devlet ve iktidar kavramsal açıdan bakıldığında birbirinden ayrılmaz kimi noktaları vardır. sınıflı toplumlarda devlet aygıtı, hakim sınıfın egemenliğini pekiştirici bir aygıt olarak işleyiş görmüştür. öyleyse bu aygıt sınıfsız toplum özlemini yerini nasıl ve hangi toplumsal özne bunu başarabilecek?
özne ve nesne arasındaki farkı iyi koymak gerekiyor. özne olan nesnenin misyonunu sahiplenecek olan siyasal aktördür. bu siyasal aktör mülk sahibi sınıfları mülksüzleştirecek ve toplumsal mülkiyeti sağlayarak sosyalizmi inşa edeceklerdir. kapitalizmin eşitsiz gelişimine göre hareket eden toplumsal dinamiklere bağlı olarak işçi sınıfı da buna göre şekillenmiştir. yani sınıfın tarihsel çıkarlarını bilenler sınıfsız, sömürüsüz bir toplum özlemini gerçekleştirecekler özneyi temsil eder. özne ile nesne arasındaki açı farkını ortaya koyabilecek olan ise örgütlü bir güç olan partidir.
şüphesiz bu oluşum kapsayıcı değildir. nihai savaş olan ve emek sermaye çelişkisini kökünden kazayacak olan iki sınıf arasındaki farktan ortaya çıkmıştır. bu iki sınıf dışındaki toplumsal kesimler ise kim iktidara yakınsa ya onun yanında yer alır ya da tarafsız kalmak zorunda kalır. kendini ayrı bir siyasal öznenin motoru olarak örgütlemesi güçtür bu ara katmanların.
işte bu nedenle ezilenler denilen kesim, emek sermaye çelişkinden olduğundan ve şimdiye kadar olan tüm kölelik düzenlerinden farklı olarak işçi sınıfı bu ezme ezilme ilişkisini her gün yeniden maddi bir şekilde ürettiğinden iktidarı elinde tutan, devlet aygıtı ele geçirip parçalayıp atan sınıf egemendir. işçi sınıfının iktidarı ise sömürüsüz ve sınıfsız dünya giden yoldaki ilk somut adımdır ve burjuvazinin demokrasi anlayışından farklıdır. tüm sömürülme biçimleri yalnızca iktidar perspektifi olan bir sınıf tarafından çözülebilir; bunun tek çözümü de işçi sınıfıdır. işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olan, paritisiyle olacaktır.
lenin diyor ki, burjuvaziye karşı zor kullanmaya dayanan devrimci bir iktidardır bu. ezilen sınıfın kurtuluşu yalnızca bir devrim olmasına değil devlet aygıtının da yok edilmesine bağlıdır. gerçekleştirilmesi için yasal olan- olmayan her türlü araç kullanılabilir. bunun yanında bu iktidarda sadece işçiler yoktur, işçi sınıfının egemen olabilmesi için köylülerden de destek alması gerekir. kuvvet yoluyla otokrasiyi ezmek ve burjuvaziyi etkisiz hale getirebilmek için köylü yığınlarıyla ittifak kurarak devrimi sürekli hale dönüştürmesi gerek. belki de en önemlisi, daha sonraları bu sınıfın partisinin (ki örgütlü müfrezesidir) parlamenter savaşıma uygun bir seçim aygıtına dönüşmemesidir. eğer bunu başarabilirse uluslararası alandaki sorunları çözebilir, dünya devrimini hızlandırma yoluna gidebilir.
türkiye'de ise bu durum anayasa'nın 6. maddesiyle yasaklanmıştır.
'' egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. ''
hem, tövbe haşa.
ayakların baş olduğu nerede görülmüş ki?
sözün kısası, sosyalizm olarak adlandırılan ve modernleşme ya da feodalizm den sonraki süreçte marx tarafından manifesto ile gösterilen ve paris komününden sonra lenin tarafından rusya da ve daha sonrada diğer bilenen ülkelerde yaşanmış, yaşanmaya çalışılmış iktidar biçimidir.
biraz daha farklı noktalardan bakacak olursak da şunları söyleyebiliriz; işçi sınıfı diğer toplumsal öznelerden biridir. Özne tarifi toplumsal devinimde değiştirici, dönüştürücü toplumsal tabakalar için kullanılır. işçi sınıfının da yıkıcı ve yapıcı özellikleri vardır.
Tartışmalar daha çok iktidar ve özneler meselesinde gelişir. Örneğin kadın hareketi bu özne ve iktidar tartışmasında başta gidendir. Kadınlar bilinen en eski öznedir. Toplumsal devinimde de önemli değiştirici ve dönüştürücü özelliği vardır. Fakat problem, iktidar sorununda kilitlenir. işçi sınıfının keskin iktidar hedefleri varken, bu öznenin bildiğimiz iktidar hedefi yoktur. Sorunda burada başlar, acaba iktidar olmak herşeyi çözmektemidir? iktidar hedefi olmadan kapsayıcılık, bununla birlikte toplumsal değişimi kurgulamak ne kadar başarılı olur? Ya da daha önce işçi sınıfı bunu ne kadar başardı? Veya işçi sınıfı adına hareket edenler ne derece başardı?
Bir başka sorunsal, işçi sınıfı iktidarı yani diğer adıyla proletarya diktatörlüğü bugün, diğer özneler için ne derece kurtuluş vaadetmektedir? Yaşanan "küçük" deneyimler bunun ne kadarına olumlu yanıtlar sunmaktadır?