hapistir. kendinle geçmişinle baş başa kaldığın acı bir hapis. işin varken yanına önünü ilikleyerek gelenler yüzüne bakmaz. ailen yük olarak görür. iş sahipleri potansiyel köle. yavaş yavaş her geçen gün sınırlarına biraz daha yaklaşırsın. depresyonda olduğunu bilirsin destek almak için doktora bile gidemezsin parasızlıktan. her yerde boynun bükülür söylenen her şeyi yutarsın. bilirsin daha çok imkan olan yerlerde biraz daha şansın vardır ama oralara bile gidemezsin. ailenin boynunu bükmek istemezsin sokağa bile çıkamazsın birisi görmesin böyle başarısız kaybetmiş görmesin diye. ama o lafları her gün en yakınlarından yersin. tüm çevren arkadaşların bi şekilde kurmuştur düzenlerini kimisi evlidir hatta hele yirmibeşi geçince çoğunun çoluğu çocuğu olmuştur. sense vazgeçmişsindir tüm hayallerinden. zaten istemesen de vazgeçirmişlerdir bi şekilde gün be gün yiyerek onları. aldığın her nefeste kararlarına söversin. kıyıdan köşeden seyredersin insanları. mutluluklarına gıpta ile bakarsın. farkındasındır asla onlar gibi olamayacağını. bu lanet düzenin de dünyanın da sana bi rolü yeri yoktur çünkü.
maalesef ülkemizde giderek artan sorun. gençlerin üniversite mezunu olanları bile sokaklarda boş boş geziyor. iş yerleri, firmalar deseniz hep ucuz işçi peşinde. çok kaliteli lisans bölümlerinden mezun arkadaşlarım bile kahvede çaycılık yaparak harçlıklarını çıkarıyorlar. geldiğimiz durum ne yazık ki içler acısı...
Şuan yaşadığım berbat ötesi durum, oysaki sabah erken kalkmak gece erken yatma gibi bir zorunluğun olmadığını düşündüğümde gayet hoş geliyordu, acilen iş bulmaliyim depresyon dayım .
Can sıkan, depresyon ve çeşitli psikolojik rahatsızlıkları beraberinde getiren durum. Bu kapitalist sisteme karşı çıkan insanların, "iş beğenmiyor" diye yaftalanmasıdır. Begenmezler tabi kardeşim. Sen 3 kuruşa, 12 saat köpek gibi çalıştırısan, bırak beğenmeyi, seni öldürürler bile.
her ne kadar sadece türkiyede olan bir problem gibi lanze edilsede avrupanın birçok ülkesindeki işsizlik türkiyedekinden çok daha fazladır.bunun bir sürü nedeni var. bana kalırsa en büyük nedeni hiç kuşkusuz kapitalizm.
asgari ücrete karın tokluğuna köle olarak çalışmaktan evde oturmak daha iyidir. para kazanamadıktan sonra neden çalışasın ki, nasıl olsa çalışsan da bir halt alamayacaksın.
kapitalist sistem ile çözülemeyecek olandır.
bugün hiçbir kapitalist ülke, bakın hiçbir diyorum kapitalist ülke buna çözüm bulamaz, çünkü işsizliği onlar yaratır ve bundan çıkar sağlar.
çok basit bir örnek ile açıklayayım; bir evde 4 kişi yaşıyor ise bunların biri işsiz olabilir mi? herkes işinin bir kısmını ona verir, hem rahatlar hem işsizlik çözülür.
fakat patronlar için istenilen bu değildir.
patronlar için işsiz ordusu olmalı ki, değeri x olan iş için birine x-y para maaş verebilsin, hak aradığında ''beğenmezsen siktir git, dışarıda bir sürü işçi var onları alırım'' denebilsin.
sendikaya üye olunca işten atılmakla tehdit edilsin, haklı da olsa işçi, ''yahu haklı olsam ne yazar, beni atar başkasını alır evime ekmek götüremem, çocuklarım aç kalır'' diyip geri adım atsın.
fakat gün seçimlere gelince kapitalist sistemin kukla devlet adamları ''yav işsizlik şöyle azaldı, gençler okumuyor işsiz kalıyor devlete suç atıyor'' diye savunabilsin.
böyle işte, bunu yapanlar çıkarcı ve vicdansız ise buna destek verenler de cahildir maalesef.
siyasi iktidarın sözcüleri tarafından varlığı inkar edildikçe oranı artan bir sosyal defo. istihdam hedefleri tutmuyor, profesyonellik lafta kalıyor, kurumsal firma sayısı azalıyor. “millet iş beğenmiyor” veya “gençler tembellik ediyor” geyikleri gerçekleri tam yansıtmıyor, üstelik görevi vatandaşın refahını sağlamak olan devletin de böyle bahaneleri söylemleriyle sahiplenmesi yanlış oluyor.
25 yaşında babadan harçlık almak, her gün "potansiyel işverenin" suratınıza kapıyı çarpması, arkadaşlarınız evlenip çoluğa çocuğa karışırken kız olaylarından çulsuzluktan vazgeçmek, sosyal hayatınızın sıfırlanması, parasızlık, yine parasızlık... Ama en kötüsü asosyallik, öyle ki birileri arar da sizi sorar diye telefonu bile kapatırsınız. Ne iş olsa yaparım abi durumuna geldiğinizden gidecek yol, atacak adım kalmamıştır. Her gün aynı rutini bir kez daha yaşarsınız. işe başvur, tavanı izle, belki işe yarar diye kpss çalış vs.. Artık öyle bir raddeye geliyor ki işler, utancınızdan bırakın insan içine, ailenizle yemek yemeğe sofraya oturmaya bile çıkamıyorsunuz. Kendinize cevaplayamayacağınız sorular soruyorsunuz, insanlar size bakıp acıdığı için, içinden "bundan da bir şey olmadı" dediği için, sizden ümidi kestiği için utanıyorsunuz, yüzünüz kızarıyor, sonra yeniden tavana bakıyorsunuz. Evet, yine tavana, hep tavana.
Ruha en ağır yaradır psikolojisi ayrı zor, maddi savaşı apayrı zordur .
Üniversite okuyan pırıl pırıl aydınlık gençlerin geleceğe karamsar gözlerle bakması çok çok üzücüdür. Her ekonomide sağ partiler iktisadi genişlemeyi, sol hükümetler istihdamın arttırılmasını misyon edinir fakat ülkemizde artık bu konuda tüm limitler dolmuştur. Devlet politikası olarak acil el atılması gereken hayati konudur.
her bölümü 45 dakika olan, toplam 130 bölümlük, 6 sezon diziyi 4 gün 5 saatte bitirerek artık uyuyabileceğimi düşünüyorum. işsiz miyim? evet kesinlikle.
işsizliğin nedeni ağır vergi yüküdür
vergiyi kaldırırsanız işsizlik yüzde sıfıra iner
tabi bunun yanında emekliye memuru polisinede çöpe atmanız gerekir
yani işsizliğin nedeni memurlara emekliye gereksiz maaş verilmesidir.