Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insanlar ne kadar bilinçlenirse bilinçlensin olması kaçınılmaz olan insanlara denir. Bu işçi insanlar her zaman var olacaktır, yerlerini mutlaka yenileri dolduracaktır ama değiştirebilecekleri tek şey çalışma şartlarıdır.
pek çok meslek grubunun kendini bir türlü içinde görmediği sınıftır.
geçinmek adına iş yaparken, yaptığı iş sonunda kendinden kat kat fazlasını iş verene kazandıran sermayenin ezdiği herkes işçidir ve bu sınıfa üyedir.
işçi sınıfı dediğiniz, sadece ter kokan, gecekondu meskenli, köyden göçen, eğitimsiz ve amelelikle uğraşanlar değildir. muhasebeci, bankacı, doktor, mühendis, reklamcı, gazeteci... vs hepsi de bal gibi işçidir. hepsinin de cesarete, karaktere ve özgür kafaya ihtiyacı vardır ki hakkını savunmak için eyleme geçebilsin.
sen kendini bilgili sayan arkadaş onlarda sınıf bilinci oluşturacak bilgiyi vermediysen, haklarını anlatmadıysan, işin gerçeğini ortaya makul yollardan dökmediysen o adamlar değil sen suçlusundur.
devrim sadece sokaklarda yürüyerek değil işçi sınıfına inerek yapılır, kapı kapı dolaşacaksın anlatacaksın kazanacaksın sonra olmazsa eleştirirsin.
bazıları 70 ve 80lerin köy kuran, evsize ev yapan, fabrika fabrika dolaşıp grev örgütleyen, köprüsüz köye köprü yapan, köylünün veya işçinin evine girip işlerine yardım edip ekmeğinden yiyen, aynı sofraya oturan ruhundan bir şey öğrenememiş.
1815 ve 1830 ihtillalleri hep burjuva ihtillalleriydi. Fakat 1848 de işçi sınıfı artık ben de varım dedi. Avrupa da siyasi ve sosyal yaşamın aktif üyesi olmayı başardı. Gerçi Avrupa daki bu işçi haklarının elde edilmesi ülkemizdekinden çok daha uzun ve acılı süreçler sonudur. Türkiye de henüz bilinçli bi işçi sınıfı oluşmamıştır. Çünkü canım ülkemde işçi aktör değil hep figüranı oynamış, hep alet olmuş ama hiç sazı eline almamıştır.
Ve sanayi de olduğu gibi fikirler de bize ithal gelir. Ne yazık ki biz bu fikirlerin sadece işverenin işine geldiğini ithal edebildik.
(bkz: )çorbam kaynasın da isterlerse siksinler
aman ha oluşturulmuş dediysem yararlı bişey zannetmeyin. gözünü kan bürümüş sendika ağaları bunlarda, güvenlik önlemlerini almayıp kaza yapmak ve sonra da şirketin başını belaya sokmak bunlarda, iki anahtar sallayıp altı saat yatmak bunlarda, verilen yemeği beğenmeyip içi yemek dolu kazanı yemekhanenin ortasına devirmek bunlarda, eve götüremediği salamı sucuğu kumanya dahilinde alıp üstüne de şikayet etmek bunlarda, ben o işi yapamam bunlarda, rapor bunlarda, icra bunlarda, bunlarda allah bunlarda...
türkiye de ,devrimci anlamda bir türlü oluşamayan sınıftır.
"burjuvazisi olmayan, burjuvazisi bir türlü oluşamamış bir ülkede işçi sınıfı nasıl olsun ki? malum, burjuvazi olmadan işçi sınıfının olabilmesi diyalektiğe de aykırıdır.
'işçi sınıfı' sadece ekonomik bir kategori değildir.
Yani nasıl ki fabrika sahibi veya paralı olmakla insan burjuva olamıyorsa; insan fabrikada da çalışınca otomatikman işçi sınıfına dahil olamaz.
işçi sınıfı, ekonomik olmaktan daha çok kültürel bir kategoridir. Sınıf ancak yaşam stilleri ile birbirlerine benzeşen, hayat hakkında alınacak kritik tavırlarda anlaşabilen, kısacası ideolojiyi paylaşan insanlar topluluğudur.
Türkiye'de işçi sınıfı ideolojisi, gerçek sahipleri tarafından bir türlü kabul görmemiş ve onlar sadece bir ekonomik sınıf olarak var olmuşlardır, yani oluşumlarında yarım kalmışlardır.
Onların var olduğu varsayımıyla ortaya çıkıp gerçekte var olmayan bir sınıfın savaşını yürütmeye gönüllü olarak girişen insanların da sonu hep hüsran olmuştur."
proleter sınıf denir. Önceleri tek mal varlığı çocukları olduğu için aşağılanırken, Marx'tan sonra işçi sınıfını tanımlamak için sosyolajik bir terim halini almıştır.
emeğini işverene satan sınıftır. genellikle bu emek günümüzde kapitalist sistemin altında ucuza gider. sonra bu emekten oluşan üretimi işverenler tüketiciye satar. sonra da zengin olurlar. üreten işçi sınıfı, kazanan işveren. işte öyle bir şey.
burjuva devletin, ordusunun, partilerinin ve bütük kurumlarının gücü sanaldır. ancak üretici güç olan işçi sınıfının gücü ki gerçek güçtür.
dünya işçi sınıfları; tekelci kapitalizmi, onun devletlerini ve yalancı demokrasilerini yerle bir edecektir.
türkiye işçi sınıfı; dünyanın en çok çile çekmiş ve en ağır bedelleri okumuş topluluğudur. tarih boyunca defalarca aldatılmış, şu veya bu sebeplerle burjuvazi düzeni partilerinin peşine düşmüştür.
türkiyede hiç olmamış, olmayan ve artık var olması mümkün olmayan sınıf. taşa yazılı olmayan herşey değişebilir, elbette; üçüncü dünya savası çıkarsa ve taş devrine dönersek bu iddiamın bir anlamıda kalmaz. Şimdi bu cümleyi agzıyla okuyup beyni yerine bagırsaklarına yönlendiren bir kısım heyecanlı, düşük profilli münafık sosyalist zevat bir yerde işçilerin olması ile işçi sınıfının olmasını karıştıracaklardır. yine yüzeysel, yine naif yaklasım, yine az okumusluk, yine cahillik bıktım lan sizden. Neyse sinirlenmeyecek ve konumuza dönecek olursak; niye olmayacagı konusu ise maalesef Türkiyeye has değildir. Yeni üretim sürecleri, yeni ekonomik aygıtlar ve dikey sosyal hareketliliğin hızlanmış olması işçi sınıfının oluşmasını yada genişlemesini imkansız hale getirmiştir. benden söylemesi...