işçi hakkını savunan eski solcuların patron olması

entry1 galeri0
    1.
  1. ülkemizde siyasetin ne kadar çıkar amaçlı kullanıldığının ispatıdır. Yıllarca işçi hakkı diye bir yerlerini yırtanların, onlarla beraber açlık grevi yapanların, azıcık mama gösterilince havlamasını kesmesi olayıdır.

    Hele hele bazıları patronluğa kendini o kadar kaptırmıştır ki, eften püften sebeplerle işçi kovmaktan geri kalmazlar. iki sene önceki bir kovulma hikayemi anlatmak istiyorum. isim vermeyeceğim ama, deniz gezmiş zamanında yaşamış ve onunla beraber çeşitli eylemlere katılmış birisi kendisi...

    Neyse, iki sene önce yazın, yine harçlığımı çıkarmak gayesiyle bir lokantada işe başladım ve kısa sürede şefliğe yükseldim. Sezonluk yer olduğu için müşterileri de sezonluktu. Müşterilerle o kadar rahat ve samimi ama yalakalıktan uzak diyalog kurabilen bir insanım ki, sadece benim için gelen ve benden başkasının servisini kabul etmeyen yaklaşık 25-30 müşterim vardı. Bu gelen kişiler hergün gelen kişilerdi. içlerinden 5 kişi, 3 öğün yemek yiyen insanlardı. Haliyle patronlarım benden çok memnundu. Patronlarım dedim, çünkü bir de ortağı vardı ama beni kovan bu yazının ilham kaynağı olan kişi olduğu için diğerinin üstünde durmayın.

    Neyse, lokantada resmen ayrıcalıklı bir yerim vardı. Personel yemeği çıkmasına rağmen, bana ne istersem yenebileceğim söyleniyordu ama ben bir kez olsun böyle bir gaflette bulunup iş arkadaşlarıma ihanet etmedim. Ancak balığı sevmediğim için, balık çıkan günlerde farklı yemek yedim. O zaman da ya ıspanak seçtim, ya da semiz otu...

    Günler çabucak geçti, araya ramazan girdi. Ramazanın başlamasına 1 gün kala son müdavimlerim de memleketlerine gitti. işler iyiden iyiye düşmüştü. Sinek avladığımız gündüzlerin akşamında bile, iftar olmasına rağmen bir türlü beklenen satışı gerçekleştiremiyorduk. Artık bol bol boş vaktimiz vardı. Patron bana bir gün siyasi görüşümü sordu. Ben de ona bir siyasi görüşümün olmadığını, hiçbir partiye kendimi yakın hissetmediğimi söyledim. O da bana nasıl bir ideolojim olduğunu sordu. Ben de kendi ideolojimi anlattım. Topsakal bıraktığım için beni solcu sanmıştı ama değildim. ilk hayalkırıklığına burda uğradı. Sonra babamın hangi partili olduğunu sorunca, ben de mhp olduğunu söyledim. Ne yani, patronum solcu diye yalan mı söyleyecektim? Sohbeti 80 olaylarına getirdi. O anları anlatırken sanki o anları tekrar yaşıyordu. Bana yüzündeki bir kaç tane işkence izinin de hikayesini anlattı. Sohbet gitgide koyulaşmaya başlamıştı. Anlattı da anlattı. Karşılıklı oturuyorduk. Çay içe içe konuşuyorduk. Nihayetinde bana o dönemler hakkında bir fikrimin olup olmadığını sordu. Ben de okuduğum pek çok karşıt görüşlü kitaplardan sonra edindiğim fikri kendisine anlattım. Kısaca olayı, bu kişilerin gençliğine, belli bir kesimin karanlık amaçları uğruna gaza getirilmelerine, bağnaz düşünce yapılarına ve sağduyusuz oluşlarına bağladım. Ve lâfımı da şu cümleyle noktaladım: "dünyadaki hangi millet birbirini vay sen nasıl ulusalcı olursun, hadi lan asıl sen nasıl milliyetçi olursun gibi saçma bir sebeple yoktan yere öldürebilir ki? Kardeşin bile kardeşin öldürdüğü zamanlardı bunlar. Ve bence tarihin en salakça cinayetleriydi. Karanlık güçlerin dediği oldu, ülke birbirine girdi. Afedersiniz patron bey(burda ismini söyledim) ama, hâlâ daha sağ-sol çarışmasını savunmak, hele hele ideolojik yönden savunmak, pkk'yı savunmakla eşdeğerdir." dedim. Sözümü hiç kesmeden dinlemişti. Ben sustum, o da bir şey demedi bir süre. Çayımızı bitirdikten sonra da "hadi işinin başına" diyerek sohbeti sonlandırmıştı. O gün ve o ana kadar hep neşeli olan patronum, o saatten sonra derin bir sessizliğe gömülmüştü. O gün öyle geçti. Ertesi gün öğlen yemeğini yedim. Aradan bir kaç dakika geçti ve beni çağırdı. "hafif gobekli, olmuyor böyle. Yolları ayıralım biz. Yürümüyor gerçekten." dedi. Ben de eyvallah dedim. "işçilerin hakkını savundunuz yıllarca, bu rahat rahat patron olup sudan sebeple işçi kovman içindi demek." dedim ve yanından ayrıldım. Çantamı aldım ve tam çıkıyordum ki bana biraz beklememi söyledi. "al bugün kü yevmiyeni de öyle git." dedi. Ben de ona "ben haketmediğim parayı almam. O parayı gözden çıkardıysan bahşiş kutusuna at. işçi arkadaşlarıma faydam dokunsun." dedim ve arkama bile bakmadan çektim gittim.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük