solcuyum baba. ama öyle demiyorsunuz ki, tuturmuşsunuz işçi sınıfı diye, başka dediğiniz laf yok. bakıyorum işçilerin sol'dan haberi yok. ee bu işçi muhabbeti nedir o zaman? yok mu solculuğun başka argümanı. işçiler üretiyor patronlar yiyor mu diyorsunuz? diyorsanız yanlış. neden? o işçiler bir süre sonra kendi işini kurup patron oluyorlar da ondan. adam ömür boyu işçi kalmıyor ki. bırakın gelişelim herkes rahatça iş bulsun, çalışsın, cebi para görsün. yabancı sermaye geliyor, emperyalist diyorsunuz, e millet nerde çalışsın, iş yok. kendinizle çelişiyorsunuz babacım, sizin iş bomboş/bombok.
bir ihtimal dahilindedir. zira sıfırda bir ihtimaldir. ama olmayan bir ihtimal sadece sonsuzun da, sayılar kümesi içinde yer alması gibi. fakat durumun sıfıra yakınsamasının nedeni ise gayet basit ve açık: ekonomik yasalar.
üretici güçlerin kendisi 1800'lerin başından beri sürekli gelişim içindedir, hem niteliksel hem de niceliksel açıdan. fakat özellikle 1970'ler sonrası ortaya atılan teknolojik devrim söylemin altında yatanları iki yönlü okumak gerekmektedir. birincisi kapitalizmin, emperyalist çağda da en büyük eğilimi artı değerin kendisini arttırmaktır. artı-değer ve emek değer teorileri her zaman için canlı emeğin üretkenliğine ve yaratıcılığına bağlıdır. eğer düşünme görevini makinelere verebilirseniz, o zaman zaten insanlığa gerek kalmayacağı için, sosyalizm gibi olguları da robotlar savunabilirler. ama farazi konuşmamak gerekiyor. ekonmik yasaların kendisinden haberdar olmakta fayda var. artı değerin sürekli olarak arttırılması ise bilimsel üretimin ve üretim araçlarının sürekli olarak yenileştirilmesine bağlıdır. bu sayede işçi sınıfı denilen olgu daha çok artı değeri daha az sürede yaparken, sermayenin birikim süreci de kısalacaktır. yani kapitalizm kendi sürecini kısaltmayı amaçlıyordur. burası ne ilk defa 1970'lerde ortaya çıkmıştır, ne de yakın tarihimizde. kapitalizm kendi tarihinin başından beri üretim araçlarını geliştirmeyi amaçlamıştır. ama bunu toplumsal artığı kendi elinde toplamak ve tahakküm gücünü arttırmak için yapmıştır.
ikinci olarak ise işin ideolojik bir boyutu vardır. geçtiğimiz yüzyılda işçi sınıfının muazzam gücü kapitalizmin onlara kimi ödünler vermesine sebebiyet vermiştir. toplumsa mücadelenin gücü kendisini her daim baskı altında tutan ve bir basınç yaratan koşulları oluşturmuştur. bunun üzerine 70'ler ile birlikte üretim araçlarının muazzam gelişimini ideolojik bir silah haline getirmiştir. sınıf çelişkisi döneminin kapandığını ve işçi sınıfının azaldığını söylemeye başlamıştır. bu sayede önündeki basıncı kırıp atabilecektir. diğer yandan ise geleceği düşünerek adımlarını atmıştır. işçi sınıfını üretimden koparıp, kitleleri kronik işsizlikle tanıştırdığından beri kapitalizmin kitleleri yönetmesi çok daha kolay olmuştur. çünkü üretim araçlarından ve sürecinden kopan insan yabancılaşmanın kendisine daha fazla açıktır. yabancılaşan insan ahlaki değerler ve dünyayı yorumlama beceresi de düşer. işçi sınıfı bunun altında eriyip giderek sermaye muazzam bir güç elde etmek istemiştir.
günümüz dünyasında ise ideolojik kuşatmalar hala gücünü koruyor. fakat ekonomik istatistikler hala aynı şeyi vurguluyor. merkez kapitalist ülkelerde üretimin oranı asla düşmüyor. istatistikler gösteriyor ki; işçi sınıfının merkezinde bulunduğu üretimler hala dünyada ağırlığını koruyor. hem de aratarak! diğer yandan ise eskinin kadim meslekleri manifesto döneminin yazıldığından bile daha az saygın hale geliyor. 1900'lerin başındaki gibi 12 saat çalışmak, sosyal hakların yok olması bunların hepsi ekonomik verilerin göstergeleridir. değişim diyenler ise zamanının sbkp'sine ölesiye bağlı olduklarından değişimlerini sürdüyorlar. hem de bilimler akademesinin tezlerini koruyarak: önemli olan üretici güçlerin gelişimidir! doğru önemli olan bu ama üretici güçler nasıl gelişiyor, biraz daha merkez kapitalist ülkelere baksanız daha iyi olacak.
Makinelerin mükemmelleştirilmesi ve üretimin arttırılması işçi sınıfına olan ihtiyacı azaltmaz aksine daha fazla kılar. Zira makinenin teknik özellikleri daha ayrıntılı olacağı için kullanım ve bakım-tamir konusunda yetenekli ve bilgili teknisyenlerin de üretim aşamasında payını arttıracaktır. Ve patron için ekstra maaliyet anlamına gelen bu süreçte teknik bakım elemanlarının da doğal olarak emek haklarına dokunulacaktır.
Aynı makineden milyonlarca işleyen bir atolyede de işçi sayısının devasa bir şekilde arttığı görülecektir. Makinelerin mükemmelleştirilmesi ya da sayıca arttırılması işçi sınıfını yok etmez ; emek-sermaye çatışmasında işçi sınıfına gelişen teknolojiyle orantılı yeni mücadele alanları açar. Burada zaten kapitalist patronların genellikle fabrikalarında maaliyet-kar hesaplarında önemli bir faktör olarak makinelerin standart düzeyde çalıştırılması-bant sistemi- ve ekstra külfet getirecek radikal gelişmelere planlı yaklaşılması kaçınılmazdır. Kaldı ki işçi sınıfı illa ki devasa fabriklarda çalışanlar değil ufak tefek atolyede aynı patron için iş yapan denetimi taşeronlarca sağlanan sayısız işçiden oluşmaktadır.ilkokul çocuğu gibi ülkedeki işçi sayısının nasıl toplanacağını size gösterecek değiliz. Kısacası en gerizekalı kapitalist işveren dahi işçi sınıfının ortadan kalkmasını istemezken sözlükteki sivri zekalı kapitalizm şakşakçısı ahmakların bunu istemesi ya da hayal etmesi gerçekten komik. Makinelerin bütün insanlığı ele geçirebilecek evrimsel sıçrama olasılığından öte vaktiyle fazlaca bilimkurgu filmi ve özellikle terminatör serisi etkisi altında kalarak ifade edilmiş olan hayal ürünü çıkarım . Hayaller bile kendi içinde mantıklı önermeler taşırken , buradaki durumun vehametini tasvir etmeye gerek yok. Terminatörün illa ki işçileri öldüreceği ne malum koçum belki de patron ve siz patron yavşaklarına saldıracaktır.*
(bkz: Artık değer)