türkiye de ,devrimci anlamda bir türlü oluşamayan sınıftır.
"burjuvazisi olmayan, burjuvazisi bir türlü oluşamamış bir ülkede işçi sınıfı nasıl olsun ki? malum, burjuvazi olmadan işçi sınıfının olabilmesi diyalektiğe de aykırıdır.
'işçi sınıfı' sadece ekonomik bir kategori değildir.
Yani nasıl ki fabrika sahibi veya paralı olmakla insan burjuva olamıyorsa; insan fabrikada da çalışınca otomatikman işçi sınıfına dahil olamaz.
işçi sınıfı, ekonomik olmaktan daha çok kültürel bir kategoridir. Sınıf ancak yaşam stilleri ile birbirlerine benzeşen, hayat hakkında alınacak kritik tavırlarda anlaşabilen, kısacası ideolojiyi paylaşan insanlar topluluğudur.
Türkiye'de işçi sınıfı ideolojisi, gerçek sahipleri tarafından bir türlü kabul görmemiş ve onlar sadece bir ekonomik sınıf olarak var olmuşlardır, yani oluşumlarında yarım kalmışlardır.
Onların var olduğu varsayımıyla ortaya çıkıp gerçekte var olmayan bir sınıfın savaşını yürütmeye gönüllü olarak girişen insanların da sonu hep hüsran olmuştur."
aman ha oluşturulmuş dediysem yararlı bişey zannetmeyin. gözünü kan bürümüş sendika ağaları bunlarda, güvenlik önlemlerini almayıp kaza yapmak ve sonra da şirketin başını belaya sokmak bunlarda, iki anahtar sallayıp altı saat yatmak bunlarda, verilen yemeği beğenmeyip içi yemek dolu kazanı yemekhanenin ortasına devirmek bunlarda, eve götüremediği salamı sucuğu kumanya dahilinde alıp üstüne de şikayet etmek bunlarda, ben o işi yapamam bunlarda, rapor bunlarda, icra bunlarda, bunlarda allah bunlarda...
1815 ve 1830 ihtillalleri hep burjuva ihtillalleriydi. Fakat 1848 de işçi sınıfı artık ben de varım dedi. Avrupa da siyasi ve sosyal yaşamın aktif üyesi olmayı başardı. Gerçi Avrupa daki bu işçi haklarının elde edilmesi ülkemizdekinden çok daha uzun ve acılı süreçler sonudur. Türkiye de henüz bilinçli bi işçi sınıfı oluşmamıştır. Çünkü canım ülkemde işçi aktör değil hep figüranı oynamış, hep alet olmuş ama hiç sazı eline almamıştır.
Ve sanayi de olduğu gibi fikirler de bize ithal gelir. Ne yazık ki biz bu fikirlerin sadece işverenin işine geldiğini ithal edebildik.
(bkz: )çorbam kaynasın da isterlerse siksinler
sen kendini bilgili sayan arkadaş onlarda sınıf bilinci oluşturacak bilgiyi vermediysen, haklarını anlatmadıysan, işin gerçeğini ortaya makul yollardan dökmediysen o adamlar değil sen suçlusundur.
devrim sadece sokaklarda yürüyerek değil işçi sınıfına inerek yapılır, kapı kapı dolaşacaksın anlatacaksın kazanacaksın sonra olmazsa eleştirirsin.
bazıları 70 ve 80lerin köy kuran, evsize ev yapan, fabrika fabrika dolaşıp grev örgütleyen, köprüsüz köye köprü yapan, köylünün veya işçinin evine girip işlerine yardım edip ekmeğinden yiyen, aynı sofraya oturan ruhundan bir şey öğrenememiş.
pek çok meslek grubunun kendini bir türlü içinde görmediği sınıftır.
geçinmek adına iş yaparken, yaptığı iş sonunda kendinden kat kat fazlasını iş verene kazandıran sermayenin ezdiği herkes işçidir ve bu sınıfa üyedir.
işçi sınıfı dediğiniz, sadece ter kokan, gecekondu meskenli, köyden göçen, eğitimsiz ve amelelikle uğraşanlar değildir. muhasebeci, bankacı, doktor, mühendis, reklamcı, gazeteci... vs hepsi de bal gibi işçidir. hepsinin de cesarete, karaktere ve özgür kafaya ihtiyacı vardır ki hakkını savunmak için eyleme geçebilsin.
Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insanlar ne kadar bilinçlenirse bilinçlensin olması kaçınılmaz olan insanlara denir. Bu işçi insanlar her zaman var olacaktır, yerlerini mutlaka yenileri dolduracaktır ama değiştirebilecekleri tek şey çalışma şartlarıdır.
sovyetler birliğindeki geri dönüş nedeniyle insanların inançlarında zayıflama olmuştur. işçi sınıfı devamlı aşağılanmaktadır. asgari ücretin 803 lira olduğu yerde burjuvazi sonsuza kadar işçilerin alınterini gasp edemeyecektir. sosyalizmin sorunları yine sosyalizm tarafından çözülecek insanlığın ilerlemesi devam edecektir. nazım hikmet türkiye işçi sınıfına bir selam göndermiştir. sürgündeki dizeleriyle.
TÜRKiYE iŞÇi SINIFINA SELÂM
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi, ayyıldızı esir bayrağımıza.
Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!
önüne atılan yeni bir şehitlik mertebesiyle gözlerine mil çekilmeye çalışılan sınıf. böyle giderse şehadet şerbetini içmek bir ayrıcalık olucak. nereye gidiyor bu ülke diye tekrar düşünmemiz gerektigini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
dünyada eşi benzeri olmayan bir oksimoron örneğidir işçinin kendisini süt gibi sağan sağcı partilere oy vermesi. gerekçesi ise solculuğun dinsizlikle eşleştirilmesi. bu ülkeye dindarların verdiği zararın en fazla onda birini vermiştir dinsizler.