kriz nedeniyle size bağlı olan kişinin görevine son vermektir. ilk önce kişi uyarılır, kriz nedeniyle ücretsiz izne gönderileceği bildirilip, bir arkadaş tavsiyesi olarak harcamaları borçlanmalarını ayarlaması konusunda uyarılır. ancak krizle birlikte düşen iş hacmi nedeniyle karar alınarak kişi işten çıkarılır.
en kötü yanı ise karşıdaki kişilerin ağlamaklı gözlerine bakarak bunu söylemektir. *
en kötüsüde eğer başka bir yerde aynı çalışmaların yapıldığı bir iş bulamazsanız, edindiğiniz o kadar tecrübe ve bilgi birikiminin boşa gideceğidir. artık yeni işinizde eskiden öğrendikleriniz bir işe yaramaz. kullanmazsınız. kullanılmayan bilgide unutulmaya mahkumdur. her şey sil baştan tekrar yapılır.
"kesinlikle sizinle ilgili bir durum değil şirketin masraf kısmasından dolayı yapmak zorundayız" denilen fakat kişinin kafasında hala o şirkette çalışan kendi ayarında iş arkadaşlarını düşününce "neden ben" diye sordugu bazen toplu şekilde de görülen kimsenin yaşaması istenilmeyecek durumdur.
ekonomik krizin sebep olmaması gerekendir. işten çıkarmayı çözüm olarak gören aptal işverenler, iş yerlerini satıp kurtulmayı da çözüm olarak görebilecek kişiliktedirler. çalışanı bir değer olarak görmediklerinden dolayı ihtiyaç fazlası insan işe alırlar. aslında bunu yapmasalar, dönemsel giderleri daha az olacağından dolayı zaman içinde daha fazla yatırım yapabilirler, daha fazla insan çalıştırma hacmine ulaşabilirler. üretilen şey gerçekten 'değer' olduğu için de 50 kuruşluk 1 tl lik dolar dalgalanmaları işlerini fazlaca zorlaştırmaz. ürünlerine yapacakları azıcık bir zam ile kolayca durumu atlatabilirler. ayrıca yeni pazarlara açılıp, ürettikleri ürünün dolar, euro üzerinden satılmasını sağlamaları işlerini kolaylaştırır. türkiye'de neye ihtiyacımız varsa yurt dışında ki insanların da ona ihtiyacı var. bu unutulmamalı.
savaş zamanları, insanların en çok boşta gezdiği değil de en çok çalıştığı zamanlar olmalıdır.
boşta gezen tüketmiyor sanki. boşta gezen ailesinden tüketiyor, ailesi yapması gereken yatırımları yapamıyor ve bankalarda parasını tutamıyor yani harcamak durumunda kalıyor, bireysel çöküntüler iktisadi çöküntüleri de beraberinde getiriyor.
devletin alması gerektiği önlem: bir hafta içerisinde işçilerinin %2'sini işten çıkaran işverenlerin aynı dönemde iki kat vergi ödeme cezasına çarptırılması gerekli. devlet işverenleri küstürmemek için yüklenmiyor ancak gereken önlemleri de bir şekilde almalı. türkiye'de işsiz insan bırakmamak aslında çok zor bir şey değil sermayeyi elinde tutanlar açısından.
ek: ayrıca doların yükselmesiyle işçine ödediğin değer, maaşları sabit kaldığından dolayı azalmış oluyor. neden bunu ucuz işgücü fırsatı olarak görmeyesin ki? hammadde mi alıyorsun? türkiye'de hammadde kaynakları araştır. yolla uzman kişileri, sana hammadde sağlasınlar. yurt dışına 3 kuruş çıkarıp cebine 5 kuruş girmesiyle elinde 2 kuruşun kalması bizim işverenlerimizi tatmin ediyor, etmemeli.
basit düşünebilen insanlar daha başarılı olur. belki daha az şey bilirler, olsun. futboldan örnek verirsek merhum ilhan cavcav ingilizce bilmiyor, yazılım kodlama bilmiyor, sadece seyirci gözüyle futboldan anlıyor bir de alaylı yönetici. ama başarılı bir insan. kaç tane eğitimli insan var böyle üst düzeylerde basit yöntemlerle başarıyı yakalamış? recep tayyip erdoğan lise mezunu diyorlar, futbolcu diyorlar. peki yurt içinde veya yurt dışında üniversite okumuş insanlar neden kendisini yenemiyor? neden koltuğu elinden alamıyor? çünkü adam basit düşünüyor ve bir kişilik özelliği belki, kriz yönetimlerinde başarılı. bizim işverenlerimiz de lise mezunu, belki ilkokul mezunu insanları değerlendirmesini bilmek durumunda. ayrıca 4 yıllık teknik lise, üniversite okuyan kişilere göre 3 ay meslek edindirme kursuna giden kişiler bir şeyleri daha iyi yapabiliyorlarsa lise ve üniversite sisteminin meslek edindirme kursu sistemine benzetilmesi gerektiği açıktır. böylece eğitime de ayarı vermiş olalım.