Ayten kızımız konfeksiyonda çalışıyordu. Aylık aldığı 1200lira ile araba almak istedi. Araba fiyatları öğrenince kasap olan babasından gizlice buzhaneye girip donmuş danaya sarılarak ağladı.
acımasız işverenlerin , işleri asıl yürüten kişiler hakkındaki kaba düşüncesidir. o işçiler çalışmasa çok merak ediyorum işveren kişisi kime işverecek? daha doğrusu hangi işi verecek? bazı acımasız patronlar işçilerini paragöz , doyumsuz vs gibi değerlendirebilir , bazılarıda o işçilerine her zaman minnet duyar. emektarım der başka bir şey demez. bu biraz da insanlık ile alakalıdır.
parababalarının ve büyük mal sahiplerinin katıksız yalanı. bu kimseler işçilerin kendileri kadar malvarlığı olduğunu sanıp onların isteklerini kendilerininkiyle kıyaslayarak sömürü gerçeğinin üstünü örtmeye çalışmaktadırlar.(düşünün günlük kzancı bir işçinin aylık maaşı olan bir adamdan bahsediyoruz.) yani bu iddia kendini özgürlükçü-liberal sanan kapitallerce uydurulmuş bir saçmalıktır...
yurdum hükümetlerleri tarafından, sürekli sömürüldükleri,
zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bir sistemde çalıştırıldıkları,
(bkz: patron'um olmadan asla) diyen, rte hükümetinin çıkardığı her yeni yasayla kazanılmış haklarının yavaş yavaş ellerinden alındığı,
bürüt 638,70 ytl çalıştıkları,(tabi bu prim ödenirken, devlete işverenin beyan ettiği meblağ.)
bu fiyata çalışan genel çoğunluk haricin de aylık en fazla bin 500-2 bin ytl alıp kendini şanslı hisseden küçük bir azınlık olmaları,
aldıkları bu parayla, kira+okul ve mutfak masrafı, çocuklarının ihtiyaçları, yol parasını karşılamak zorunda oldukları, en ufak itirazlarında ,işten atılma tehlikelesiyle karşı karşıya kaldıkları için olabilir mi acaba?
Bir işçinin paragöz ve doyumsuz olması yarattığı artı-değere el koyamaması yüzünden imkansız olan bir durumdur. Bir işçi olsa olsa para ve zenginliğin hayalini kurar. O hayal de aldığı maaş ya da ücret ile doğru orantılıdır. Bu hayalcilik ise sadece kapitalizmin hakim olduğu iktisadi ilişkilerde geçerlidir. Zira sosyalizmin ne kimseyi fakir kılmak ne de zengin etmek gibi bir derdi yoktur. Ekonomi-politikten ve iktisadi durumlardan bağımsız soyut fikirlerle konuşulduğunu farz edelim de küfür etme gereği duymayalım.
ortalığı karıştırayım keyfime bakayım tarzı bir başlık gibi geldi ama tanımımızı yapalım. işçilerimizin gözlerinin para hırsıyla dolu olması efendim. bazı açılardan paragöz olması doğru. evinde 5 kişi senden yemek bekliyor , ailene bakmak zorundasın , o zaman sana para lazım. nereden daha çok gelir diye bakmalısın. bir fabrika 3k verirken öbür fabrikadan 5k teklif geldiyse gidersin. aileni düşünmek zorundasın , çocuklarının gelceği senin elinde. paragöz olmak zorundasın. eski fabrikanda bir sürü arkadaşın vardır , bir sürü güzel şey vardır ama arkanda bırakmak zorundasındır. doyumsuzluk mu işte orası biraz uca kaçıyor. işçiler doyabilse doyumsuzluk çekmezlerdi zaten. adam doyamıyor ki bazıları gibi hergün ayrı bir eğlence mekanına paraları döküp sonra az kazanıyorum be demiyor ki* bu doyumsuzluk doğal bir etki - tepki prensibinin sonucudur. aldığı parayla doymayan işçi doyumsuzluk çekecektir. hoşunuza gitsin veya gitmesin durum böyle..
genelde ifade edenin kendi hislerini başkalarına aktarma derdinden kaynaklandığı aşikâr bir durumdur.
"efendim işçiler çok para istiyor, biz kazanamıyoruz." örgütlü mücadeleden mahrum bırakılıp bunu özümsemiş salak memur kafası böyle çalışır. bi' de batan amerikan bankalarının ceo'ları vardır ki onlar yanlarında çalışan ortalama emekçilerin 1000 katı kazandığı için rahatsızdır, ve oranı yükseltmek için böyle bir meşrulaştırma sürecine tâbi eder oburluğunu.*
dışkısıyla inci döken plaza sıpası sözüdür. peşinden giderseniz mutlaka zengin olursunuz.*
sinsice bir genelleme.
klimalı odasında viskisini yudumlarken, "biraz da ortalığı karıştırayım" güdüsüyle yola çıkan insanın taze yumurtasıdır. 500 milyon + yemeği, iki çocuğu olmasına rağmen, çaresizlikten dolayı kabul eden insanın yerinde olsaydın belki bu lafı söyleyen birini gider vururdun.
başbakanın sözüyle: ayaklar baş olursa kıyamet kopar.
sizin gibi zevk ve sefa düşkünü zenginler de yok olur gider.
tek kelime ile süper(!) dediğim başlıktır. bu arada böyle düşünen arkadaşları bizim atölyeye çalışmları için bekliyorum. madem başlığı açtın tespiti yaptın, e yiyorsa gel çalış diyorum ve davet ediyorum:
ayda 650 lira maaş + sigorta.
sabah 9 akşam 20:00 arası çalışılacaktır.
tatil günü sadece pazar günüdür.
hırslarından arınmış, doyuma ulaştığını sananlar özelden dürtsün beni, mülakat yapacağım.
malesef bir gerçek. patronda para var zannederler ama bilmazki patronun alacaklıları vardır. o borcunu ödemeye çalışır ama ona kimse ödemez. ödeyenlerde zaten çekle öder.çek bilmam kaç ay sonrasınadır zaten o zamana kadar kim öle kim kala. ama kabul etmemde diyemezsin ki arkadaş nakiti kim kaybetöiş ki sen bulasın. neyse size gelen bir başka alacaklıya da siz gene çek verirsiniz. olaylar sadece çekle döner. nakit akışı yoktur. ama işler döner gider işte. ama bunlara karşı işçiye nakit ödersiniz herşeyi.buna rağmen işçi hala sizden fazlasını bekler. özellikle inşaat sektöründe vardır bu durum. o yüzden iş alanımızın zor olduğunu düşünüyorum uygulamada. o yüzden akademeik bilginin yanında biraz da pratikten ve insan ilişkilerinden ve ekonomik idare yöntemlerinden anlamak gerek. hayat zor. donanımlı ve zırhlı olmak gerek.
paragöz ve doyumsuzlar da sanki para içinde mi yüzüyorlar ulan diyerek gece gece dellenmeme sebep olan başlıktır. zaten sevigli patronlar açgözlü işçilerin isteklerini karşılayamıyorlar yazıııık. sende kask takma noolcak demi .ne var kum torbası yerine geçsen ki. ne aç gözlüsün lan pis şey.
paragözlük ve doyumsuzluk, ailesini geçindirmek için can güvenliği olmadan "acaba bugün sağ salim işten ayrılabilecek miyim" kaygısıyla çalışmak mı yoksa "biraz daha satayım, millet uyuyor nasıl olsa" diye daha fazla kazanmak için babasını bile satacak, soyan, soyup soğana çeviren ve doymak bilmeyen insanların yaptığı şey mi sorusunu aklıma getiren başlık.
para yokken kardeşlik, dostluk mesajları verilir ola ki eline bir yerden para geçsin o zaman işler değişebilir. hele borç istenirse oof of dedirtebilir.
bu tip başlıkları görünce içimden siklememek geliyor, göt etmemek geliyor çünkü ağzı olan konuşuyor. her birinin
saçmalığına yok öyle değil böyle dersek o hoo.
"ya sen hiç çalışmamışsın ya da hiç sopa yememişsin "derler ya o durumdur.
ama şimdi ben olayı bağlıyacağım;
evet işçi kesimi paragözdür,
sevabına çalışmıyordur,
doyumsuz olayına gelince doyamamaktadırlar kendileri o da doğrudur.
demekki doğru tespittir.
aferin.
frederick taylor okuyup gaza gelen yeni yetme i.i.b.f. öğrencisinin ucuz bir varsayımı olsa gerek...
ekonomiyi tekel medyalardan takip eden ve iktisadı da ders kitaplarından öğrenenler bu taylorist tavırlarını sürdürmeye ve etrafa kendi sınırlı algılarından bakmaya sonuna kadar mahkumlar. kapitalizmin mahkumu uyuşmuş insanları bu mahkumiyetten ''bu devran böyle gitmez'' diyenler eninde sonunda hatta gerekirse kafalarına vura vura kurtaracak ve belki de onlara ''insan'' olduklarını yeniden hatırlatacaklardır.