sinsice bir genelleme.
klimalı odasında viskisini yudumlarken, "biraz da ortalığı karıştırayım" güdüsüyle yola çıkan insanın taze yumurtasıdır. 500 milyon + yemeği, iki çocuğu olmasına rağmen, çaresizlikten dolayı kabul eden insanın yerinde olsaydın belki bu lafı söyleyen birini gider vururdun.
başbakanın sözüyle: ayaklar baş olursa kıyamet kopar.
sizin gibi zevk ve sefa düşkünü zenginler de yok olur gider.
genelde ifade edenin kendi hislerini başkalarına aktarma derdinden kaynaklandığı aşikâr bir durumdur.
"efendim işçiler çok para istiyor, biz kazanamıyoruz." örgütlü mücadeleden mahrum bırakılıp bunu özümsemiş salak memur kafası böyle çalışır. bi' de batan amerikan bankalarının ceo'ları vardır ki onlar yanlarında çalışan ortalama emekçilerin 1000 katı kazandığı için rahatsızdır, ve oranı yükseltmek için böyle bir meşrulaştırma sürecine tâbi eder oburluğunu.*
dışkısıyla inci döken plaza sıpası sözüdür. peşinden giderseniz mutlaka zengin olursunuz.*
ortalığı karıştırayım keyfime bakayım tarzı bir başlık gibi geldi ama tanımımızı yapalım. işçilerimizin gözlerinin para hırsıyla dolu olması efendim. bazı açılardan paragöz olması doğru. evinde 5 kişi senden yemek bekliyor , ailene bakmak zorundasın , o zaman sana para lazım. nereden daha çok gelir diye bakmalısın. bir fabrika 3k verirken öbür fabrikadan 5k teklif geldiyse gidersin. aileni düşünmek zorundasın , çocuklarının gelceği senin elinde. paragöz olmak zorundasın. eski fabrikanda bir sürü arkadaşın vardır , bir sürü güzel şey vardır ama arkanda bırakmak zorundasındır. doyumsuzluk mu işte orası biraz uca kaçıyor. işçiler doyabilse doyumsuzluk çekmezlerdi zaten. adam doyamıyor ki bazıları gibi hergün ayrı bir eğlence mekanına paraları döküp sonra az kazanıyorum be demiyor ki* bu doyumsuzluk doğal bir etki - tepki prensibinin sonucudur. aldığı parayla doymayan işçi doyumsuzluk çekecektir. hoşunuza gitsin veya gitmesin durum böyle..
Bir işçinin paragöz ve doyumsuz olması yarattığı artı-değere el koyamaması yüzünden imkansız olan bir durumdur. Bir işçi olsa olsa para ve zenginliğin hayalini kurar. O hayal de aldığı maaş ya da ücret ile doğru orantılıdır. Bu hayalcilik ise sadece kapitalizmin hakim olduğu iktisadi ilişkilerde geçerlidir. Zira sosyalizmin ne kimseyi fakir kılmak ne de zengin etmek gibi bir derdi yoktur. Ekonomi-politikten ve iktisadi durumlardan bağımsız soyut fikirlerle konuşulduğunu farz edelim de küfür etme gereği duymayalım.
yurdum hükümetlerleri tarafından, sürekli sömürüldükleri,
zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bir sistemde çalıştırıldıkları,
(bkz: patron'um olmadan asla) diyen, rte hükümetinin çıkardığı her yeni yasayla kazanılmış haklarının yavaş yavaş ellerinden alındığı,
bürüt 638,70 ytl çalıştıkları,(tabi bu prim ödenirken, devlete işverenin beyan ettiği meblağ.)
bu fiyata çalışan genel çoğunluk haricin de aylık en fazla bin 500-2 bin ytl alıp kendini şanslı hisseden küçük bir azınlık olmaları,
aldıkları bu parayla, kira+okul ve mutfak masrafı, çocuklarının ihtiyaçları, yol parasını karşılamak zorunda oldukları, en ufak itirazlarında ,işten atılma tehlikelesiyle karşı karşıya kaldıkları için olabilir mi acaba?
parababalarının ve büyük mal sahiplerinin katıksız yalanı. bu kimseler işçilerin kendileri kadar malvarlığı olduğunu sanıp onların isteklerini kendilerininkiyle kıyaslayarak sömürü gerçeğinin üstünü örtmeye çalışmaktadırlar.(düşünün günlük kzancı bir işçinin aylık maaşı olan bir adamdan bahsediyoruz.) yani bu iddia kendini özgürlükçü-liberal sanan kapitallerce uydurulmuş bir saçmalıktır...
acımasız işverenlerin , işleri asıl yürüten kişiler hakkındaki kaba düşüncesidir. o işçiler çalışmasa çok merak ediyorum işveren kişisi kime işverecek? daha doğrusu hangi işi verecek? bazı acımasız patronlar işçilerini paragöz , doyumsuz vs gibi değerlendirebilir , bazılarıda o işçilerine her zaman minnet duyar. emektarım der başka bir şey demez. bu biraz da insanlık ile alakalıdır.
Ayten kızımız konfeksiyonda çalışıyordu. Aylık aldığı 1200lira ile araba almak istedi. Araba fiyatları öğrenince kasap olan babasından gizlice buzhaneye girip donmuş danaya sarılarak ağladı.